Bölüm 14

2.3K 224 28
                                    

Omzumda akan kanı izlerken acıyla dişlerimi sıktım. Sonra yine ona döndüm. Kediye benziyorsada çenesine kadar uzanan dişleri ve kesinlikle bir kediden kat kat büyük sivri pençeleri vardı. Ancak her iki pençesinde de işaret parmağındaki tırnak diğerlerine göre daha kıvrıktı.
Omzumdaki yaraya aldırmadan küfrederek tekrar koşmaya başladım. Her seferinde yetişip bana bir darbe vuruyordu. En gıcık eden yanı ise bana o darbeyi vurduktan sonra tekrar durup yeniden kaçmamı beklemeseydi. Lanet kedi benle oyun oynuyordu. Zaten kedileri hiç sevmemiştim. Fazla kurnazdılar; bir insana göre bile fazla.
Koşarken acıyla dişlerimi sıktım. Tüm vücudum acıyordu. Omzumdaki yara ne ilk yaraydı ne de son olacaktı.

Neden koştuğumu ben bile bilmiyordum. Neden ölümü kabullenmediğimi. Daha 15dk önce ölmeye tamamen razı ve ister hale gelmiştim ama şimdi.....
Acıyla güldüm. Bu ölüm korkusuydu. Aynen haydutların geldiği zamandaki gibi. o zamanda böyle kaçmıştım. O gün öyle kaçmamın sebebini Puma'nın oyuncağı olmayıp güçlenmem gerektiği için yaptığıma kendimi inandırmıştım. Ama aslında tek sebep korkmamdı. Ölümden.
Çoktan çöp olmuş onurumla yapabileceğim tek şey korkusuz bir şekilde ölmekti ama bunu bile yapamıyordum.

Koşuyordum. Hala ölmemiştim. Ancak nefesi arkamdaydı. Hemde koşmaya başladığımdan beri.
Ölemezdim.
Gözlerim doldu. O anda bir şey farkettim. Ağlayınca hiç bir şey geri gelmiyordu. Ne ölenler diriliyor. Nede sorunlar çözülüyordu. Koşmayı bırskıp kararlı bir şekilde kendime sert bir tokat attım. Aniden durduğumu gören canavarda kuşkulu bir şekilde duraklamış bana bakıyordu. Ellerimi sıktım.

"Darksender.... Bana gücünü ödünç ver." diye konuştum içimden.
"Hihihihi. Nedennn??"
"Yoksa öleceğim."
"Banane. seni çoktan 1 kere kurtardım. Neden bir daha senin için gücümden harcayayım. Senin için harcadığım enerjiyi yenileyeyorum. Çünkü bu 'onlar' tarafından yasaklandı
İç çektim. Ve sordum.
"Ne istiyorsun?"
"Hihiihi. Pekala öyleyse bir anlaşma yapmaya ne dersin?"
Ufacık bir tereddüt bile duymadan.
"Anlaştık diye yanıtladım."
"Hahahh daha anlaşma ne onu bile bilmiyorsun."
"Umrumda değil."
"Pekala sana şunu söylemeliyim ki aslında sana yardım etmem yasak değil. Ancak senin için kaynak enerjimi kullanırsam. Onu yenileyemem. Yani her kullanışımda azalır sıfıra düştüğündüyse yok olurum."
"Yani ne istiyorsun."
"Nerdeyse hiç birşey ben kendi kaynak enerjimi yenileyemesemde sen beninkini yenileyebilirsin. Bu canavardan kurtulduktan sonra sana ne yapman gerektiğini anlatıcam.. Hhihihiih bekle beni."
Bir ande vücudumun kontrolünü yitirdim. Ve sanki bir küreden izlermişim gibi gözükmeye başladı etraf. Ama vücudum hala haraket ediyordu. Birden bedenim deminden beri ne yapmaya çalığtığımı izleyen canava doğru koşmaya başladı ve üstüne atladı. Canavar şaşkınlık ve acıyla kükredi. Çünkü üstüne çıktığımda elimde parlayan bir mavi kılıç vardı. Canavarın kalın derisine kağıt keser gibi giren kılıç. Birden parlamaya başladı. Parlaklık her artışında canavar daha çok bağırıyordu ve... Ve aynı zamanda güçsüzleşiyordu. Sonunda ışığın biraz daha artmasıyla canavar koca bir iniltiyle öldü. Işık söner sönmez vücudumun kontrolünü tekrar aldım. Gözlerimi açtığımda gördüğüm tek şey boş bir deriydi. Canavarın derisi. Şaşkınlıkla yutkundum.

"Amma lezzetliydi be . Neyse buda anlaşmamızın ilk kısmı beni hergün bu şekilde beslemelisin. Eğer neden kendin bedenimi almayıp yapmıyorsun diye sorarsan. Canavarı yenmek için kullandığım enerji bir yana bedenini almak için harcadığım enerji var. O yüzden bana hergün enerji sağlamalısın ki sana ihtiyacın olduğunda yardım edebiliyim. Bu işin kötü tarafı ise enerjiyi emip bana aktardığında. Senin kullanabileceğin bir enerji kalmaz yani canavarın çekirdeği hiçbir işe yaramaz ve senin kendin için kullanabileceğin bir şey kalmaz."
Kafamı düşünceli bir şekilde kaşıdım.
"Peki.... Enerjiyi nasıl emicem" diye sordum
Aniden önümde bir kılıç belirince ürkerek geri çekildim. Gülen Darksender konuştu.
"İşte bunla."
"Bu deminki kılıç değil mi..."
"Elbetteki o ancak seni uyarmalıyım bu kılıcı kaynak canavarları dışında hiçkimseye karşı kullanma."
"Peki." Diyerek kılıcı elime aldım.
Hafif ve sadeydi. Kabzası dışında ne bir süslemesi ne bir dekarasyonu vardı. Kılıca ağırlık katacak hiçbir şey eklenmemişti. Tam bir savaş kılıcıydı. Ve aynı zamanda eşsiz bir mavilikte doğa üstü bir şekilde parlıyordu. Ucu ise kuvırtılmış ve kesmeye daha uygun hale getirilmişti. Gerçekten inanılmaz bir silahdı.
Kılıcı bir sarmaşıkla belime bağladım. Birden vücuduma baktım ne bir yara nede acı vardı.
"Ahh yaralarına mı bakıyorsun. Bedenine girince Onları iyileştirdim."
"Şe.ey.. Teşekkür ederim."
"Önemli değil nede olsa benim ilk çırağımsın."
"İlk mi?"
"Şey evet . Daha önce hiç çırak almamıştım."
"Pekiii neden?"
"Benim de yapmam gerekenler vardı."
Sesli bir şekilde İç geçirdi
"Neyse şimdi yere çök."
"Ne.. Neden?"
Sana kendin akıl edemiyecek kadar saf olduğun için nasıl güçleneceğini öğretecektim ya işte. Yap artık."
Dediği şekilde yere çöktüm.
"Ellerini bacaklarının üstne koy ve gözlerini kapa."
Dediklerini yapmamdaki amaç neydi bilmiyordum ama onu sorgulamak da istemedim.
"Şimdi senden hissetmeni istiyorum.
"Neyi."
"Her şeyi. Doğayı, sesleri , kokuları. Ağaçları bitkileri hayvanları. Hisset her şeyi hisset.
bir süre sustu ve odaklanmamı bekledi.
Gerçektende anlayabiliyordum ne demek istediğin. Bu rahatlamaydı. Bu güçtü.
Darksender tekrar mırıldanmaya başladı.
"Eğer hissettiysen tut onları tüm o hisleri bir ip olarak düşün güce giden bir ip. Düşün ve tut o ipi.
Dediğini yaptım benim için çok zor olmamıştı. İpi hissettiğimde onu tuttuğumu hayal ettim. Ve çektim. O anda herşeyin sona erdiğini hissettim. Önümde sadece o ipten yol vardı. O ipin ucu ister güce ister ölüme gitsin gerçekten bu kadar harika bir his için her şeyi göze alırdım. Bu meditasyondu. Doğayla ve hayatla bir bütün olunan andı.

Yazamadım uzun zamandır 5-6gün oldu heralde ama yine günlük bölümlere devam edicez. Oy verip yorum atmayı unutmayın. Power-up da geliyo zaten😜😜😜.
Neyse geçmiş bayramınız kutlu olsun.

GardiyanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin