15. Bölüm~ Ruhu Yaralı Siyah

117 11 12
                                    

Bugün kalbimin imzasını attığım gündü. Bugünün tarihini defterime yazarken, şimdiden heyecanlanmıştım; ellerim titriyordu. Siyah kalem parmaklarımın arasından kayıp düşerken, beyaz masa sanki bu yükü bile kaldıramamış gibi tok bir ses çıkardı.

Tıpkı benim gibi...

Artık kalbimin yükünü taşıyamaz olmuştum.

Yazdığım kağıda son bir kez bakıp, pencereden dışarıya göz attım. Hava kasvetliydi, gri dumanlar bana kalbimi hatırlatmıştı; eğer istediğim olursa sis dağılacaktı sanki. Sisin dağılması gerekiyordu, kalbim bertaraf edecekti, huzura ve sükunete kavuşacaktı; bunu hakediyor olmalıydım...

Ellerimin terini siyah pantolonuma sürttüm, yağmur havası olduğu için deri ceketimi geçirip saçlarımı özensiz ve aceleci bir tavırla taradım. Bu sefer Yusuf'a süslenesim yoktu,  çünkü masum adamı tanımıştım; o kadının güzelliği veya süsüyle ilgilenmiyordu. O... O kalbin adamıydı. Ve benim de kalbime ayna tutacaktı.

Hızlı ve bir o kadar da heyecanlı adımlarla merdivene yönelirken, yakıcı bir hisin damarlarımda kol gezindiğini hissettim.Bu korkuydu, damarlarda gezinirken zihnim uyarı veriyordu sanki: Ya senin sevginin karşılığı yoksa?

Ağzımdan nefesim eşliğinde birkaç cümle döküldüğünde duyduklarım gözlerimi kocaman açtırdı,ve kalbim ayaklandı.

"Allah'ım lütfen..."
Bu lütfenin devamı uzundu, sözcükler yetmedi; cümleler kaçıştı ve ortaya boş bir sayfa döküldü. Boş sayfaydı belki, ama sayfanın ruhu dopdoluydu.

Evden çıktım.

Adımlarım artık yavaştı, bir anlık çıkagelen özgüven kayıptı, duygularım yerle bir olacak gibiydi. Hissettiğim duygu karmaşası bulanık bir suyu andırdı bana. Tek emin olduğum sevgimdi. O berraktı, yalındı, ve kalbimden firar edilmeyi bekliyordu.

Elena teyzenin evinin önüne gelince, içimden gelen bir dürtüyle kapısını çaldım. Ona söylememiştim, "ikinci annem" dediğim kadın bunu hakediyor olmalıydı. Kapı açıldı, ilk önce titreyen elleri gözlerimin ağına takıldı. Yaşlılığına elverdim. Daha sonra başımı yukarı kaldırdım, bu sefer gözlerime takılan beni bozguna uğratmıştı: Ağlıyordu.

Çizgili yüzüne yuvarlanan yaşlar içimi sızlatırken, titreyen ellerini tuttum. Onu hiç bu kadar bakımsız görmemiştim. Beyaz saçları darmadağındı, kıyafetinin özensiz seçildiği belliydi. Ellerinden tutarak sanki acısı bana geçmiş gibi hissettim. Ağzımdan dökülen birkaç kelimeyle daha fazla ağlamaya başladı.

"Neden ağlıyorsun?"derken sesim titriyor, kelimelerim ağlıyordu.

Beni içeriye çekti, kanepenin üzerine savrulmuş telefona döndürdü bakışlarını.
Titreyen eli telefonu gösterdi. Konuşamıyordu, sadece ağlıyordu. Onu yalnız bıraktığım için kendimden tıpkı onlarca sebepten dolayı nefret ettiğim gibi tekrar nefret ettim.

Telefon elimdeydi. Kilidi de açıktı, sürekli bakıyor olmalıydı. Baktığımda boğazıma bir darbe indi,  dünya onu harabeye döndürdüğü için kendimi o harabenin altında kalmış gibi hissettim.

Sesim hiç çıkmadı.
Mesajda şu yazılıydı: "Elena Hanım, bu nasıl söylenir bilemem ama söylemek zorundayım. Eski eşiniz Yaşar bey ocağı açık unuttuğu için yangının ortasında kaldı ve çok üzgünüm ki vefat etti."

İçim sızladı, dudaklarım titrerken bakışlarım buğulu bir şekilde ona döndüm. Onu hâlâ sevdiğini biliyordum...

Ve düşündüğüm cümle düştü ağzından,
"Onu hâlâ seviyordum..."

YUDUM YUDUM İMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin