''Nasıl yani?'' diye sordum. En başından beri Jinwoo ile konuşmuyorsun derken neyi kastediyordu?
Hissettiğim korkuyla battaniyeme biraz daha sarıldım.
''Her şeyi anlatacağım, sadece dinlemeni istiyorum.'' dedi yine o aşık olduğum ses.
''Arada vakit geçirmek ve arkadaşlarımla konuşabilmek için çok önceden bir uygulama indirmiştim. Pek fazla kullanmıyordum. Bir gün aniden birisinden mesaj geldi. Çok yoğundum ve o uygulamanın varlığını bile neredeyse hatırlamıyordum. Yine fanlardan birisi yazıyor sandım. Mesaj atan kişiyi tersledim.
Ama amacının kötü bir şey olmadığını anlayınca yazmasına izin verdim çünkü merak da ediyordum. O anlattıkça ben okumak istedim. Aradan bir kaç gün geçmişti ki, şirket fanlarımdan birisiyle konuştuğumu sanıp telefonumu almak istedi. Öyle bir şey olmadığına inandırmaya çalıştım. Telefonumu değiştirdim ve kendiminkini Jinwoo'ya verdim. Daha sonralarda işlerim daha da yoğunlaştı ve ben seni tamamen unuttum. Ve Jinwoo'dan öğreniyorum ki, ölmeden önce bir kez görebilmek istediğin, aşık olduğun adamın hayatını kurtardın.
Beni bana anlatıyordun Hye Su. Seni duyabiliyorum.''
''Yixing,'' dedim. Sesim titriyordu. ''Ben ölüyorum...''
Beni kolunun altına alırken, ağlamaya başlamıştım bile. ''Daha yaşayacağım çok şey varken, bu kadar erken ölemem. Ölmek istemiyorum!''
''Üzgünüm.'' diye fısıldadı.
Ben bu dünyaya acı çekmek için gelmiştim. ''Hayatımdaki güzel olan tek şeysin.'' dedim sessizce. ''Seni seviyorum. Sana gerçekten değer veriyorum. Seni inciteceğimden korkuyorum. Bir hayran olarak sevmiyorum seni. Aşığım.''
''Biliyorum, üzgünüm.'' dedi karşılık olarak. Hastane kokusundan ayırt edebildiğim hafif parfüm kokusunu duymuştum. Bu ilk ve son olacaktı, biliyordum.
Eriyordum günden güne, tükeniyordum.
Bana inandığını anlamıştım. İstediğim tek şey de buydu zaten. Ona verdiğim değeri anlayabilmesi. Ona duygularımı hissettirebilmek istiyordum sadece.
Vücudumun daha fazla uyuştuğunu ve uykuya yavaş yavaş dalıyor olduğumu hissediyordum.
-
Ertesi gün Yixing hastaneden çıkmıştı. Hala ayağını kullanamıyordu. Yüzü biraz daha düzelmişti ama kapatıcıya ihtiyaç duymuşlardı.
Yapması gereken bir şey vardı.
-
Onu en son dün gece görmüştüm. Hastaneden ayrılmıştı. Pekala en azından hayalimi gerçekleştirmiştim. Daha fazla yaşarsam acı çekecektim ama ölmeyi de istemiyordum.
Doktor Choi içeri girerken odamı değiştireceklerinden bahsetti.
''İlaçlarımı vermeyecek misiniz?''
''Hayır.'' dedi ve odadan çıktı. Nedenini bile soramamıştım.
Telefonuma gelen mesajı açtığımda bir fotoğraf vardı.
''Hayatımı kurtaran genç kıza teşekkür ederim. Duyduğunuz her şeye inanmayın millet! Orada olmasaydı daha kötüsü olabilirdi. ''
Bu yazının altındaki 'özür dileyen' insanların yorumlarını gördüm.
@alwaysyourside: beni götürüyorlar
@alwaysyourside: teşekkür ederim her şey için.
@littleprince: Nereye götürüyorlar?
@alwaysyourside: bilmiyorum ama hissediyorum, kötüyü hissediyorum
@littleprince: Özür dilerim Hye Su, sana değer veriyorum. Bunu unutma olur mu?
Gülümsedim ve telefonumu almalarına izin verdim.
Annem odaya girdiğinde gözleri şişmişti. Onu böyle görmek istemiyordum. ''Anne...''
Her şeyin sonuna geldiğimi hissediyordum. Tükeniyordum...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lunatic // lay // ✓
Fanfiction@urnotzy: herkes bana hastasın diyor, bu odanın dışına çıkabilmek ve doya doya eğlenebilmek isterdim. @urnotzy: benim tek bir dayanağım var. Onun şarkılarını dinledikçe, resimlerine baktıkça rahatlıyorum ama @urnotzy: daha sonra onu asla canlı canlı...