UMUT

278 56 4
                                    

         Yaz yağmurunun teni karıncalandıran serinliğinde eve doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Bir şeyden kaçıyordum sanki, bir histen, bir sesten, içime dokunacak olan her şeyden. Ağzıma gelen bir şarkıyı sessiz mırıltılar eşliğinde söylemeye başladım, adımlarım paytaklaştı. Acısının bile ne kadar güzel olduğunu düşündüm ve sonra onu tanıdığım için ne kadar şanslı...

          Havanın geceye karışan serinliğinde ıslanmayı umursamayarak iyice boşladığım adımlarımla apartmana girecekken sağda bir karaltı gördüm ve hemen yanında biraz daha büyük bir karaltı karşıladı beni. Sonra görüntüye birde çaresiz sesleri eklendi. "Anne! Anlamıyorsun, hissetmek istiyorum." 

          Sokak lambasının izin verdiği kadar altındaki çaresiz kadının yüzündeki endişeye baktım. Anlamak istiyor fakat yapamayacağı bir şeymiş gibi kafasını iki yana sallıyordu. Küçük olan karaltıya dokunmak için ona doğru bir adım attı, o zaman o küçük karaltının bir kız çocuğu olduğunu fark edebildim. Elleri kızı değilde onun duygularını tutmak istermişcesine ona doğru uzandığında kız birkaç adım geri çekildi ve etrafını görmek ister gibi kafasını her tarafa çevirdi.. Gözleri benim olduğum apartman boşluğuna takıldığında görmemem gereken bir şey görmüşüm gibi içimi ani bir huzursuzluk kapladı. Ne yapacağımı bilemeden kızın gözlerinin içine baktım ve o an kızın bana sadece baktığını anladım. Sadece bakmak, kız göremiyordu. "Orada biri mi var?" Küçük kızın hisleri üzerine annesi bana doğru bir bakış attı. Dudaklarım düz bir çizgi halini alırken umutsuz annenin yaşadığı korkuyu gördüm o küçük göz bebeklerinde.  Acaba ne kadar uzun zamandır o kızın gözleri olmuştu? Ne yapacağımı bilemeyerek tekrar yağmura doğru ilerlerken bacaklarım beni küçük kıza doğru yönlendirdi.

          "Sanırım annesini dinlemek istemeyen tek kız ben değilmişim." Ciddi havayı dağıtmak ister gibi gülümserken kızın avucumda kaybolacak çelimsiz parmaklarına uzandım. "Beraber dolaşmaya ne dersin?"

        Kim olduğumu önemsemeyecek kadar büyük bir heyecanla parmaklarını etime gömdü ve başını defalarca evet anlamında salladı. Bir işe yaradığımı hissederek annesine baktım. Minnet dolu bakışları bedenimi sararken küçük kızla yağmuru ve bizi ne kadar ıslatacağını önemsemeyerek yürümeye başladık. 

         "Aslında babamla gezecektik bugün ama çok işi olduğundan dolayı beni almaya gelemedi." Sessiz bir on dakikadan sonra boğucu havayı dağıtan küçük kız oldu. Yolun ortasında birden durup elimi daha sıkı tuttu "Senin adın ne? Benimki Melis." ellerim kızın altın sarısı saçlarına kayarken dudaklarıma kocaman bir gülümseme yayıldı. "Benimkide Duru ve senin gibi güzel bir kızla tanıştığım için çok memnunum." utangaç bir tavırla kafasını öne eğdi. "Güzel miyim gerçekten?" 

       Dizlerimin üzerinde yere çöküp Melis'le aynı hizaya geldiğimde konuştum. "Hemde çok güzelsin."

       Küçük kızın yanağına acelesi olmayan bir öpücük bırakıp annesine el salladıktan sonra onlardan uzaklaştım ve arkamı dönüp karanlıkta kaybolan gölgelerine baktım. 

      Umut... Her ne kadar bazen elimizin tersiyle itsekte her gün sığındığımız tek liman... Ölmek yerine yaşamayı tercih etmek bile dopdolu bir umut ve bizim her ne yaşarsak yaşayalım her zaman bir umuda ihtiyacımız  var.

     ***

       Bugün için biriktirdiğim tüm hayallerim çöp oldu çünkü Egemen bey okula gelme tenezzülünde bulunmadılar. Bir sondaki günde aynı kırıklığı yaşarken gittikçe uyuşturan ve hissettirmeyen bir şekilde tüm hafta bu hisle baş başa kaldık.


        Buradaki çoğu kişiyle iyi anlaşmaya başladık. Hatta şimdiden bir whatsApp grubumuz bile var. Her şey dışarıdan eksiksiz gibi görünüyor fakat en önemli parça henüz yapbozda yok. Egemen; tek eksik yanım. 

BENİ GÖR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin