Bölüm 25

49 10 0
                                    

(Bölüm şarkısı:The Weeknd-Outside)
Hayat hiçbir zaman düz çizgi halinde gitmiyordu. Kimi zaman önümüze başka yollar çıkarsa da kimi zamanlarda gitmek istediğimiz yolu kapatıyordu. Bazen hiç beklenmedik anlarda seçtiğimiz yollardan çıkıp hayatımıza giren insanlar hayata anlam veren yeni parçalarımız olurken, diğer yandan o anlamı oluşturan başka parçaları sizden aniden alıveriyordu. Her şeyin sona erdiğini düşündüğümüz anlarda önümüze başka fırsatlar, başka umutlar çıkarıyordu. Fakat Victoria günlerdir ne umudun varlığını kanıtlayacak bir ışık bulabiliyordu ne de diğer parçaların değerini hissedebiliyordu.

İçinde ağlamaya başlasa durmayacak kadar çok gözyaşı birikmişti. Zehre dönüşen ve her saniye içini daha da çürüten gözyaşları boğazındaki düğümler yüzünden gözlerine ulaşamıyordu. Tek yaptığı oturduğu yerden etrafı izlemekti.

Richard'a sarılıp annesinin ve babasının cesetlerine bakarak ağladığı dakikalardan sonra bir daha ağlayamamış, konuşmamıştı. Ayrıca o dakikalarda birbirleriyle öldüresiye dövüşen gruplar Beşinci Olay'ın gerçekleştiğinden tam olarak emin olduklarında yavaşça alanı terk etmişlerdi. Geriye çocuklar, Stephen, Richard ve içerisinde annesinin ve babasının da olduğu cesetler kalmıştı. Daha sonra polisler ve ambulanslar onlarca cesedi alıp götürmüştü. Yaptıkları araştırmalarsa sonuçsuz kalmış, ölümler Agbaramortem Kasabası'nda yaşanmış birçok cinayette olduğu gibi soru işaretleriyle dolu tozlu dosyalara dönmüştü. Cenaze günüyse gelmişti.

Aslında Victoria, o gün ailesinin yanından zorla alınıp eve götürülmüştü. Polislerin cesetleri buluşuna şahit olmamıştı. Herkes haberi olduğu halde evinde oturup polislerin kapıyı çalıp o kötü haberi onlara vermesini beklemişti. Diğer yaşananlarıysa bazen odasından duyduklarıyla bazen de Richard'ın gelip nasıl olduğuna bakarken anlatmasıyla öğrenmişti.

Düşünceler hiç durmadan kafasının içinde taklalar atarken kapı yavaşça açıldı ve Zoe yavaş adımlarla odadaki dolaba doğru yürüdü. Sanki ses çıkarırsa Victoria'ya bir şey olacakmış gibi hissettiği için olabildiğince yavaş hareket ediyordu. Sonunda dolapta aradığı şeyi bulduğunda Victoria'ya dönüp elindeki sade siyah elbiseyi giymesi için ona yardımcı oldu. Günlerdir bir şey yemediği için sürekli serum veriliyordu fakat artık serum bile ona yardımcı olamıyordu.

Zoe, ona elbiseyi giydirdikten hemen sonra makyaj masasının üzerindeki tarağı aldı ve yavaş hareket etmeye devam ederek Victoria'nın saçlarını taramaya başladı. Onunla konuşmak istiyordu, arkadaşının sesini tekrardan duymak istiyordu. Her ne kadar kararsız kalsa da dudaklarını araladı.

"Alexandra ve Steve'de burada. Hepimiz onlara bayıldık. En yakın iki arkadaşından bize bahsetmeye dahi vaktinin olmaması üzücü, Victoria." dedi ve kısa bir duraksamadan sonra devam etti. "Yaşadıkların ve yaşayacakların kolay şeyler değil. Belki tüm şu efsane saçmalığı olmasa bizi tanıdığın o günden bu güne kadar çok daha farklı şeyler yaşayabilir, yaşıtlarımızın yaptığı gibi eğlenip saçma sapan şeylere gülebilirdik ya da birbirimizin hakkında daha çok şey öğrenebilirdik fakat maalesef kim olarak doğacağımıza karar veremiyoruz. Şu an sana her şeyin geçeceğini söyleyemem çünkü acılar hep taze kalacak, biliyorum. Ben de annemi ve babamı kaybettim, on yaşımdan beri beni evlat edinen aileyle birlikte kalıyorum yani demek istediğim, acını hissedebiliyorum."

Tarağı yavaşça yerine bıraktı ve gözlerini Victoria'nın gözlerine odakladı.

"Güçlü olmak zorundasın Victoria. Sana ve ailene bu acıyı yaşatan her şeye inat güçlü olmak zorundasın." dedi Zoe ve dolan gözlerinin kontrolünü kaybetmeden ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Tam çıkacakken tekrardan dönüp gülümsedi. "Alexandra ve Steve'e Samy'nin yardımıyla her şeyi anlattık."

***

Fazla denilecek kadar kalabalık olmayan cenazede tüm grup en ön sırada oturuyordu. Rudi, Bob ve Leroy'unda aralarında bulunduğu diğer tanıdık yüzlerse arka sıraları doldurmuştu. Bir süredir etrafta olmayan ve Aaron'ın her tarafta aradığı Claire de alana giriş yaptığında Bob'un yanına oturmadan önce Jackson'a ilerleyip yanına gelmesini işaret etti. Onlar buldukları bir köşede sessizce konuşurken Victoria etrafa boş gözlerle bakmaya devam ediyordu.

Sürekli tanıdığı yüzleri görüyor, tanıdık seslerin onu teselli etmeye çalıştığını duyuyordu fakat çevresinde yaşanan hiçbir şey beynine ulaşamıyordu. Uzun süredir görmediği arkadaşlarını, aile dostlarını, akrabalarını görmek onda hiçbir duygu değişikliğine sebep olmuyordu. Oysaki hepsini çok seviyordu, hepsini çok özlemişti...

Zoe'nin söyledikleri beyninde yankılanıp duruyordu. Onun haklı olduğunu düşünüyordu, güçlü olmalıydı fakat bu gücü nereden bulacağını bilemiyordu. Konuşmayı bile neredeyse unutmuşken hatta ayakta dahi duramıyorken kendini nasıl toparlayacağına dair bir fikri yoktu.

Geçen birkaç günde Jackson ile az da olsa karşılaşmıştı. Victoria, onu gördüğü birkaç saniyelik anlarda bile Jackson'ın yanında kalıp ona destek olduğunu hayal edip güç tohumlarının vücudunda yeşermesini sağlayabiliyordu. O kendini anlam veremediği şekilde Jackson'a muhtaç hissederken, Jackson onu her gördüğünde kaçıyordu.

Victoria düşünceleri içinde yüzerken birileri herkesin karşısına geçip konuşma yapıyordu. Teyzesi, Houston'daki komşuları Shawn Amca, annesinin yakın arkadaşı Michelle, Richard... Her ne kadar dikkatini konuşan kişiye vermek istese de bir türlü başaramıyordu. Kendinden utanıyordu çünkü oraya çıkacak ne gücü ne de cesareti kendinde bulamıyordu. Çıksa neler diyebileceğini hayal etti. "Ben Victoria Lerman. Marie ve Christopher Lerman'ın kızıyım. İkisi de benim yüzümden geride iskeletleri bile kalmamış olan dört cadı tarafından esrarengiz bir şekilde öldürüldü." Evet... Kesinlikle kendini suçluyordu. Varlığı ile onların ölümüne sebep olmuştu.

***

Cenaze sona erdiğinde Victoria'nın omzundaki yük daha da ağırlaşmıştı. Artık evleri hiç olmadığı kadar anlamsız geliyordu gözlerine. Evine Marshall'ın yardımıyla girdikten hemen sonra odasına çıkıp üzerindeki elbiseden vücudunu hızlıca kurtarıp çöp kutusuna fırlattı. Ardından kendini bir kez daha düşünmeye kapatarak yorganına sarıldı.

Bu sırada Richard, çocukları eve gitmeleri için ikna etmişti. Onlar evden gittiğindeyse yukarı çıkıp Victoria'yı kontrol ettikten sonra odasına çekilmişti. Kıyafetleri değiştirip yatağına uzandığında başı inanılmaz derecede ağrıyordu. Annesinin ve babasının ölümüyle nasıl baş edeceğini düşünürken diğer yandan da Victoria'nın nasıl toparlanacağını merak ediyordu. İkisi de ailelerinden birilerini kaybetmişti fakat Victoria'nın kendini onların ölümünden sorumlu tuttuğu için daha fazla acı çektiğini ve gelecekte efsane yüzünden yaşanacaklardan korktuğunu anlayabiliyordu.

Telefonuna baktığında eve dönüşlerinin üzerinden üç saat geçmiş olduğunu fark etti. Düşünceleri, gözlerine yenik düşüp kendini uykuya bırakmak üzereyken kapı açıldı.

Victoria, araladığı kapıdan yavaşça süzülüp içeri girdiğinde Richard hemen doğrulup yatağa oturdu ve ona yer açtı. Victoria'da yanında yerini aldığında gözlerini koyu lacivert çarşaftan ayırmıyordu. Richard ise kardeşinin bir şeyler söylemek için çaba gösterdiğini görüyordu ve sabırla onu bekliyordu.

"Ben... Ben ne yapmam gerektiğini, nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum Richard... B-bu çok fazla." diyebildi sadece gözleri dolarken. Günlerdir konuşmamanın verdiği açlıkla gözlerini Richard'ın ela renkli gözlerine çevirdi.

"Üzgünüm... Sana ve ailemize bunları yaşattığım için çok üzgünüm Richard..." dedi ve dolan gözlerinden ayrılan bir damla gözyaşı yanağından kayarken devam etti. "Lanet olsun Richard! Elimden hiçbir şey gelmiyor. Onları kaybettim... Geldikleri gün geri gitmelerini sağlamalıydım! Her şey benim yaşattığım efsane yüzünden!"

Richard tereddüt etmeden Victoria'nın hıçkırıklarla sarsılan ve titreyen zayıf bedenine sıkıca sarıldı. Konuşmak istemiyordu. Hala aile olduklarını ve kendisini suçlamasının yanlış olduğunu ona sıkıca sarılarak anlatmak istiyordu. Saatlerce kardeşine sarılarak onunla birlikte ağlamaya devam etmek istiyordu...

DÖNÜŞÜM EFSANESİ-BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin