Can havliyle yavru ankanın bacağına tutundum. Kanat çırpmaya başladı. yavru anka daha tüyleri bile tam çıkmamış bir kanatla uçmaya çalıştı. Ama yinede hızlı bir şekilde düşüyorduk bu yüzden düşüşü ne kadar durdurabileceği tam bir muammaydı . saçlarım dalgalanıyordu tutunabileceğim bir yer arıyordum. Böylece en azından ölmezdim çukurun dibi gözükmeye başladığında sevinçten ağlayacaktım. gözüme daha yüksek gözüktüğü için öleceğime emindim ama şimdi bir kurtulma ihtimalim vardı. tabi bu ihtimal gerçekleşirse onlarca kemiğim kırılacağını biliyordum.
Şu anki durumumda en düşük alem olan temel kaynak alemi bile buradan yarasız kurtulmamı sağlardı. Ancak buna bile sahip olamıyacak bir durumdaydım.
3 metre
2 metre
1 metre
LANET OLSUN!!!
Gözlerimi acıyla açtım. Önümde koca bir gaga vardı. korkup geri çekildim ve bedenimi müthiş bir acı sardı. çığlık attım. Hayatımda bunun yarısı kadar bir acı çekmemiştim. şuana kadar başıma gelen en kötü şey bilek burkulmasıydı. Sonra tek yapabildiğim haraketin başımı sağa ve sola çevirmek olduğunu öğrendim. Ne yani bu şekilde ölecek miydim? Böyle acınası bir şekilde, en azından gururum duruyor demek isterdim ama ailemi o şekilde terk ettikten sonra kendime gururlu diyebilir miydim?
Bu hayatımın en kötü günüydü. Elimden her şeyim alınmıştı: Gücüm, ailem, kardeşim ve şimdide hayatım bu ıssız yerde alınacaktı. Ve öldüğümü bilen tek bir kişi olmayacaktı. Gözümden bir damla yaş döküldü, sadece bir damla ve hiçliğe doğru çekilmeye başladım.
Ağzımda bir şey hissetmeye başladım sanki su gibiydi ve birazda tuzluydu(YANLIŞ ŞEYLER DÜŞÜNENİ KESERİMM!!!!!) Acıyla gözlerim açtım o parlak tüyleri görebiliyordum bu Anka'ydı. Bunalık görüntü netleşmeye başlayınca ağzımdaki tuzlu şeyin ne olduğunu anladım. Bu gözyaşıydı! ağzıma gözyaşlarını damlatıyordu. Tam ağzımdan püskürtmeye hazırlanıyordum ki ciyakladı ve yutkunur gibi yapmaya başladı. Bunu yaptığıma inanamıyordum. Ağzımdaki gözyaşlarını yuttum. Birden bedenimin yanmaya başladığını hissettim hemde gerçekten yanıyordum. lanet olası beni diri diri yakıyordu. korkuyla bağırmaya başladım. sonra hiç acı çekmediğimi fark ettim yoksa ölüyor muydum. Ateşlerde sönmüştü. Elimi oynatmaya çalıştığımda eskisinden bile daha iyi hareket ettirmeye başlamıştım. Aceleyle ayağa fırladım. Beni iyileştirmiş miydi. hayır bu olamazdı sonuçta açlığım ve susuzluğum da geçmişti. ''Lanet kuş bedenimi mi yeniledin?'' diye sordum bağırarak sonra kahkaha atıp kuşun kafasına vurdum. ''Sende baya iş varmış ha''
Şimdi sıra buradan çıkmaya gelmişti yarığa baktım. o kadar yüksekti ki ucu bile gözükmüyordu. etraftada hiçbir delik yoktu . Bir süre sonra pes etmiştim bile. O anda aklıma bir şey geldi. belime baktım kopmuş sarmaşık hala duruyordu . boyu olsa olsa 5 metre çıkardı.
Yarığın içindeki taş çıkıntalara sarmaşığı ata ata çıkmaya çalışacaktım. Bu sefer sarmaşık daha kısa olduğundan kopmamasını umut edebilirdim sadece.
ilk kayaya daire yaptığım sarmaşığı fırlattım tam oturmuştu. Anka'yada tırnaklarıyla omzuma çıkmasını emrettikten sonra süz duvara tırmanmaya başladım. İpi attığım yere geldiğimde bir elimle çıkıntıyı tutunup. diğer elimle sarmaşığı çıkarıp öbür çıkıntıya atıyordum. Ellerim bu kadar ağırlığı taşımaktan yara olmaya başlamıştı bile.
Evet sonunda çıkışa varıyordum. 6 metrelik bir şey kalmıştı. Yetişkin Anka yukarıdan kafasını çıkarmış telaşla bize bakıyordu. Sonraki çıkıntıysa 5 metre yukarıdaydı yani lanet ip kısa kalıyordu sarmaşığın 1 metrelik kısmını ucunu daire yaptığımdan gitmişti. yani elimde 4 metrelik bir şey vardı. Sarmaşığı çıkıntıya fırlattım. tam oturmuştu ancak sarmaşık 1 metre yukarıdaydı. Zıplamalıydım. Hemde sırtımda ben kadar ağır bu kuşla. Derin bir nefes aldım ve zıpladım. Son anda tutmuştum ancak birden bir ses geldi
Çattttt
Bu sefer bağırmadım tek söylediğim
''GENE Mİ!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gardiyan
FantasySadece bir çocuktum. Çok bir şey istemiyordum sıradan bir element kontrol edebilsem bana yeterde artardı bile. Bana bunun bile neredeyse imkansız olduğunu söylediler. İnanmadım iyi ki de inanmamışım çünkü şimdi yanlış düşündüklerini görebiliyorum...