İzuru Kamukura x Okuyucu - Umudun Tarafına Geçmek

565 23 27
                                    

İlk defa tek oturuşta bu kadar detaylı bir Oneshot yazdım ama bu biraz üzücü bitti T_T Neyse iyi okumalar :)

* * *

"

Kararından emin misin?"

Yüzündeki kararlı ifadeyi bozmadan kararını onayladın.

"Öyleyse, konseyin kararıyla Ultra Umutsuz İzuru Kamukura'yı tedavi etmen için bir ay süren var. Başaramazsan idam edileceksin."

Diğer birkaç Gelecek Vakfı üyesi gibi yüzünün rengi atmadı. Kendi düşen ağlamaz derler, Ultra Psikolog olarak bu kararı kendin almıştın.

Evet, Ultra Psikolog olarak sen Ultra Umutsuzları tedavi edebilecek tek kişiydin ama Naegi'nin Yeni Dünya Programı çalışmasından sonra yaşananlar yüzünden artık neredeyse herkesin Ultra Umutsuzlarla iletişime geçmesi yasaklanmıştı ve senin de becerilerini hatırlatıp Ultra Umutsuzları durdurabilmen için seçebileceğin tek yol vardı; yap ya da öl ve bunu da en zor kişilerden biriyle deneyecektin; İzuru Kamukura.

İzuru Kamukura'yı seçmenin tek nedeninin kötü bir hasta olması olmadığını söylemiş miydik? Bu biraz da Şanslı öğrencilerin seçilmesiyle de alakalıydı.

Trafik kazası geçirmiştin. Hem de tam da Umut Zirvesi Akademi'sine kayıt olacağın yılda. Aptal bir doktor Hajime Hinata'ya beyin ameliyatından sonra olacakları birebir anlattığın halde sana inanmayıp seni başarı için bir engel olarak görüp bilerek aracıyla ailenin arabasına çarpmıştı. Bir buçuk senen hastanede geçmişti ve kazada ailenden kurtulan tek kişi olduğun için de (ayrıca mum dibine ışık vermediğinden) psikolojik olarak da çökmüş durumdaydın. Hastaneden çıkıp da bir parka gittiğinde İzuru daha doğrusu o zamanki haliyle Hajime Hinata'yla karşılaşmıştın. O gün sana söylediği o tek cümle senin çöküşünü durdurmuştu; İşler ne kadar kötüye giderse gitsin yine de hayat devam ediyor değil mi, böyle sadece vaktini harcıyorsun. Öldürmeyen darbe güçlendirir misali İnsanlığın En Kötü ve Umutsuzluk İçeren Hadisesinden de bu şekilde sağ çıkmıştın. Yardım etme sırası sendeydi.

Birkaç saat sonra İzuru Kamukura'nın bulunduğu odanın kapısındaydın(kendisini bir mahkum gibi hissetmesin diye oda olmasında ısrar etmiştin). İçeri adımını attın. İzuru Kamukura tepki vermedi.

Onun karşısına oturdun. "Görüşmeyeli uzun zaman oldu Hajime"

"İzuru"

Yüzünü eline yasladın. "Hayır, sen o salak doktorların yaratmaya çalıştığı ve umutsuzluğa düşürdüğü insan değilsin gözümde. Sen benim gözümde hala Hajime Hinata'sın, bana yardımcı olmuş bir grup ahmağın seninle uğraşmasını hak etmeyen altın kalpli çocuk."

İzuru aynı ciddiyetle "Hala Hajime'ye inanman kötü olmuş. Çünkü ondan geriye birşey kalmadı," dedi ve alnını işaret etti. "başıma değen ilk neşterin darbesiyle beraber o da kesildi ve yok oldu."

O saniye içinde bir şeyler kıvranıp öldü. O şey mantıklı düşünme yetisi olmalıydı gülümseyip ki masanın bir ucundaki kelepçeyi kaptın ve ellerini kelepçeledin. (Y/N: tamam kelepçelere azıcık cımıcık, baya bir takmış olabilirim '^^) "Bu kötü oldu Hajime çünkü bu kelepçeyle beraber kaderlerimiz de bağlandı. Ya ben seni girdiğin bataktan çıkarıcam ya da ben bir daha çıkmamak üzere batağa gireceğim" Tam olarak bağlanmış sayılmazdı (son teknoloji kelepçelerin birbirine bir çeşit manyetik bağla bağlanması tam burada ve tuvalete gitme gibi olaylarda işine geliyordu çünkü bağ istendiğinde kopabiliyordu), İzuru da seninle beraber ölmeyecekti ama bu onu senin bu konuda ciddi olduğuna ikna etmek için yeterli olacaktı.

O gün seni gören her insan evladı inat olsun diye kelepçe işini sormuş gibi geldi sana.

*Üç Hafta Sonra*

Son hafta. İzuru'yu düzeltmen için kalan son 7 gün. Aslında bayağı ilerleme kaydetmiş sayılırdın, artık "Hajime" adını kabulleniyordu ama bu da büyük ihtimalle keçi inadın sayesinde olmuştu. Ama hala daha zamana ihtiyacın vardı. Bu raddede bile bir hafta yeterli bir süre değildi ve İzuru'yla olan seanslarınız genel olarak bir münazaradan farksızdı. Kontrollü kaos kısaca ve İzuru'ya olan hislerin de bu duruma hiç yardımcı olmuyordu.

İç çekerek odaya girdin. Artık kelepçenin varlığına alıştığından kelepçeli kolunu kapı koluna takmadan içeri girdin. Aradan biraz zaman geçtikten sonra birden kapı kırıldı ve içeri bir Monokuma daldı. O an olanları anlamakta zorluk çekmedin. Allah'ın cezası ses geçirmeyen duvarlar!  

Normal Monokuma olsaydı fazla şanslı olurdun değil mi? İçeri dalan önüne çıkan her insan evladını öldüren bir İblis Monokuma'ydı (Y/N: Ultra Despair Girls oyununu bilenler bunun ne çeşit bir Monokuma olduğunu anlayacaktır *-* ). 

İblis Monokuma ilk gördüğü şahsiyet olarak direk İzuru'nun üstüne atladı. Bir anda kendini İzuru'nun önüne attın. İzuru'nun gözleri şaşkınlıktan kocaman açılmıştı ve bu gibi durumlar seni genelde gülümsetirdi. Tabii bu sefer değil. Monokuma'nın pençeleri üç büyük yarık açarken acıyla haykırdın tam o anda İzuru Monokuma'yı dövüş sanatları yardımıyla devirdi ama çok geç kalmıştı, iyileşmek için fazla kan kaybetmiştin ve bir Monokuma buraya kadar gelmişse demek ki binada da hayır kalmamıştı.  

İzuru korku dolu gözlerle yanına çöktü. Umut kalmadığının o da farkındaydı. Tam ağzını açacakken onu işaret parmağınla susturdun. Dünya senin için gittikçe kararıyordu ama bu seni son bir defa daha denemekten alıkoymadı bu hala senin için bir hayat memat meselesiydi. "H-hajime.." konuşmak için gücünü toparlamaya çalıştın ve zayıf bir biçimde gülümsedin. "K...kendini...düşünmüyor...san bile...lü...lütfen...benim hatrıma..." gücünün son damlasıyla sesini yükselttin. "UMUDUN TARAFINA GEÇ!" Dünya senin için iyice kararırken İzuru şaşkınlığını tekrar gizleyemedi ve gülümsedi. İlk defa İzuru'nun gülümsediğini görmek seni de gülümsetti ve İzuru'nun yumuşak sesi alnına bıraktığı son öpücükle beraber dünya tamamen karanlığa gömüldü. "Geçeceğim..." Ve siyah saçlı erkeğin gözünden tek bir yaş süzüldü. "Ve diğerleri de geçecek..."

Danganronpa One ShotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin