Büromda kendi odamda çalışmaya dalmıştım.Koridordan ofis telefonunun çalmaya başladığını duydum.Açmaya gitmeyeceğim çünkü görevlinin açması gerekiyordu.Elime aldığım ilk dosyaydı ve bitirmeme iki sayfam kalmışken hayatta kalkmazdım.
Telefonun tekrar çaldığını duydum.İyi de görevli neredeydi?Neden telefona bakmıyordu?
Ben ise kararlıydım,bu dosyayı bitirmeden kalkmak yoktu.Telefon ise hâlâ çalıyordu.
Odaklanamıyordum!
Beş dakika sonra benim cep telefonum çalmıştı.'Yeter artık kim bu münasebetsiz!'deyip açamayacağıma göre derin bir nefes alıp telefonumu açtım.
"Alo, kiminle görüşüyorum?"deyip sinirimi bastırmaya çalıştım. Karşı tarafa yansıtmamak için tekrar derin bir nefes aldım ve telefondaki sesi dinlemeye başladım.
"Alo,ben hastaneden arıyorum.Semih Bey ,motosiklet kazası geçirdi."diyen telefondaki kadın sesi benim olayı hazmetmem için biraz duraksamıştı.
Olayı algıladıktan sonra kendime gelip "Neee??Se-Semih'in durumu nasıl?"demiştim.
Semih kazamı geçirmişti!M-motosiklet kazası!Sevdiğim adam şu an belki de can çekişiyordu ama ben inadımdan kalkıp telefonu açmamıştım.
Ellerim titremeye başlamış,gözyaşlarım çoktan göz bebeklerime hücum etmişti.
"Acilen hastaneye gelmeniz gerekiyor.Şu an ameliyathanede."
Telefondaki şahsın sesi kendime gelmemi sağlamıştı.Düşüncelerim kendini toparlarken
"Ha-hangi hastane?Lütfen bana adresi verin!"dedim.Gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı bile.Allah'ım ne olur ona bir şey olmasın!"Şu an Medipol devlet hastanesinde."
"Tamam."dedim telefonu kapatırken.Bir süre ne yapacağımı düşündüm.Gitmeli miydim?Beni sevmiyordu biliyordum ama kalbimin de hâlâ onu unutamadığının da farkındaydım.Telaşla eşyalarımı toplayıp telefonumu da elime alarak bürodan hızlı adımlarla çıktım.
Bürodan çıkar çıkmaz hemen yakınımızda olan taksi durağına doğru koştum.Normalde olsa telefon açıp çağırırdım ama bugün düşünememiştim.Taksi durağında boş olan bir taksi bulunca hemen bindim ve taksici de bindiğimi görünce arkamdan taksiye bindi.
Medipol Devlet Hastanesine sürmesini istedim.Taksici hastaneye sürerken dolu dolu olan gözlerimden birkaç damla daha süzülüvermişti yanaklarıma.Ben neden ağlıyordum ki?
Belki de hiç aklına gelmediğimiz bir insan için neden akardı ki gözyaşlarımız?Neden boşalırlardı durmadan elmacık kemiklerimizin üzerinden aşağıya?Yarım saat sonra hastanedeydim.Danışmaya Semih Karaer'i sormuştum.Bana ikinci kattaki ameliyathanede olduğunu söylemişlerdi.Merdivenleri uçarcasına tırmandım buğulu gözlerimle.
İkinci kata geldiğimde bir doktorun ameliyathaneden çıktığını gördüm.Koşarak yanına vardım ve nefes nefese olmama aldırmadan "Semih Bey'in arkadaşıyım ben.Semih'in durumu nasıl acaba?"deyip bilgi almak için uğraştım.
Doktor telaşlandığımı anlamıştı ve yüzüme acıyla bakmıştı.Kötü bir şey olmamıştı değil mi sevdiğim adama?Ona acıyla bakarken"Hastaneye gelirken kafasında kanama vardı.Şimdi kanamayı durdurduk, birazdan yoğun bakım ünitesine alacağız."dedi sakin çıkan ses tonuyla.Bu doktorlar ne kadar da rahattı böyle?Acaba günde kaç insanı ameliyat ediyorlardı ve kaç refakatçiye hastaların durumunu anlatıyorları?
İçerdeki kendi yakınları olsa böyle davranırlar mıydı?Hâlâ soğukkanlılıklarını koruya bilirler miydi?O zaman neden ses tonları hastahane duvarlarından daha soğuk çıkıyordu?Neden insanın tüylerini ürpertiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gayya Kuyusu (Kitap olacak eminim)
Teen FictionBuse işini severek yapan dürüst ve güvenilir bir avukat...Yine dava dosyalarıyla meşgul olduğu bir günde Semih'in motosiklet kazası geçirdiği haberini alır.İşin tuhaf yanıysa haberi bir tek o alır.Çünkü adamın telefonu o sırada yanında değildir.Peki...