BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN RUHLAR

255 50 4
                                    

      Kalbim etrafımdaki seslere inat daha da derine inip çarparken, bedenim gecenin huzursuz eden soğukluğunda ölen düşüncelerimin mezarına doğru bir kez daha titredi. Ne kolaydı öyle gitmek... Arkandan bıraktığın ayak izlerin silinirken, hala peşinden gelen korkularının boynuna sarılan demir bir iple nefesinle beraber can bulması. Şimdi hangi mezar taşına sığar, sen söyle; bu ah dolu cesedi kokmuş umutlarım... Koşuyordum; yeri olmayan, yeri dolmayan, yerini hiçbir zaman bulamayacağım, içimde kaybolmuş bir sokaktaki bulunamayacağım karanlık düşlerime doğru. Belki bir el uzanırdı, onu kaybettiğim sokakta bulmak istediğim huzura karşı bana. Ve belki bir el uzanırdı; o elin sahibi sen olurdun... 

    Bacaklarım bu kadar yüklenmemi kaldıramayıp yavaşlarken adımlarım sakinleşti. İçimin rahatlaması gerekmez miydi, onun için öldürdüğüm düşünceler yine onun adıyla içimde tekrar can buldu, fakat sanki benden bir şeyler koptu gibi. 

   Eve yaklaştığımı anlayınca tek elimle saçlarımı düzeltip telefonumun ön kamerasını açtım. Yüzümde oluşan ifade beni bile dehşete düşürüyorsa annemin pek memnun kalmayacağı gün gibi ortada. Apartmana girince hızlanan ayaklarımla asansörün yanında derin bir oh çekip beklemeye başladım ve zaten asansör hemen bulunduğum kata indi. Eda'nın zorla 'ihtiyacın olur, al sen' diye aldırdığı bir fondöteni çantamdan çıkartıp yüzümün her noktasına eşit derecede yaydım. Tekrar ön kameramı açıp baktığımda azda olsa insanlığa doğru bir giriş yaptığımı düşünerek telefonumu kotumun arka cebine sıkıştırdım. 

   "Mübarek, sanki üçüncü kata değilde uzaya çıkıyor." Tek ayağım zeminde ritim tutarken iç sesim Asiye teyze de beni yalnız bırakmadı tabi. "Hayır iniş seneye falansa söyleyinde rahat rahat oturalım." Tam o sırada açılan asansör kapısı ödümü çok kötü yerlerime karıştırınca Asiye teyze yardırdı. "Tövbe Yarabbim, estağfirullah el azim, eşhedü enla..." Karanlıkta bir silüet belirdi. Uzaylılar, biliyordum. "Bak kardeşim benim sizin ırkınıza inancım ve saygım sonsuz, lütfen bırakın beni çocuklarım merak eder." Karanlıkta yüzünü seçemediğim uzaylı bana doğru yaklaşınca bedenim bu mesafeyi kaldıramadı ve geriye doğru sendeledim. 

   Asansörün yanan ışığı altındaki varlık uzaylı bile olamayacak kadar lanetli bir kişilik gözlerini üzerime dikti. Tabi beynimde çalışmayı bırakmış devreler karşımda anıran kişinin Göktuğ olduğunu baya geç anladı. "Ya kızım bu nasıl tepki..." sesi çıkmadan olduğu yerde titreyerek saçma saçma gülmeye devam etti. Andaval görmüş gibi bakıyordum ki andaval ne bilmiyorum. "Dur, dur..." elini göğsüne yasladı ve gülüşünü durdurmak ister gibi tavana dikti bakışlarını. "Duruyorum zaten." dedim saçma bakışlarım üzerinden ayrılmazken. "Ah, tamam sakinim."

    Gülüşleri ara ara devam etsede yaklaşık bir beş dakikadan sonra kendine geldi ve normal bir diyalog kurabileceğime emin olduğum o saniyede konuştum. "Ne arıyorsun burada ve hareket eden asansöre nasıl bindin?" Tek elini başımın üstüne koyup gözlerini üzerimde gezdirdi. "Ateşte yok, sarhoş musun?" Hayır neden her ortamdaki geri zekalı ben olmak zorundayım? Elini sert bir şekilde itip üzerine yürüdüm. "Bana cevap ver." Dudaklarını yalayıp eliyle katların yazılı olduğu düğmeleri gösterdi bana. "Bak küçüğüm, orada herhangi bir yere basılmış mı?" Kafama geç dank eden gerçek 'evet her ortamdaki geri zekalı sensin' deyince evrenin tüm işlerinden elimi ayağımı çekmeye karar verdim ve bundan sonraki ömrümü ölmeyi bekleyerek geçireceğim.

   Konuyu dağıtmaya çalışır bir havayla elimi havada birkaç kez sallayıp "O zaman burada işin ne?" dedim göz temasını reddederek. Erkeksi bir gülüşle bana doğru bir adım attı. "Buraya yeni taşındım ve sanırım bunu sana benim sormam gerek? Beni mi takip ediyorsun küçük?" Ah, bebeğim şuan ki durumun gereklerinden ötürü yeni geri zekalı da sensin. "Ben 18 yıldır buradayım ve senden daha eski olduğumdan dolayı bu apartmanda benim kurallarım geçer ve şuan ilk katı maddeyi koyuyorum..." bir öksürükle boğazımı temizledim ve gözlerim meydan okuyarak gözlerini buldu. "Benim bindiğim asansöre binme." Ani şokun etkisiyle onu asansörden dışarı ittim ve gülümseyen dudaklarımla beraber el salladıktan sonra 3. katın düğmesine bastım. Evet, işte bu sefer çalışıyor. 

BENİ GÖR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin