Alina'nın anlatımından:
Ben etrafta göz gezdirirken Kerem kahvesini bitirmiş telefonu ile uğraşıyordu. Önümdeki meyve suyundan bir yudum alıp bakınmaya devam ettim. Canım sıkılmaya başlamıştı ve Kerem benimle değil telefonu ile ilgileniyordu. Hani insan bi sevgilisine sorar canım günün nasıl geçti diye, ama yook, bu öküzün aklına bile gelmiyordum.
- Odun. - diye fısıldadım gözlerimi kısıp ona bakarak
- Bir şey mi dedin sevgilim? - dedi Kerem kafasını kaldırıp bana bakarak
- Evet, ne yaptığını sordum. - dedim
- Şey, şirket için yer bakıyorum.
- Bulabildin mi?
- Aslında bir tane buldum, ve tam istediğim gibi.
- İyi. - dedim sadece
Ne diyeyim ki? Adam benimle uğraşmıyor bu son günlerde, yoksa benden soğumuya falan mı başladı? Kaşlarımı çatıp bende telefonumu çıkardım ve bu sıralar en çok oynadığım oyunu açtım.
- Alina? - dedi Kerem bir süre sonra
- Hıı? - dedim oynamaya devam ederek
- Biraz bana bakar mısın?
- Hayır bakamam. Bakarsam eğer Lara ölür.
- Sevgilim yalnız olmadığımızın farkında mısın?
Kafamı telefondan kaldırıp Kerem'e baktım, sonrada ayakta ele el gülerek bana bakan Ali ve Açelyaya.
- Oha. - dedim şaşkınlıkla
- Oha değil maşallah denir. - dedi Ali Kerem'in yanındaki boş sandalyeye oturarak
Açelya'da benim yanımdaki sandalyeye oturunca sarıldı sıkıca bana. Gülerek ondan ayrıldım.
- Barışmanıza çok sevindim. - dedim
- Senin sayende barıştık. - dedi Açelya
- Zaten biz de sana teşekkür etmeye geldik. - dedi Ali
- Teşekkür ederim Alina. Sen bizim ilişkimizi kurtardın. Eğer Ali olmasaydı muhtemelen şimdi bebeğimle yalnız olurdum. - dedi Açelya ellerini hafif şişmiş karnına koyarak
Gülümseyerek elini tutup sıktım. Onlara yardım etmek beni gerçekten mutlu etmişti.
- Senin iş ne oldu Ali? - dedi Kerem
- Ya ben garsonluktanda kovuldum. Şu anda işsizim, ama arıyorum. Yakında bebek doğacak ve bir sürü masraf çıkacak. Çalışmam gerek. - diye anlattı Ali
Doğru söylüyordu. Bir bebek için çok masraf gerekti, bunu Hazal'dan biliyordum. Keşke bir şekilde Ali'ye de yardım edebilsek.
- Sana yardımcı olabilirim. - dedi Kerem
- Gerçekten yapar mısın bunu? - dedi Ali şaşkınlık içerisinde
- Tabiki. "Faded Roses" kulübünü biliyor musun?
- Elbette. İstanbul'un en iyi kulüplerinden biri.
- Tamam o zaman. Şu anda tadilat olduğu için haftaya işe başlıyorsun. - dedi Kerem
- Harbi mi?
- Dalga geçer gibi halim mi var?
- Teşekkür ederim, ben ne diyeceğimi bilemiyorum. - dedi Ali gülerek
- Bir şey demene gerek yok. Sadece karına ve çocuğuna göz kulak ol. - dedi Kerem küçük bir tebessümle
Sevgilim benim be. Kahramanım! Nasıl da yardım etti Ali'ye. Biz bi dışarı çıkalım ben bunu öpücüklere boğacağım.
- Şey, biz daha evlenmedik. - dedi Açelya gülerek
- E ne bekliyorsunuz? - dedim
- Nikah şahitlerini. - dedi Ali
- Bulamadınız mı?
- Bulduk! Sizden bizim nikah şahitlerimiz olmanızı istiyoruz. - dedi Açelya bize umutla bakarak
Kerem'e bakıp onayını bekledim. Benim için bir sorun yoktu doğrusu.
- Peki. - dedi Kerem gülerek
- çok sevindim şimdi. Düğün iki hafta sonra olacak. Aslında düğün diyemeyiz ikimizde sade bir şey olmasını istiyoruz, o yüzden kır düğünü yapmaya karar verdik. - diye anlattı Açelya
- Tamam. - dedim bende gülerek
- Hayatım bence artık kalkalım, daha senin için gelinlik almadık. - diyerek oturduğu sandalyeden kalktı Ali
- Evet. Alina seni ben bu hafta arası ararım buluşuruz. - dedi Açelya sandalyeden kalkarak
- Tabi. - dedim
- Görüşürüz o zaman. Görüşürüz Kerem. - dedi Açelya ve Ali'nin elini tutup uzaklaştılar
Ben arkalarından gülerek bakarken Kerem bana şaşkınlıkla bakıyordu.
- Ne var? - dedim
- Sen benim tanıdığım Alina değilsin.
- Ne?
- Benim Alina'm şimdi bu kıza saç baş dalmalıydı. Hele ki Melisa'yı yaşatmazdı bile. Nerede benim sevgilim? - dedi gülerek
- Beni iyi biri yapan sensin, o yüzden kapat çeneni. - dedim sırıtarak
- Oww, bu acıttı bebeğim.Mustafa'nın anlatımından:
Derin bir nefes alıp kucağımdaki bebeğe baktım. Az önce eve Alina'nın ablası Derya gelmişti ve bizimkilerle bu hafta sonu olacak düğün için düzenlemeler yaparken çocuğuna ben bakıyordum.
- Başak teyze Hazal kaç aylık? - diye bağırdım mutfakta yemek yapan Başak teyzeye
- Sekiz aylık. - dedi
- Benim parmaklarımı emmesi normal mi?
- Oğlum acıkmıştır o, biberonunu ver. Ayaklarımı uzatmış olduğum sehpanın üzerinde biberonu görünce uzanıp aldım. Elimdekini inceledikten sonra bebeğin ağzına verdim. Parmaklarımı bırakıp iştahla sütünü içmeye başladı. Tükürüklediği parmaklarımı koltuğun üstüne silerek kucağımdaki değişik şeye bakmaya başladım. Doğrusu ilk defa bebek tutuyordum ve his biraz garipti. Böyle onu tuttuğum kolum sıcacık olmuştu. Sanki bir de böyle kokuyordu. Şey kokuyordu. Bok. Dur bi dakika. Bok?
- Başak teyze bu altına yapmış. - diye bağırdım Hazal'ı tutup kendimden uzaklaştırarak
- Değiştir, yanında bebek bezi var. - dedi
- Ben mi değiştireyim? Ben ne anlarım bez değiştirmekten?
- Oğlum yapıver işte. Yemeğim yanar oraya gelirsem.
- Benimde hayatım yanar. - dedim kendi kendime
Koltuktan kalkıp Hazal'ı oraya yatırdım ve önüne çömeldim. Pembe elbisesini biraz yukarı kaldırıp çıtçıtlı badisini açtıktan sonra kokuya yakın olduğumu anladım.
- Aman Allah'ım bu ne? - diye söylendim
İlk önce kokuyu öldürmeliydik, yoksa o hepimizi öldürebilirdi.
Ama bir sorun vardı sanki, bu bez nasıl çıkıyor bu popodan? Çekerek mi? Yok ya çekerek değildir. Lan nasıl oluyor bu şeyler?
- Hazalişko? Mustafa? Sen ne yapıyorsun? - diye yanıma geldi Alina
- Sen ne zaman geldin? - dedim
- Şimdi. Ev sütlü boka koktuğu için Hazal'ın geldiğini anladım. - dedi yere yanıma çömelerek
- Bana yardım etsene. - dedim
- İlk defa mı bebek bezi değiştiriyorsun? - dedi alayla
- Yok benim yedi tane bebem var her gün onların bezlerini değiştiriyorum.
- Salak. - dedi gülerek
Hazal'ın karşısına geçip bebek bezinin yanlarını tuttu ve şart diye kopardı. Sonrada popoyu kaldırıp bezi çekti. Onu bir top haline getirerek elime verdi.
- Bana ordan ıslak mendil ver. - dedi
Uzanıp aldım ve paketin içinden bir tane çıkarıp Alina'nın alnını silmeye başladım.
- Sen ne yapıyorsun? - dedi kaşlarını çatarak
- Terlemişsindir diye şey yaptıydım ben. Onu doktor edasıyla istedin de - dedim
- Ya benim terimi değil Hazal'ın poposunu sileceğim onunla.
- Haaa. Pardon ya.
Paketin içerisinden bir kaç tane çıkarıp Alina'nın eline verdim, o da Hazal'ın poposunu temizledi. Yanından temiz bez alıp koydu ve hazır.
- Ne yani bu kadar mı? - dedim
- Yok daha atomu parçalarız. Öyle bakma git at şu bezi. - diye azarladı beni
Kalkıp onu banyodaki çöpe attım. Sonra yanlarını dönüp ikisinin nasıl gülüştüğünü seyrettim.
- Ya ben yarım saattir onu güldürmeye çalışıyorum, sen nasıl başardın iki dakikada? - diye isyan ettim koltuğa oturatak
- Meslek sırrı cicim. - dedi Alina gülerek
- Söyleme o zaman.
- Hazal gıdaklanıyor, az önce gıdıkladım o yüzden gülüyordu. - diye anlattı kucağındaki bebekle yanıma oturarak
- Sen gelmeseydin eğer bomba imha ekibi çağrırdım. - dedim gülerek
Sadece gülmekle yetindi Alina. Bu sefer aklıma gelen şeyle sırıttım.
- Zehra'yı arasana. - dedim
- Niye? - dedi şaşkınlıkla
- Ya arayıp bir yerlere çıkmak istediğini söyle.
- Bak kızın morali zaten bozuk, sen de üstüne gitme. Ben hallederim dedim ya Musti.
- Hayır, ona söylemek istediğim başka bir şey var.
- Neymiş o?
- Onunla yüz yüze konuşmam gerek. Lütfen onu ara.
- Kıza onu üzecek bir şey söylersen seni öldürürüm Mustafa!
- İnan bana çok sevinecek. - dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baş Belası Küçüğüm
أدب المراهقين- Kerem. - diye başladı Ama bitirmesine izin vermedim. Onu kapıya doğru ittim ve kalçasından tutup kaldırdım. Kollarımın arasında mahsur kaldı. Ellerini korkuyla omuzlarıma koydu. - Beni yere in...- Onu ilk gördüğümden beri yapmak istediğim ş...