Öldüren sessizlik

26.7K 1K 34
                                    

Alina'nın anlatımından:

Hissetiğim boşlukla araladım gözlerimi. Belime dokunup Kerem'in ellerini aradım, ama yoktular. Kalkmıştır belki ya. Musti'de kalkmışmıdır? Yavaşça arkamı dönüp baktım. Ikisi de yoktu yatakta. Kalkıp çantamdan temiz eşyalar çıkardım ve pijamalarımı üzerimden çıkardım. Kerem'in bana gösterdiği cekmeceden havlu alıp etrafıma sardım. Diş fırçamı da alıp banyoya yöneldim. Kapıyı açıp içerde Kerem'i gördüğümde kaldım olduğum yerde.
- Günaydın. - dedim sessizce
Kerem suratından jileti uzaklaştırıp baktı bana.
- Günaydın sevgilim.
Üzerinde bir göz gezdirdim. Belli ki duştan yeni çıkmıştı. Arkasına geçip ellerimi karnında birleştirdim ve yüzümü sırtına yasladım. Ellerimi tutup parmaklarımızı kenetlediğinde sırtına öpücükler kondurmaya başladım.
- Bu gün dönmeliyiz Alina.
- Istemiyorum. Burası huzur dolu. - dedim
Ellerimi bırakıp bana döndü ve yüzüme öpücükler kondurmaya başladı.
- Söz veriyorum yine geleceğiz. Ve daha uzun süreli olacak.
- Peki.
Dudaklarıma küçük bir öpücük bırakıp ellerini gevşetti. Ondan ayrılıp duşa yöneldim.
İşimiz bittiğinde beraber salona indik. Ve o muhteşem kahvaltıdan sonra eşyalarımızı toplayıp İstanbul'a doğru yola koyulduk.
Yolculuk esnasında arkamdaki Musti horlamaya başladığında kafamı cama yaslayıp kapattım gözlerimi.
                                 ***
- Alina, sevgilim geldik.
Gözlerimi açıp beni dürten Kerem'e baktım.
- Geldik mi? - dedim kaşlarımı çatarak
- Evet. Eşyaları eve bile taşıdık Mustafayla.
- Ya ne çabuk geldik? Ben kafamı az önce yasladım, ne ara geldik İstanbul'a.
- İki buçuk saat uyudun. Neredeyse yolculuk başladıktan beri. - dedi gülerek
- Of. Sen şimdi ne yapacaksın?
- İlk önce kulübe uğrayıp nereye vardıklarına bakarım, sonra da eve giderim. Akşama biraz çıkalım mı?
- Nereye?
- Bilmem. İstersen bir akşam yemeğine, yada sahilde bir yürüyüşe?
- Sahili tercih ediyorum. - dedim
- Tamam, akşama alırım seni.
- Peki.
Yanağını öpüp indim arabadan. Onun gitmesini bekleyip girdim eve. Mustafa salondaki koltuğa yüz üstü yayılmış magazin seyrediyordu. Ben de gidip onun poposunun üzerine oturdum.
- Kanka ne yapıyorsun? - dedim
- Relax. - dedi
- Bizimkilerle konuştun mu? Ne zaman dönüyorlar?
- Evet, az önce konuştum. Yoldaymışlar.
- Ben odama gidiyorum. İnince biraz temizlik yapalım eve. - dedim ve kalktım poposundan
- Tamam.
Yerdeki sırt çantamı alıp odama yöneldim. Şarkı söyleyerek ikinci kata çıktım. Odamın önünde durup kapıdaki yazılara baktım. Şuraya bi "Keep out" ve "Mustafa giremez" yapıştırmam gerek. Mırıldanarak kapıyı açtım ve odama girmemle çantayı elimden düşürdüm. Bu nasıl olabilir? Hemde benim yatağımda?

Mustafa'nın anlatımından:

- Mustafa?
Alina'nın çığlıyla koltuktan kalkıp koşarak odasına gittim.
- Ne var? - dedim odaya uçarak girince
- Anne oldum. - dedi ağlayarak
- Ne diyorsun ya? Of dedim ben size korunun diye. - dedim
- Öyle değil Mustafa, baksana. - dedi yatağını göstererek
O an fark ettim ki yatağın üstünde kanlar içinde Lucky yatıyordu. Ve yanında üç tane küçük yavru vardı.
-  Bu hamile miydi? - dedim yanına gidip yeni doğanlara bakarak
- Bilmiyordum. Bu benim için çok büyük bir sürpriz oldu. - dedi ağlamaya devam ederek
- E niye ağlıyorsun?
- Çünkü o geçen yıl hastalandı ve uygulanan tedaviden sonra veteriner  kedimin hiç hamile kalamayacağını söyledi. Bir kaç ay sonra o hamile kaldı, ama yavrusu ölü doğdu. Bende sandım ki hep öyle olacak. Ama çok şükür bunlar yaşıyor. Mutluluktan ağlıyorum. - dedi
- Ağlama güzelim, gel bunlara isim koyalım. - dedim saçlarını öperek
- Peki. Ama ilk önce onları Lucky'nin yatağına koyalım.
Üçünü de teker teker ve çok dikkatli bir şekilde küçük yatağa yerleştirdik. Anne de gelip onları burada yalamaya devam etti.
- Bu Çikilop olsun. - dedi rengarenk olan küçüğü göstererek
- Bu Çikolata. - dedim kahverengi olan küçüğe
- E sonkusunun ismi?
- Çilek? - dedim
- Ama bu turuncu, Çilek olur mu?
- Havuç o zaman? - dedim
- Hayır "ç" harfiyle başlasın. - dedi
- Çokaçino?
- O ne ya? - dedi Alina gülerek
- Mokaçino falan var ya, oradan geldi aklıma.
- Güzel. Onun ismi Çokaçino.
- Evet, isimleri senin koyduğun belli olduğuna göre onları artık rahat bırakalım. Lucky'nin mama kabını ve suyunu buraya getir. Anne onları ilk gün yanlız bırakmaz, yakın olsunlar. - dedim
- Nerden biliyorsun sen böyle şeyleri?
- Karşında veteriner duruyor bebeğim. - dedim gülerek
- Senin veteriner olduğunu ben neden bilmiyorum?
- Hiç sormadın ki.
- İnsan bi söyler.
- Mesleğimle övünmediğim için özür dilerim. Hadi sen yatağını temizle bende gidip yavrular için iğne alayım.
- Ne iğnesi? - dedi Alina endişeyle
- Olur ya hani bebekler doğunca çeşitli hastalıklara karşı, biz de yeni doğan hayvanlara yapıyoruz ki hastalanmasınlar.
- Tamam, ama canları yanmaz değil mi?
- Yanmaz korkma. Sen yatağını temizle hadi.
- Peki.

Baş Belası KüçüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin