BEŞİNCİ BÖLÜM

51 5 3
                                    

" Anne abim yapmaz tamam mı? Hiç mi tanımadın sen oğlunu?"

" O zaman bu elimdekinler ne Duru?"

"Hiçbir şey göründüğü gibi değildir,eminim abimin mantıklı bir açıklaması vardır."

Umarım öyledir. Çünkü abimin uyuşturucu kullanıyor olması beni gerçekten yıpratırdı. Ben abimi tanırdım. Evet canı sıkılınca falan arada bir kafa dağıtmak için alkol içerdi. Ama asla uyuşturucu kullanmazdı. Şimdi bir anneme bakıyordum, bir elindeki paketlere.. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bende emin olamıyordum, çünkü abim bu aralar bir şeyler saklıyor gibiydi. Kızsam mı üzülsem mi bilememiştim. Annem karşımda ağlıyordu ve onu sakinleştirmem gerekiyordu. Ve ayrıca bu uyuşturucuları ne yapmamız gerekiyordu bilmiyordum. Abim eğer gerçekten uyuşturucu kullanıyorsa o torbacıyla beraber ikisinide diri diri yakar küllerini de o uyuşturucu yapan ibneye yedirirdim. Söz konusu ailem olunca kişiliğim gereği canavar kesilirdim. Sinirlenince gözüm döner kimse tanıyamazdı beni.

" Anne tamam ağlama artık, bak ben ağbimle konuşup bu işin aslını astarını öğreneceğim."

" Sonra ne yapacağız peki Durucuğum?"

" Onu o zaman düşünürüz  annem. Sen şimdi sakinleş , şirkette konuşamam onunla biri duyarsa yanlış anlar. Eve gelsin beraber konuşuruz sultanım. Bu arada babama bir şey söylemedin değil mi annecim? Eğer bir yanlış anlaşılma varsa öğrenmesi kötü olur."

" Söylemedim kuzum. Eğer söyleseydim senden önce burda olurdu emin ol."

" Tamam annecim biz önce bi abimle konuşalım eğer gerçekten kullanıcıysa zaten babamla konuşur kliniğe yatırırız."

Ben şimdilik sakin kalabiliyordum ama Gizem öğrenirse ne olacaktı bilmiyorum. İşin birde o boyutu vardı. Gizem canından çok sevdiği kardeşini uyuşturucu yüzünden kaybetmişti ve şimdi abimide kaybetmeye dayanamzdı. Abimin gelmesine bir saatten az kalmıştı. Ama resmen dakikalar geçmek bilmiyordu. İyice korkmaya başlamıştım ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Annem sonunda yorgunluktan ve sitresten uyuya kalmıştı. Beni kim sakinleştirecekti şimdi? Sakinleşmek için en iyi yolu yani Akın ile olan güzel anılarımızı düşünmeyi tercih etmiştim.

17 yaşında iseniz hayat gerçekten çok zor. Zengin bir ailenin en küçük çocuğuydum. 22 yaşında (yakışıklı)bir abim,27 yaşında (evli ve dünyalar güzeli) bir ablam vardı. Tam istediğim boyda ve kilodaydım. Kendime bir sürü hobi edinmiştim ama beceriksiz ben hepsini elime yüzüme bulaştırmıştım. En büyük yeteneğimin akşama kadar film izleyip dondurma yemek olduğunun farkına vardım. Bu yeteneğimi geliştirip farklı dillerde filmler izlemeye başladım. Ayrıca dondurma ile sınırlandırmayıp meyve suyu içmeye başladım. Tabiki tüm bunları yaz tatilinde yapıyordum. Sonuçta tamamlamam gereken bir okulum vardı. Bir hafta falan sevdiğim bütün filmleri izledikten sonra sıkılmaya başladım. Arkadaşlarıyla buluşmayı seven bir insan değildim,hatta bir süre odamda kök salmayı düşündüm ama bu fikrimden çabuk vazgeçtim. Çünkü minnak kalbim bu can sıkıntısına dayanamazdı.
Garip bir şekilde erken kalkmayı severdim. Etrafımdaki herkez çocuk gibi olduğumu söylüyordu. ( Buda neden sürekli çizgifilm izlediğimi açıklıyor tabi. Favorim cedric, prenses sofya, Fineas ve Förb'tü). O gün hava güneşli ve biraz serin olduğu için deniz kenarında yürümeye karar verdim. En sevdiğim taytımı ve tişörtümü giydim. Bizimkiler evde olmadığı için izin almama gerek yoktu. Abim sevgilisi ile tatile gitmişti (!). Babam şirkette annem ise ablamın yanındaydı. Yinede endişelenmemeleri için yardımcımız Aysen abla ile konuşup kendimi dışarı attım. Saatlerce yürüyebilirdim. İstanbul'u sadece bunun için bile sevebilirdim. Denizi muhteşemdi. Müzik dinleyip hayatın anlamını sorgularken bilin bakalım ne oldu?!!!! Denize fazla (!) yakın olduğumun farkına varmayıp resmen denize düşmüştüm. Ve evrenin bana en büyük oyunu buydu sanırım birden ayağıma kıramp girdi ve çırpınmaya başladım. O anda aklıma bir şey geldi. Alacakaranlık serisini izlemeyi unutmuştum(!) Şimdi ölmemeliydim. Ama kendimi çok yorulmuş hissettiğim için direnmeyi bıraktım. Annem habersiz öldüğüm için kesin beni öldürecekti. NE? İnsan boğulurken kafası fazla çalışmıyor taam mı? Birden bileğimde bir el hissetmiştim. Sanırım azrailin yanına geciktiğim için beni almaya gelmişti. Hoşçakal dünya,elveda Alacakaranlık, sevgili ailem sizi hep sevdim...
Gözlerimi açtığımda dünyanın en harika tebessümü karşımdaydı. Nerdeyim ne haldeyim umrumda değildi. Kurtulmuştum ve Alacakaranlık serisini izleyebilecektim. Ne yaptığımın farkında olmadan (gerçekten) bu yakışıklının boynuna atladım.

"Teşekkür ederim. Sayende Alacakaranlık serisini izleyebileceğim ve annem beni öldürmeyecek ( hala şoktaydım ve saçmalamak umrumda değildi) "

" Rica ederim. "

Saçmaladığımı düşünüyodu ve ne yapacağını şaşırdı. Gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi.

"İyi misin?"

Dünyanın en harika cümlesiydi sanırım. Öyleki mantığım heyecandan felç geçirmişti. Sırıtmaktan resmen ağzım yırtılacaktı.

" İyiyim ya canım sıkıldıda bir boğulup geleyim dedim.Sıkıntı yok yani. "

Heyecandan öleceğim sanırım. Son bikaç yıldır hayatımda çok büyük bir eksiğin olduğunu düşünüyordum. Fakat ne olduğunu bulamıyordum. Şimdi nedense o eksik tamamlanmış gibi hissediyordum. Az önce resmen boğuluyordum ama nedense kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Ve sanırım benim deli olduğumu düşünüyodu. Ama umrumda değildi. Kalbim heyecandan horon tepmeye başlamıştı.

" Anladım. Ne güzel. Geçti mi bari can sıkıntın?"

Ah bu tebessümün içinde bir ömür yaşarım ben. Bakma bana öyle deli değilim ben!!! Resmen disney chanel yakışıklılarının bir bütünü gibiydi. Biraz sakinleşip tekrar teşekkür ettim

" Tekrar teşekkür ederim. Hayatımı kurtartın. Ben Duru , daha doğrusu Sare duru ama etrafım biraz üşengeç olduğu için sadece Duru demeyi tercih ediyorlar."

İşte ellerini tutmak için bir bahane bulmuştum. Bu taktiği hangi filmden kapmıştım şuan hatırlamıyordum. Ama işe yarayacağı kesindi..

"Rica ederim. Ben de Akın, sadece Akın. Tanıştığıma memnun oldum."

Evrenin benle oyun oynadığı kesindi. Önce boğmaya kalktı daha sonra baktı ölmüyorum kendini affettirmek için televizyon dizilerinden fırlama bu yakışıklıyı gönderdi. Sorun yok evren iyi kurtardın. Bulaşmayacağım sana hadi gene iyisin.

" Banka oturmak ister misin? "

Kahretsin hala elini tutuyordum ve şansa bak ki yerde uzanmış sırıtıyordum. Tamam evet saçmalamak umrumda değildi ama bu kadarı fazlaydı. Daha fazla deli olduğumu düşünmesine dayanamazdım. Banka gitmek yerine eve gitmeyi istedim. Islaktım ve ayağım hala ağrıyordu. Evet bu keşfedilmemiş film yıldızını bırakmak istemiyordum ama etrafımda bana bakan insanlarada daha fazla tahammül edemeyecektim. Ayağa kalkar kalkmaz ayağım uyuştuğu için dengemi kaybedip düşecektim ki.. kahramanım son anda beni yakaladı ve tekrar hayatımı kurtardı. Yürüyemeyeceğimi anladığı için beni kucaklayıp (!!!!!????!!!!) arabasına kadar taşıdı. Bana neler oluyor gerçekten bilmiyorum ama bu epey hoşuma gitti. Dünyanın en yakışıklı , en kibar , en centilmen,en harika gülüşüne sahip,en kahraman,en tatlı ,en sempatik , en uzun boylu, en güzel göz rengine sahip ,dişleri en beyaz,elleri en yumuşak, en en en....tamam tamam sustum. Yanımda oturuyordu ve heyecandan çıldırmak
üzereydim. Nabzım artık dışarda atmaya başlamıştı. Nefes zaten nasıl alınıyodu unuttum. Yol boyunca konuşup durdum ve sıkılmış gibi bir hali yoktu. Bir sürü soru sormuştum. Sanırım gazeteci falan olduğumu düşünmüştü. 19 yaşında imiş. Babası İstanbul'un en büyük şirketlerinden birinin sahibi imiş. Yıllardır Belçika' da teyzesinin yanında yaşıyomuş. Sporla çok ilgiliymiş ama o  Belçika'da fotoğrafçılık okuyormuş. Gelecek yıl en sevdiği fotoğrafçıyla Kazakistan'a gidecekmiş ve daha bir sürü şey. Onunla konuşurken bir şey daha farkettim evden epeyce uzaklaşmışım.

________________________________

Evet arkadaşlar vote ve yorumlarınızı bekliyorum bu benim için çok önemli.  Önümüzdeki bir kaç bölüm boyunca kahramanımızı ve etrafındakileri tanıtacağım umarım beğenirsiniz...

-----AŞKLA KALIN-----

Bittim mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin