(Multimedia : Elisa Hanzade)
Keyifli Okumalaar :)
.....................................
Sabaha yakın Ekin'in odasının kapanma sesini duymuştum. Daha öncesinde kaç kere aramıştım ama açmamıştı. Bu sefer sorun büyüktü galiba. Bu işin içinden nasıl çıkacağımı, Ekin'le aramızın nasıl düzeleceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Haksız olan taraf kim onu da bilmiyordum. Ama bana göre haksız bir taraf yoktu. İkimizin de kendine göre sebepleri vardı.
Bizim tek sorunumuz birbirimizi dinlemiyor olmamızdı. Kendi düşüncelerimize dalıp birbirimizle empati yapmıyoruz. Evet, Ekin konusunda bencil davranıyordum. Onu ne başkasıyla görmek istiyorum ne de bu konuları anlatıyorum. Ne olursa olsun, kesinlikle Ekin konusunda bencildim. Bunu kabul ediyorum ama ona söylediğim gibi de, onu bu konulara sokmak istemiyorum.
Bu yüzden Ekin sadece düşmanlarımın adlarını bilir. Çünkü biliyorum daha fazlasını bilse kesinlikle bu işe karışacak ve kendini de bu pisliğe bulayacak.
Bunu istemiyordum. Ekin'i kaybetmek istemiyordum. Onu korumak için elimden geleni yapacağım. Ailemi koruyamadım, ama onu koruyacağım!
Uyku tutmamıştı bu yüzden dersim üç saat sonra başlamasına rağmen kalkmıştım. Bugün de Ekin'in dersi benden bir saat önce başlıyordu. Üzerimi giyinerek aşağı indim. Kahvaltı hazırlamak için dolabı açtım ve kahvaltılıkları koymaya başladım.
Omlet yapmaya karar vererek yumurtaları almak için tekrar dolaba yöneldiğimde bir takım tıkırtılar duyarak başımı kaldırdım. Ekin uyanmış ayakta ağzına zeytin atıyordu.
''Omlet yapacaktım. İstersen sen de o sırada üzerini giyin.'' diyerek Ekin'e döndüğümde bana hiç bakmadan yukarı çıktı. Gönlünü almalıydım ama nasıl?
O sırada ben de omlet hazırlamaya koyuldum. Ekin'in sevdiği şekilde yapacaktım. Peynirli omlet! O gelene kadar hemen omleti hazırladım. Tabaklara koyduğum sırada salona doğru ilerleyerek sehpanın üzerinde duran arabasının anahtarını aldı. Mutfaktan salonu gösteren geniş bir pencere vardı. Oradan onu izliyordum.
Gideceğini anladığım an hemen mutfaktan çıkarak ona baktım. ''Omlet hazır-'' dediğimde evden çıktı. Çıktığını görünce omuzlarımı düşürdüm ve kısık bir sesle ''-dı.'' diyerek devam ettim.
Ne yapacaktım şimdi ben?
Önümde duran tabaktaki omletten birkaç parça yedikten sonra Zehra teyzeyi aradım. Arada gelir evi toplardı.
Evde boş boş beklemenin bir anlamı olmadığına kanaat getirerek dışarı çıktım. Arabama doğru ilerledim ve kilidini açarak hemen içine yerleştim.
Okula giriş yaptığımda dersimin olduğu amfiye doğru ilerlerken Ekin'in bahsettiği şu kızı gördüm. Ekinle barışmam için bir araç olabilirdi aslında. Hem Ekin'de ondan hoşlanıyordu. Evet, evet iyi fikir. Bu süs köpeğiyle Ekin'in arasını yapmam yeterdi sanırım. Hemen yanına doğru ilerledim ve yüzüme yerleştirdiğim sahte bir gülümsemeyle konuşmaya başladım.
''Selam, Melek'di değil mi?'' dediğimde kız yüzüne değişik bir ifade yerleştirerek ''Hayır, Melis.'' dedi ve yürümeye devam etti. Suratıma bile bakmıyor şundaki havaya bakın!
Kısık sesle ''Sende de melek tipi yok zaten.'' dediğimde bu sefer bana bakarak ''Efendim?'' dedi.
''Yok bir şey. Ekinle aranız nasıl?'' diyerek pat diye konuya girdim. Bu sefer durarak karşıma geçti ve konuşmasına başladı.
''Bak tatlım, eğer okulda tanınmak için yanımda dolaşmak istiyorsan-'' diyerek gözünü üzerimde gezdirdi ve işaret parmağıyla kıyafetlerimi işaret ederek ''Önce şu giyimini düzeltmen gerek.'' dedi. Pardon? Ne varmış kıyafetimde?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN ESERİ
Actionİntikam... Beni bu kişi olmaya zorlayan şey intikamdı işte. Basit bir sözcük ama içinde birçok duygu barındırıyor; öfke, kin, acı... Çalınan çocukluğum... O günden sonra içimdeki intikam aşkı bir gram olsun eksilmedi. İntikam ateşiyle yanıp kavrulu...