Taş tekrar kafama gelince acıyla inleyip arkamı döndüm. Kafam kanamaya başlamış saçımsa kanla ıslanmıştı.
Çocuklar döndüğümde bana sırıtıyorlardı.
Darksender konuştu
"Seni tek vuruşta öldürebilecek güçteler."
"Ne yapmamı önerirsin"
"Kaç."
Başımı öne eğdim
"Kaçamam."
"Seni aptal ölmek mi istiyorsun. Gene....Bu sefer seni diriltmeyecekler."
Güldüm.
"Yaşasam ne yapacağım ki. Bu dünyada yaşamak için ihtiyacım olan tek şeyden mahrum bırakıldım. Ve beni öldüreceklerini sanmıyorum."
"Evet seni büyük ihtimalle öldürmeyecekler ama sakat bırakılabilirsin."
"Zaten sakatım"
"Dantianın değil bedeninden bahsediyorum"
"Banane."
Çocukların üstüne yürümüye başladım.
Hafifçe kaşlarını çattılar. Şaşırdıkları yüzlerinden belli oluyordu. Benim kaçacağımı yada yalvaracağımı düşünmüşlerdi. Doğrudan üstlerine yürümeye devam ettim.
Birden en önde duran çocuk gülmeye başladı. Alayla kıvrılan bir ağza ve bembeyaz dişlere sahipti. Sarı saçları alnındaki bıçakla açılmış gibi olan yara izini tam olarak kapatamasada gizliyordu.
Mavi gözlerindeki o iğrenç bakış olmasa son derece yakışıklı olabilirdi. Eliyle beni işaret etti.
"Af dilenmeye mi geliyorsun yoksa fazla mı cesursun."
Cevap vermediğimi görünce sinirlendi ve yanımdakilere bakarak
"Benzetin onu. Bana cevap vermemek ne demek görsün. Ağzınıda açmayı unutmayın."
Yavşça bana doğru ilerlemeye başladılar. Bende onlara. Sadece ne olacaksa bir an önce olsun bitsin istiyordum.
Birden bedenimin kontrolünü kaybettim.
Adeta başka biri ele geçirmişti. Ne haraket edebiliyor. Ne de dşünebiliyordum. Sanki
Düşüncelerim bile başkasına aitti. Birden bedenim büyük bir güçle doldu ve serseri çocuklara bakmadan ormanın içine girdi. 2dk boyunca böyle hızlı şekilde ilerledi ve sonunda durduğunda. Ustamın evinin önündeydik. Birden kontrolümü tekrar aldım ve Darksender konuştu.
"Aptal çocuk bunu yapmam yasaktı. Ancak beni buna zorunlu bıraktın. Dediğimi dinlemeyi ne zaman öğreneceksin. Eğer seni oradan uzaklaştırmasaydım mutlaka sakat kalacak. Ve şimdiki halinden bile daha aciz yaşayacaktın."
Sinirle güldüm
"Yani sende benim aciz olduğumu düşünüyorsun öyle mi."
"Evet öyle düşünüyorum çünkü sen yanıbaşındaki şeyi bile görmekten aciz bir veletsin."
"Hmm öyleyse ölürsem kimse üzülmez."
"Evet üzülmez anne, baban ve kardeşin dışında kimse üzülmez."
"Onların yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum."
(Nerden biliyo bu çocuğun anne babasının yaşayıp yaşamadığını diye sorarsanız aklını okuyorya ordan)
"Ama bir umut olduğunu biliyorsun."
"Bir ipucu ver beni güçlü yapacak şeyi bulmam için bir ipucu ver sadece bir ipucu."
"Pekala. Ama sana tek bir ipucu verebilirim."
"Ne"diye sordum telaşla
"Dene"
"Hay senin *****.""Ustamın evinin kapısını çaldım.
Ancak açan yoktu. İçeri girdiğimde meditasyon yaptığını gördüm. Kırışmaya başlamış yüzüne bir rahatlık gelmiş. Ak saçları adeta tekrar sihahlamıştı. O anda kafamda Darksender'ın sesi geldi.
"Dene."
İçimden mırıldandım "dene" ama neyi.
Birden ustam gözlerini açtı
"geldin mi?bugün neler aldın. Umarım pirinç aldıklarına dahil değildir."
"Hayır dahil değil. Aslında hiçbirşey dahil değil."
"Hmmm neden peki."
"Para yetmedi."
"Peki pazarlık."
"Kabul etmedi."
"E başka şeyler alsaydın."
"Alamadım."
"Öyleyse paramı ver."
Lanet, parayı manava vermiştim.
"O da yok."
Birden suratıma bir tokat indi.
Ustam ben daha farkına bile varmadan ayağa kalkmış ve yanıma gelip tok atmıştı.
"Para kolay kazanılan birşey değil. Benle dalga mı geçiyorsun."
"Ö-özür dilerim"diye mırıldandım.
"Kaybettiğin paranın az yada çok olması önemli değil önemli olan onu kaybetmendir. Ne sen bir bebek nede para bir oyuncak anladın mı beni?"
Kafamı salladım. Ama şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Böyle saçma bir sebep yüzünden mi bana vurmuştu yani. Ustamın çok parasının olmadığını biliyordum ama bunu yapacak kadar da değil.
Dışarı işaret etti
"Git bu evden."
"Para yüzünden mi sadece."diye bağırdım.
"Hayır. Kaç haftadır tek söylediğin 'eğit beni' fakat seni eğitebileceğime kendin bile inanmıyorsun. Sana bir soru soruyorum. Seni ne olarak eğitmemi istedin?"
"Güç"diye mırıldandım.
"Demek güç. Peki bana eğiteceğim gücün nerde olduğunu söyle. Sende mi? Tabiki hayır. Çünkü tek düşündüğün bir dantianın olmadığı. Ancak bunun için yakınacağına şimdi olacaklara odaklansaydın gerçekleri anlamış olurdun."
Derin bir nefes alıp devam etti.
"Evlat, güç elde edilemez sadece geliştirilebilir. Bana geliştirebilmem için azıcıkda olsa güç sunmalısın ama gerçekleri anladığında onun hiçde az olmayacağına eminim.
Şimdi... Git ve anlamadan dönme."
"Neyi"
"Gerçek potansiyelini."Ertesi gün
"Ne zaman gitti"
"Dün gece"
"Jeung (bizimkinin ustasının ismi.)Sencede ona biraz saçma davranmadın mı?diye sordu.yandaki ruha benzeyen cisim. Ruh kırmızya çalan gözlere ve yeşil pençelere sahipti. Ancak bedeninde ruh olmasına rağmen yaralar vardı.
"Hayır onu bulmalı. Potansiyelini bulmalı.
Hıhhh. Baya saf bir çocuk öyle değil mi?"
Diye sordu Jeung
"Evet"
"Gücünü kötüye kullanır mı sence?"
"Hayır. Çok saf olsada kötü biri değil."diye cevap veren ruh yavaşça pençelerini sıktı.
"En azından bizim tahminimiz bu."diye cevap veren Jeung derin bir nefes aldıktan sonra tekrar konuştu.
"Boş ver gücünü. Eğer dışarıda 1 saat hayatta kalabilirse mutlu olucam."
Kahkahayla Gülen ruh cevap verdi.
"Onu o kadar küçümseme. Bide sana söylemem gereken birşey var. O çocuğun içinde bir şey var. 'Onlar' kadar güçlü senden bile güçlü sayılabilir. Tahminen 'onlar' çocuğa sahip çıkması için onu görevlendirdi."
"Peki ismi neymiş" diye sordu Jeung.
"Bilmiyorum. Göremedim."
"Öyleyse baya güçlü olmalı.
"Evet öyle. Neyse sıkıldım artık gidiyorum." Diyen ruh yavaşça Jeung'un bedenine girdi.
Jeung derin bir nefes alıp çırağının gittiği yola baktı.
"Gittiğin gibi dön."diyen Jeung yavaşça ahşap evine girdi ve kapıyı kapattı.Arkadaşlar karakter isimleri japonca-çince mi olsun yoksa normal ingilizce mi. Değiştiricem ona göre...😐😐😐👍👍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gardiyan
FantasySadece bir çocuktum. Çok bir şey istemiyordum sıradan bir element kontrol edebilsem bana yeterde artardı bile. Bana bunun bile neredeyse imkansız olduğunu söylediler. İnanmadım iyi ki de inanmamışım çünkü şimdi yanlış düşündüklerini görebiliyorum...