SON NEFESİMMİŞSİN GİBİ

230 50 4
                                    

Ya ruhlar eriyip kaderle bütün olduysa ve artık yaşayacak bir hayatları kalmadıysa... O zaman da kader bir son yazacak mı bu kayıp ruhlara?

Mert'in yüzünde titreyen parmaklarım tıpkı yüzüm gibi ısındılar ve istemsizce yanağından aşağı kaydılar. Sağ avucum yeni çıkmış sakallarına veda ederken sol eliyle avucunda yok olacak elimi kavradı. "Ne hissediyorsun, şuan?" Duygularım nefes olup ciğerlerime aktı ama ben adını koyamadım. "Bilmiyorum, sen hisset." dedim gözleri gözlerimi esir almışken. Bu duyguların bir adı olabilir miydi ki? Düşüncelerim yolunu kaybetmiş gibi beynimde bir oraya bir buraya çarparken kafamın içindeki tüm hisler birbirine girdi. Ben anlatamadım ama o anlamış gibi gülümsedi gözlerimin içine doğru. Ne denirdi karşımda çocuk gibi gülümseyen bu adama...

Asansör Mert'in bastığı tüm katları gezdi ve ben kalbime yeni uğrayan bu yeni hissin heyecanıyla öylece kaldım. "Öhöm..." Asansörün kapısına yaslanmış 32 diş sırıtan Göktuğ normal dünyaya dönmemi sağlarken Mert toparlanıp ayağa kalktı. Ben durumun şokuyla hala sırtım asansör kapısına dönük oturmaya devam ederken Mert kollarımı tutup beni de ayağa kaldırdı. Sanki abisi yokmuş gibi toz olan kıyafetlerimi eliyle silkeleyip saçımı düzeltti. Göktuğ'a aldırmayan düşüncelerim o sırada belkide hiç uğramaması gereken bir yere uğradı ve yine Egemen'de durdu kalbim. Benim olmayan bir adama ihanet etmişim gibi hissettim. Bu normal miydi? Benim olmayan birini aldatabilir miydim?

"Gençler bölüyorum ama artık asansörü meşgul etmeseniz?"

Hayır, daha gün bitmemişti ve ben kalbimi bu kadar yoran adamı bulup yüzleşecektim. Göktuğ'un yanından geçip merdivenlere yöneldim. Koşuyordum yine, belki düşerdim ve tıpkı yıllar önce olduğu gibi sen kaldırırdın yerden.

Normal bir ritim tutturamadan koşmaya devam ettim. Arkamdan Mert'in sesini duydum ama aldırış etmedim. Cebimden telefonumu çıkartıp aceleyle rehberden Eda'nın numarasını bulup aradım.
Çalıyor... Hadii ama...

"Mavişim?"
"Hemen şuan bizim sokağın başındaki parka geliyorsun."

Bizim sokağın başındaki park... Bizim mabedimiz haline gelmiş, her türlü planın yapılma yeri. Rüzgar saçlarımı yüzüme yapıştırmak ister gibi eserken, adımlarım geceye inat dahada tok sesler bıraktı kaldırımda ve hızlıca parkın girişine doğru yürüdüm.
"Heh, geldim..." Koştuğunu belli eden hızlı nefes alışlarıyla beraber ellerini dizlerine yaslayıp tam önümde durdu Eda.
"Evet güzellik, artık konuya girelim."
Parkın sol köşesinde kenarında isimlerimizin yazılı olduğu çardağa ilerledik. İçimden nasıl anlatacağımı düşünürken kelimeler bir şekilde döküldü dudaklarımdan.
"Az önce bir şeyler oldu... Yani aslında olmadı sadece..."
"Kıvranmada anlat artık."
"Göktuğ bizim apartmana taşınmış ve bugün Mert abisine giderken karşılaştık. Birden asansör bozuldu anlamadım ne olduğunu. Kapalı alan fobisi varmış sanırım çok kötüydü... Yani ben öyle görünce bir an..."
"Senin olmayan bi adamı aldatamazsın Duru. Bırak kalbin durmak istediği yeri kendi seçsin."

Dolan gözlerimden yaşları kovaladım ve Eda'ya sarıldım. Tıpkı yıllardır olduğu gibi yine içimi görmüştü ela gözleri.
"Egemen'le yüzleşmek istiyorum."

" O zaman bizde... Onu görmeye gideriz. "

***

Egemen'in evinin köşesinde FBI ajanları edasıyla ilerledik. Önümde hafif eğik yürüyen Eda aniden durunca sırtına bodoslama yapıştım. Sonra üst üste yeri öptük tabi. Hayır, bu yerin çekim gücü niye hep beni çağırıyor? "Ne diye duruyorsun kızım?"
Eda aniden arkasını dönünce pörtlemiş gözleri tam dibimde durdu. "Sen... Ne gördün?"
"Ya ne görebilirim sanki..." Bu sesi tanıyorsam altından bir şey çıkardı.
Eda'yı itip aniden öne doğru atladım gördüğü şeyi görebilmek umuduyla ama tabiki Eda hemen burnumun dibinde bitti yine.

BENİ GÖR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin