Feride'li Ev

43 5 1
                                    

   Olan neydi şöyle söyliyim. Ben yine ortada kalmış tek bir yere bakarken herkes kendi işindeydi. Ve o an öyle bir şey oldu ki, Göktuğ'un dedikleri üzerine hem de... Herkes kendi işiyle uğraşırken yüzümde acıyı gören ve benim yüzümdeki acının aynısını taşıyan biri kolumu kavrayıp sarıldı bana. Kim olabilirdi? Düşünmeye ne hacet. Böyle güzel kokan adamı tanımamak aptallık olurdu. 

   Kollarımı Mert'in beline dolayıp ben de ona sarıldım. Sanırım bazı bakışlar üzerimize dönmüş olacak ki, kasvetli havayı dağıtır bir ses tonuyla konuştu kocaman gülümsemesiyle.

   "Oyuncak bebeklere benzediğini söylemiştim değil mi?" deyip güldüğünde benim gözümden akan yaş onun kazağına çoktan bulaşmıştı. Bıraktığı gibi herkes görecekti ağladığımı. Bırakmadı, saçlarımı okşadı, başımı öptü, başını başıma yasladı. Bana neden sarıldığını bir ben bilecektim gerçekten. Belki Egemen yine 'yakınsınız galiba' gibi şeyler söyleyecekti, belki herkes yanlış anlayacaktı ve belki Yeliz beni öldürecekti ama duygularına karşılık veremesemde ben onu bırakmayacaktım. Ben ona ağlamıştım az önce ve ağlamak öyle herkesin yanında yapılacak iş değildi. Mert artık herkes değildi.  

   "Mert?" dedim cızırtılı çıkan sesimle.

   "Söyle." diye fısıldadı.

   "Bırakma, ağlıyorum." 

   Belki on saniye kadar bekledikten sonra önüme geçip çıkarttı beni odadan.

   Üst kata kendi kaldığı odaya çıkarttı beni. Sonra hiçbir şey demeden yüzümdeki yaşları sildi, saçlarımı düzeltti.

   "Teşekkür ederim." diyebildim karga gibi çıkan sesimle.

   "Melis için üzülme. Aralarında herhangi bir şey olacağını sanmıyorum." dedi hiçte memnun olmadığını belli eden sesiyle.

   "Mert?" dedim aşağıda olan şeyi hafızamın tekrarlayıp durmasına engel olmaya çalışırken.

   "Efendim?" dedi hafızamı silebilirmiş gibi bir cesaretle.

   "İyi ki varsın." Derinden çıktı geldi bu kelimeler. Öyle seçerek konuşmadım veya söylemek için söylemedim. Her zaman düştüğümde buluyordu beni ve her zaman ağladığımda geliyordu yanıma. Peki, ben? Sadece bakmak istediğim zaman görüyordum onu. 

   "Git başımdan dediğin günleri göz önünde bulunduracak olursak... Şuan baya bir level atladım sanırım." dedi yüzündeki kocaman gülümsemeyle. Kollarımı tekrar doladım boynuna. Minnetimi ifade etme şeklimdi bu benim. Yapabildiğim en iyi şeydi sarılmak. Belki de tek iyi şey.

   "Seviyorsan... Git söyle." 

   Sessizliğe çok ağır bir cümle düştü. Mert yüzüme değmeyen sesiyle aramıza iki adım mesafe koyacak şekilde geri çekilirken kollarım boynundan önüme düştü. Yüzündeki ifade... Ah, en korkuncuydu belki de o. "Na-nasıl?" diye geveleyebildim. 

   "Sana olacakları göstermemi ister misin?" diye sorduğunda gözlerini tekrar yüzüme dikecek kadar cesaretli bir görüntüsü, olacaklardan sonra sinecek kadar korkak cümlelere sahipti. Hepsi yüzünde o kadar aşikardı ki ben mi onu tanıyorum yoksa o mu bana bu kadar kendini açıyor diye düşünmeden edemedim. 

   "Göster." dedim dikleşen bir tavırla. 

   Sağ eli sol elimin parmaklarına dokundu. Bakışları önce ellerime sonra yavaşça gözlerime kadar tırmandı. "Bir güzel şey görsem ve sana gösteremesem, güzel olandan bile zevk alamayacak durumdayım." 

   Saniyeler dakikalara yenik düşerken aramızda oluşan derin sessizliği bozdum.

   "Mert..."  dedim gözlerim kaçacak bir yer, saklanacak bir delik ararken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 21, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BENİ GÖR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin