Dert ortağı

26.2K 1K 26
                                    

Alina'nın anlatımından:

- Söylesene ne oldu? - diye bağırdı Kerem
Mustafa onun için getirdiğim bir bardak suyu tek nefeste içti. Ve derin nefes alarak konuşmaya başladı:
- Ormanda bir kızla tanıştım, ve onu yanlışlıkla öptüm, o da tabi yanlış anladı, e doğal olarak ta beni kovalamaya başladı, ve birden bağırmaya başladı, galiba ayağa kırıldı, çok şiş, sizden yardım istemeye geldim. Alina kurbanın olayım yardım et bana. - dedi bana sarılarak
- Düştü mü, yan mı bastı? Nerden kırıldı. - dedim
- Bilmiyorum, ama biraz acele et, kıza bir şey olursa... - diye başladı sözcüğe
- Yapma! - diye bağırdım
Aklına Pelin gelmişti, onu nasıl kaybettiği, bu yüzden o kıza yardım ediyordu. Ama aslında kendine yardım ediyordu. Daha fazla vicdan azabı çekmek istemiyordu.
- Alina ne yapmalıyız? - dedi Kerem
- Şey, sen bana ilk yardım çantası bul bende spor ayakkabı bulayım ikimize. Bunlarla koşulmaz ki ormanlıkta. - dedim
Kerem'in odasına koşup çantamdan kendi spor ayakkabılarımı alıp giydim. Sonra da Kerem'in ayakkabılarını alıp döndüm yine yanlarına.
- Çok mu uzakta? - dedim Mustafaya
- Fazla değil. Hazır mısın Kerem?
- Evet. - dedi Kerem
- Hadi.
Mustafa koşmaya başlayınca bizde arkasından koştuk. E kısacık bir yaz elbisesiyle koşmak ne kadar kolay siz tahmin edin. Bir iki dakika sonra Mustafa durdu ve bakınmaya başladı. - Ne oldu? - dedim arkasında durarak
- Kaybettim. Onun tam olarak nerede olduğunu hatırlamıyorum. - dedi öfkeyle
- Sakin ol. Şimdi ayrılıp buluruz onu.- dedim
- Bence de ayrılalım. - dedi Kerem
- Tamam o zaman Mustafa sen bu yoldan düz devam et. Kerem sen doğuya git, ben de batıya gideyim. Onu böyle daha hızlı buluruz.
- Ormandaki en büyük çınar ağacı bu, her yerden görebilirsin. Bir saat sonra tam burada buluşuyoruz. Kızı bulan onu hemen eve götürsün gerekirse. Kaybolmayın! - dedi Kerem
- Peki. - dedim ve batıya ilerledim
- Alina? - dedi Kerem elimden tutarak
- Efendim? - dedim arkamı dönerek
- Dikkatli ol, eğer bişey olursa bağırmaya başla. Tamam mı? - dedi
- Anladım.
Kerem alnımı öpüp bıraktı elimi. Ve herkes yoluna gitti.

Mustafa'nın anlatımından:

Allah'ım ben nasıl böyle bir şey yaptım? Onu nerede bıraktığımı hatırlamıyorum. Yarım saat öncesine kadar ne kadar da güzel anlaşıyorduk. Şimdi ya beni yüzümden Meryem'e bir şey olursa? Ben daha Pelin için acı çekerken bir de o kız için çekmek istemiyordum. Keşke onu kucağıma alıp eve götürseydim. Keşke...

Yarım saat önce:
Sudan çıkmıştık ve şimdi güneşe karşı biraz kurumayı bekliyorduk.
- Pelin kim? - dedi omzumdaki dövmeye bakarak
- Imm, sevgilimdi. - dedim sessizce
- Di? Ayrıldınız mı?
- Hayır. Onu bir kaç yıl önce trafik kazasında kaybettim. - dedim zorla
- Özür dilerim, öyle görünce merak ettim. Afedersin. - dedi elime dokunarak
- Yok bişey. Hem ben üzülmeye ve kırılmaya alıştım.
- Ne demek bu şimdi?
- Gerçekten seni dertlerimle boğmamı mı istiyorsun? - dedim kaşlarımı kaldırarak
- İyi bir dinleyiciyim. - dedi
- Peki. Pelin'den sonra ilk defa bir kızdan hoşlandım. Kızın da sevdiği başka biri vardı. Sonra o çocuk gitti, bende düşündüm ki, eğer ona onu unutması için yardım edersem beni sever, hoşlanır. Ama hiç öyle olmadı. Benden nefret etti! Geçen hafta hastanede olduğunu öğrendim ve gece yarısı onu görmeye gittim. Yanınmda kalan arkadaşım ve doktoru konuşurlarken duydum. Meğer bebeğini düşürmüş, hemde o sevdiği çocuktan. Onun için üzüldüm, ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Anladım ki ne olursa olsun o diğer kişiyi sevmeyi bırakmayacaktı, beniyse asla sevmeyecikti. Ben de aklıma yenik düşüp terk ettim orasını. Artık ondan hoşlanmıyorum. - dedim kendimden emin bir şekilde
Ayağa kalkıp pantalonumu ve tişörtümü giydim.
- Peki üzgün müsün? - dedi
- Hayır. Kendim için her yerde bir kısmet bulabilirim. - dedim gülerek
- Haklısın.
- Peki sen?
- Ben ne? - dedi kaşlarını kaldırarak
- Dertlerini dinlemek için hazırım.
- Tamam. Ama kimseye söylemek yok, değil mi?
- Söz.
- Geçen yıl teyzemlere Bodrum'a gittim bir haftalık. Evlendiğinde kocasıyla çok deneler, ama çocuk sahibi olamadılar. Tüp bebek denediler, o da olmadı. Sonunda vazgeçip bi çocuk evlat edindiler. Adı Anıl dı ve benden büyüktü. Ben onlara gitmeden bir ay önce eniştem vefat etti. Zaten ben de teyzeme destek olmak için oraya gittim. Sonra bir akşam Anıl'la beraber dışarı çıktık. O bana gerçekten kuzen olmadığımızı söyledi, bende zaten bunu bildiğimi, ama onu kardeşim kadar sevdiğimi belirttim. Eve geç gittik, teyzem uyumuştu. Bende bana verilen odaya gittim, ama Anıl arkamdan geliyordu. Ne olduğunu sordum ve o hiçbir şey demeden bana saldırdı. Ellerimi bağlayıp ağzımı kapattı. Ne olduğunu bilmiyordum, kalbim deli gibi atıyordu ve ben yardım için çığlık atamıyordum. Ama neyse ki teyzem uyanmıştı. Beni ondan kurtardı, sonrada Anıl'ı kovdu. Bu olayı sadece teyzem ve ben biliyoruz. Şimdiye dek kimseye söylemedim. Sen hariç. Umarım bunu sende kimseye söylemezsin. - dedi
Kızın başından neler neler geçmiş.
- İnan bana kimseye söylemeyeceğim! Peki onu polise falan şikayet etmedin mi?
- Ettim. Onu bir süre aradılar, ama bulamayınca vazgeçtiler. Şu an halâ dışarıda bir yerlerde.
- Bana söylediğin için pişman mısın? - dedim
- Hayır. Bir saat için sana kanım çok ısındı. İyi bir takım olduk. - dedi yanıma sokularak
Güldüm ve ona sarılmaya çalıştım, tabi o da birden karşılık vermeye çalışınca alnın benimkine vurdu ve dudaklarımız bir birine dokundu. Kafamı hızla geri çektim.
- Hassiktir! - dedim
- Bunu beklemiyordum. - dedi kaşlarını çatarak
- Zaten yanlışlıkla oldu. Niyetim öpmek değil sarılmaktı. - dedim kendimi kurtarmaya çalışarak
- Mustafa? - dedi yerinden kalkarak
- Efendim? - dedim
- Kaçmak için on saniyen var. - deyince hemen ayakkabılarımı giyip koşmaya başladım
Oda arkamdan.
- Bak seni gerçekten öpmek istemedim. Sadece sarılacaktım. - dedim hiç arkama bakmayıp koşmaya devam ederken
- Seni bi tutayım var yaa. Görürsün sen gününü. - dedi arkamdan koşarken
Bir dakika kadar böyle devam ettik. Birden Meryem bağırmaya başlayınca durup ona baktım. Yerde yatıyordu.
- Mustafa yardım et. - diye bağırdı
- Şaka mı yapıyorsun? - dedim
- Hayır. Ayağım çok acıyor, lütfen yardım et.
Hızla onun yanına gidip ayağına baktım. Topuğunu tutup dizine dokunmaya çalıştığımda acıyla inledi.
- Çok acıyor. Kırık mı Mustafa kırmış mıyım ayağamı? - dedi ağlayarak
- Bilmiyorum. Burkmuş olabilirsin.
- Of yaa. Ne yapacağız Mustafa? Nasıl gideriz hastaneye?
- Meryem sakin ol. Seni kucağıma alacağım ve eve kadar taşıyacağım.
- Hayır. Alma beni kucağına. Öyle daha çok canım yanar.
- Tamam o zaman. Keremlerin evi uzak mı?
Meryem bi etrafa bakınıp kafa salladı. - Evet, neredeyse yirmi dakika. Niye ki?
- Arkadaşlarımı alıp hemen geliyorum. Sen en kısa sürede hastaneye yetiştireceğim.
- Lütfen çabuk ol. - dedi ağlamaklı bir sesle
- Hemen dönerim tamam mı?
- Tamam. - dedi
Ve ayağa kalkıp koşmaya başladım.

Baş Belası KüçüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin