Amma yazdım ya :D Yani bana bayağı bir uzun geldi :D
Bunu tekrar belirtmek istiyorum; sadece buna değil, herhangi bir hikayemin altına yeni bölüm ile ilgili tahminlerinizi YAZMAYIN lütfenn :*
NOT: 3 hikayem var bildiğiniz gibi. Bölümler ( arada istisnai durumlar olabilir :) )
1 Once upon a Time
2 Give Me Love
3 Stockholme Syndrome sırasıyla gelecek ^-^
Louis bir şişe birayı açmıştı evet, ama saatlerdir şişeyi yalnızca izliyordu. Bu kızdan bu kadar etkilenmesi sinirlerini bozmuştu. Söylediklerinin mantıklı gelmesi de öyle.
Evet, ailesi ona yardım etmek istemeseler uğraşmazlardı. Ama onlara üzülecek durumda değildi, böyle olması da onların suçuydu değil mi?
Tanrıya şükür ki henüz delirmemişti. Tamam, kendisini kesiyor ya da arada sigarayla yakıyor olabilirdi ama istediğinde durabiliyordu. Bu bir çeşit vicdani rahatlatıcıydı. Fiziksel olarak acıdan hoşuna giden bir şey de yoktu, bu da onun sadist, mazoşist ya da bir manyak olmadığını gösteriyordu. Bunu yapmasındaki amaç teorik bir katil olmasındaki kızgınlığı ve vicdani rahatsızlığıydı. Rehabilitasyon çığırından çıkanlar için değil miydi yani?
Derin bir nefes alıp sırtını koltuğa yasladı ve etrafına bakındı.
Diğer bir yandan, burada kalmak için şahane bir nedeni de yoktu hani. Yerinde rahatsızca kıpırdandı. Masanın üzerindeki küllüğe takılı olan sigarasını aldı ve bir nefes çekti. Sigarayı birkaç kez parmaklarının arasında döndürdü ve uzun kazağının kolunu sıyırdı. Yavaşça sigara ile bileği arasındaki mesafeyi kapatırken yayılan sıcaklıktan rahatsız oluyordu. Sonunda sigarayı bileğine tam anlamıyla bastırdı. Artık buna tepki vermeyecek kadar alışmıştı. Sadece rahatsızlıktı ama acı? Pek yoktu.
Bileğinde söndürdüğü sigarayı küllüğe attı ve kazağının kolunu indirdi. Kapısını açtı. Annesi ile kardeşinin seslerine yaklaştı. Bu gün odasından 2. Kez çıkarak onları tekrar şoka soktu. ‘’Anne.’’ Dedi Louis ellerini ceplerine sokarak. ‘’Bebeğim?’’ dedi Jay gülümseyerek elindeki kahve fincanını masaya bıraktı. ‘’Rehabilitasyona gitmeyi kabul ediyorum.’’ Louis’nin bu ani değişimi karşısında ikisi de hem şaşkınlıktan hem mutluluktan kaskatı kesildiler. Jay gözlerinde biriken yaşlarla ellerini ağzına kapattı. ‘’Tanrım, şükürler olsun.’’ Ve kollarını açıp oğluna sarıldı. Louis’nin sarılmayacağını biliyordu ama oğluna o kadar uzun zamandır sarılmıyordu –Lou buna izin vermiyordu- ki bunun için bile mutluydu. Şefkatle oğlunun saçlarını okşadı. ‘’Her şey geçecek, iyi olacaksın Louis.’’ Louis bu sözlerden hiç mi hiç hoşlanmıyordu. Annesinin sarılışı altında sıkıldığını belli etmek istercesine gözlerini tavana dikti. ‘’Ben iyiyim zaten.’’ Jay onu sıkmak istemediği ve onun çoktan sıkıldığını anladığı için hemen kollarını çekti ve hafifçe gülümseyerek son kez oğlunun yanağını okşadı. Burnunu çekip yanağındaki birkaç damlayı elinin tersiyle sildi. ‘’Pekâlâ, o zaman ben… Do-doktorunu arayıp bu gün geleceğimizi söyleyeyim. ‘’ Louis başını salladı ve göz ucuyla hala masada oturmakta ve hafif hafif ağlamakta olan kız kardeşine baktı. Göz göze geldiklerinde Yüzünü ona çevirmeden küçükken yaptığı gibi kardeşinin sarı saçlarını karıştırdı. Bu hareketiyle Lottie beklenmedik bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve ayağa fırlayıp abisine sarıldı. Louis bunu istemiyordu. Tamam, ona nefret etmediğini göstermek istemişti ama birilerinin ona sarılma fikri hala çok hoşuna gitmiyordu. ‘’Ben ço-çok özür di-dilerim.’’ Diye hıçkırdı Lottie Louis’nin göğsünde. Ve Louis onu kendinden uzaklaştırmaktan vazgeçti. Kollarını kardeşine sardı. ‘’…Önemli değil Lott.’’ Lottie kendini berbat hissediyordu. Asla Louis’den şüphelenmemeliydi. Üstelik o şüphelenmekle kalmamış ondan resmen köşe bucak kaçmıştı. Masumluğu ortaya çıktığındaysa ondan özür dileyecek cesareti bulamamıştı ve kendini yiyip bitirmişti. ‘’Senden ö-özür dile-dileyemedim.’’ Dedi, hıçkırıklarını durduramıyordu. Abisinin yüzüne baktığında Louis’nin yüz ifadesi aynı soğuk Louis’ydi ama gözlerindeki sıcaklığı da hissedebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPEKTRUM (Louis Tomlinson Fanf.-Türkçe)
FanfictionKonuşuyorlar, konuşuyorlar, konuşuyorlar...Lanet olsun ki herkes sadece konuşuyor! Ama kimse onun ne istediğini sormuyor! Neden onun ne istediğini kimse sormuyor? Neden sadece bir kez onu dinlemiyorlar?! Ama birisi dinleyecek, o ıssız yolun kenarınd...