KARARSIZLIK

76 17 0
                                    

   Bazen bir şey olur, hayatına bir sihirli değneğin ucu dokunmuş ve bir peri senin için yeryüzüne inmiş gibi hissedersin. Zihnime tutunmaya çalışan düşünceler, yıpranmama sebep olanları ateşe vermeye başladığında ilk defa zihnimdeki bu yangın dudaklarımda ölen düşüncelerin kalıntılarına sebep olmaksızın derin bir gülümseme yaydı yüzüme. Bir periye, bir sihirli değneğe, bir topuklu ayakkabıya ihtiyacım yoktu benim! Bu benim hayatım ve verdiğim kararlar benim için bir yol çizecek. Bu yolun topraktan taşlı veya asfalt olması inanın sadece benim elimde. Kalbimi ağırlaştıran duyguların içime çektiğim nefesten sonra dudaklarımın arasından başka boşluklara karıştığını hayal ederek yeni bir 'ben' olarak baktım aynaya. Kendi hayatımı yaşayabilecek kadar cesaretliyim.

   ***

   Uzun bir ara geçmiş gibi soluksuz adımlarım caddeye değdiğinde hala o ruhsuz nefesi üflüyordu dudaklarım. Beynim karda kalmış gibi donmaya yüz tutmuşken bile birkaç sıcak düşünce hala yaşamını ısrarla sürdürüyordu. Neydi bu beynimizden atamadıklarımız? Bana ait olan bir kalp nasıl ben istemeden başkasına atabilir, uykularım neden benden bağımsız özler gelmeyenleri? Neydi bu geçmeyen sarılma hissi? Kime, neye, nasıl demeden kavuşma özlemi... Neydi bizde ki bu gözlerimizi kapatıp hayallerde yaşama azusu?

   Sabah Mert'le buluşma kararı almıştık. Bana söyleyecekleri varmış sanırım, tıpkı benim ona söyleyeceklerim gibi. Dersim bitmiş ve vücudum çalışan tüm fonksiyonlarını devre dışı bırakmış bir vaziyette caddenin karşısındaki kafeye gittim. Bakışlarım girişte bir çift mavi göz aradı, fakat sonuçsuz bir ısrardı bu. İçeride beklemeye karar vererek yaklaşık her kafenin girişinde bulunan fakat hiçbir anlam ifade etmeyen üç basamak merdiveni çıktım. İçeri adım atmamla beraber şeftali aroması tadında bir koku değdi burnuma. İstemsizce vücudum gevşedi ve içerideki sıcaklığın kaslarımı yumuşatmasına izin vererek masaların olduğu lobiye doğru yürüdüm. Havalar soğumaya başlamıştı ve böyle yerler kesinlikle ilk tercih arasındaki olacak ki hemen hemen her masa doluydu.
   "Hoşgeldiniz, ben size yardımcı olayım." sıcak bir gülümseme eşliğinde işe yeni başladığı belli olan kirli sakallı çocuğa başımı sallayarak onay verdim.
   "Sanırım şurada bir boş masamız var, şöyle buyrun efendim." ufak bir teşekkür ettikten sonra masaya doğru ilerlerken sol çaprazımda ayak bileğini dizine yaslamış, elindeki telefonla uğraşan Mert'i gördüm. Ciddi olamazdı herhalde!
   "Dışarıda bekleyecektin?"  kinayeli ses tonum yeterli uyarıyı vermiş olacak ki bakışları mahcup bir tavırları beni buldu. Elleriyle kollarını üşüyormuş gibi sıvazlayıp dudaklarını araladı. "Çok soğuktu."

   On dakikalık boş bir geyikten sonra buluşma sebebimizi unutmuş halde telefonumla uğraşmaya başladım. 

   "Selam." ve bir yumru oluştu boğazımda. Duygularımla harmanlanıp, çocukluğumla renklendi ve sakladığım acılara tutunup boğazımdan aşağı kaydı. Kalbimin üzerine zehirli bir sis gibi yerleşen kırıklıktan kurtulmaya çalıştım ama yapamadım. Gidişlerini ezberleyip. gelişini hiç bilmediğim adam... Sesinden duyduğu tek kelimeyle bir kitap yazabilecek olan bu kızı fazla kırmadın mı? 

   Titreyen ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırıp sesin sahibine döndüm. Başımla ufak bir selam verip tekrar önüme döndüm. Önceden olsa sanırım afallar bir saat gülünce yanağının kenarını süsler gibi oluşan çizgilere bakardım. Ben şuan 'o' gülümserken kafamı çevirdim.

   "Gel abi otur şöyle." Mert'in şaşırmayan hali bunların hepsinin bir kurgu olduğunu bağırır gibi yüzüme çarpmış bulundu. Egemen, sağ tarafımdaki sandalyeyi saçlarımın ucuna kolu değecek şekilde çekip otururken, kalbim saçımın o ucunda attı. Derin bir nefes alıp Mert'e döndüm. 

BENİ GÖR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin