Ölmemiştim.
Bir ses duydum ses beni öldürmek isteyen adama aitti.
"Evlat gözlerini aç"
Gözlerimi açtım. Kılıçların hepsi suratımdan bir karış uazklıkta durmuştu. Kafamı kaldırmaya korkarak adama baktım.
Sırıtıyordu.
İçimde bir umutla. Kekeleyerek sordum.
"Be-Beni öldürme-me-meyecek mi-sin?"
Adamın sırıtşı dahada arttı.
"Hayır tabiki öldüreceğim. Sadece gözlerin açık ölmeni istedim."
O anda kılıçların hepsi bedenime saplandı.
Acı duymuyordum. Hiçbirşey hissetmiyordum. Çünkü ölmüştüm.
Ancak garip olan şuydu ki adamın gülüşünü hala duyabiliyordum.
Her şeyimle beraber artık hayatımıda kaybetmiştim.##############
Gözlerimi karanlık bir yerde açtım.
Bir anda sevinçle ayağa kalktım haraket edebiliyordum.
Etrafıma bakındım aşırı büyük bir taht salondaydık.
15 tane dev taht vardı. Hepsi birbirinden farklı ve devasaydı. Tahtlar çember şeklinde etrafa dizilmişti.
Asıl garip olansa hepsinin üzerinde tahtlarla aynı büyüklükte 13 kişi oturuyordu. Ve hepside beni elleriyle ezebilecek kadar büyüktü. Bunlar tanrı mıydı?
Dünyanın en güçlü varlıkları mıydı?
Yoksa ölmüş müydüm?
Sonraki hayatımda benim nasıl doğacağıma bunlar mı karar veriyordu.
Odadaki güç sanki dantianım olsa, beni hiç bir şey yapmadan seviye atlatabilecek güçteydi.
İçlerinden biri bana döndü.
"Ahh demek öldün."
Sesiyle bile beni öldürebilirdi. Hatta şuan canlı olsaydım bu enerjiye bin defa ölmüştüm.
Benle konuşan tanrı eliyle bana buraya gelmem için işaret yapıp. Ortaya geçmemi işaret etti. . Yavaşça çemberin ortasına yürüdüm. Tüm tanrılar bana bakıyordu.
İçlerinden biri "acele et" diye mırıldanınca hızlanarak ortaya geçtim. Bir tanrı konuştu.
"Bu kadarda acınası olduğunu bilmiyordum. Hiç güçlenememiş olduğunla beraber bu kadar çabuk ölmüşsün."
"Enerji biriktirebileceğim bir dantianım yoktu. Ne yapabilirdim ki"
Kahkaha attı ve vücudumu gösteri.
"Evet bir dantian'ın yok ama ondan binlerce kat daha değerli bir şeye sahipsin.
Ama senin gibi özel birinin bi bok yapamadan ölmesine müsade edemem. Şimdi geri dön ama tekrar ölürsen bir kezde ben seni öldürürüm."
Diğer tanrılara bakarak kafa salladı.
Birden hepsi devasa ellerini bana uzattılar.
Büyük bir enerji patlaması oldu ve her yer gene karardı.
Ve tekrar tanrının sesini duydum. Ama bana seslenmiyordu.
"Darksender. Onunla git."Gözlerimi açtığımda gördüğüm şey o lüks handı. Ne yani bunların hepsini hayal mı etmiştim.
Hana doğru yürüdüm tam kapıyı açmak için uzanmıştım ki. Biri bağırdı.
"Seni aptal gene mi ölmek istiyorsun. Çabuk uzaklaş bu yerden."
İrkerek arkamı döndüm. Kendi işiyle ilgilinen insanlar dışında kimse yoktu.
Tam tekrar kapıyı açmak için uzanıyordum ki bu sefer kendi kendini durdurdum.
Ya gerçekse!
Rahat bir yatak için hayatımı riske atamazdım.
Arkamı dönüp handan uzaklaşmaya başladım.
Deminki ses tekrar konuştu.
"Bir an için içeri tekrar gireceksin sandım."
Çevremi arandım Ama bana seslenen adamı göremedim sinirle bağırdım.
"Nerdesin sen be."
İnsanlar bana bakmaya başladı.
Utanmıştım hemen tekrar yürümeye başladı.m
"Sırf bunu sormak için bağırman mı gerekiyordu."
Sinirle ellerimi sıktım.
İyice sapıtmış mıydım? Yoksa deliriyor muydum?
"İkiside değil. Ben gerçekten varım"
Tam ,peki nerdesin diye soracekken.
"Durrr. Benle düşünce yoluyla da konuşabilirsin. Bağırmana gerek yok."
"Ne yani içimde falan mısın?"diye sordum
"Hem evet hem hayır. İçinde değilim ama dışındada değilim. Bir nevi seni izliyorum. Yanndaymışım gibi düşün."
"Hmm peki ismin Darksender mı?"
"Hahaha demek ismimi Biliyorsun."
"Onlardan duydum."
"Onlar?... ah tabi tanrı sandığın o kişileri diyorsun."
"Tanrı değillerse neydi onlar?"diye sordum
" evlat tanrı düşünenbildiğin her şeyden ve herkezden güçlüdür. Mutlak bir güç ne bilir misin? İşte tanrı ona sahiptir. Her şeyi yok edebilir herşeyi yaratbilir yeterki istersin. Soruna gelirsek. Hayır onlar Tanrı falan değildi."
"Galiba onların ne olduğunu sormamda fayda yok. Söylemeyeceksin."
"Anlamana sevindim"
"Peki neden beni gözetliyorsun."
Umursamaz bir ses tonuyla cevap verdi.
"Onlar istedi. Hem sana yardımcı olabilirm. Sana doğrudan yardım edemesemde. Fikir verebilir yada seni uyarabilirim. Ancak her şey sözle olmaz kendine bir usta bulmak zorundasın."
Kaşlarımı çattım
"İyide benim dantianım yok"
"Var hemde herkezinkinden büyük."
"Benle dalga mı geçiyorsun."
"Asıl sen benle dalga mı geçiyorsun. Gücünü gerçekten bilmiyor musun?"
"Hayır"
Bir kahkaha koptu.
"Hahahahha...Bu nasıl böyle kolay öldüğünü anlatıyor. Evlat hiçbir şeyin farkında değilsin...hahaahahhahah. Neyse şimdi cebindeki zarfı aç.
"Sen nerden biliyon lan onu."
"1. Başkalarının göremediği şeleri görebilirim.
2. Benle düzgün konuş. Ancak beni geçince benle bu şekilde konuşabilirsin. Şimdi. Zarfı aç."
Cebimden yaşlı adamın 1 gün önce verdiği kırışmış zarfı çıkardım. Ve üzerindeki mührü kırdım. Mektupta sadece iki kelime vardı.Expo traton
Darksender güldü.
"Böyle şeyleri yapabildiğine göre bu adam baya güçlüymüş be. Şanslısın bu adam senin gücünün farkında. Yoksa normalde senin yanında nefes almaya bile utanacağın bir seviyede. Neyse Evlat zarftaki kelimeleri yüksek sesle bağır.
Etrafımdaki kalabalığa baktım
"Evlat o kelimeleri bağırdığını kimse duymaycak. Ortadan kaybolacaksın. Güven bana!!!"
Derin bir iç çekip kelimeleri bağırdım
"Expo traton"
Birden her şey kaybolup karanlığa büründü. Bambaşka bir yerdeyim. Etraf ormandan oluşuyordu. Ama sorun şuydu ki 5 metre yükseğinde belirmiştim. Yere yapıştım.
Sinirle bağırdım.
"Bu muydu lan ortadan kaybolma!"
"Sana bağırmaya gerek olmadığını söylediğimi sanıyordum evlat. Ve Evet ortadan kayboldun işte"
Küfür savurup ayağa kalktım.
Ve birden arkamdan bambaşka bir ses geldi.
"Ah geldin demek. Geleceğini biliyordum."
Arkama döndüm. Bu o yaşlı adamdı. Ve yanındaki derede giysi yıkıyordu.
Kıyafetleri işaret ettim.
"Çamaşır mı yıkıyorsun?"
Elindekilere bakan yaşlı adam bana döndü.
"Güçlü olsamda zengin değilim yani ne yenisi alacak param ne de yıkayacak hizmetlim var."
Sonra ayağa kalktı. Ve elindeki giysileri bana fırlattı ve arkasına bile bakmadan hemen yandaki ahşap eve yürümeye başladı. Bir yandanda konuşuyordu.
"Ama artık sen geldiğine göre çırağım giysileri sen yıkayacaksın. Yemek yapmandan bahsetmiyorum bile... E tabi evide sileceksin... Avlanma ve evi ısıtma işleride sana ait.. E tabi unutmadan....."
Eve girip kapıyı kapattı ama hala bağırarak saymaya devam ediyordu.
Elimdeki kirli kıyafetlere boş boş bakıyordum ve en sonunda iki kelime mırıldandım.
"Noluyo lan"Bölümü beğendiyseniz oy ve yorum yapmayı unutmayın iyi geceler dilerim!!
Arkadaşlar bide Darksender'ın konuşmalarını bu şekilde farklı yazıcam anlaşılması için
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gardiyan
FantasySadece bir çocuktum. Çok bir şey istemiyordum sıradan bir element kontrol edebilsem bana yeterde artardı bile. Bana bunun bile neredeyse imkansız olduğunu söylediler. İnanmadım iyi ki de inanmamışım çünkü şimdi yanlış düşündüklerini görebiliyorum...