Şu an hikayeyi ciddi yazmak için harcadığım çabayla deveye hendek atlatabilirim X'D Nedenini vidyo olarak medyaya ekliycem ama yine de şunu söylemek istiyorum; Daily Lives Of High School Boys (Danshi Kokousei no Nichijou) ciddi yazarların can düşmanıdır arkadaşlar X'D GÜÇLÜ KALAMIYORUM. Bölümü yazma bir ayda anca bitti ama hala ne kadar iyi olduğu konusunda emin değilim ;-; Ayrıca daha önce yazmayı unutmuşum DRv3'den de istek alıyorum arkadaşlar ^^ Hatta şu an bir Rantaro Amami x Okuyucu one-shot'ı üstünde çalışıyorum :) Son olarak kapağı da yeniledim inşallah böyle daha iyi olmuştur baya uzun konuştum ama neyse ben kaçtım :D
DİKKAT DANGANRONPA DESPAIR GIRLS'DEN SPOILER İÇEREBİLİR!!!
Edit: Ulan bölümü yayımlamayı unutmuşum bu gidişle kimvurduya gidicem xD
Touko kendisine n'olduğunu çözemiyordu.
Komaru ve o _____ adlı şahsiyetle tanışmadan önce Touko kurduğu hayallerle Byakuya'nın suratını renkten renge soktuğunu bilirdi ama şimdi öyle değildi, daha... sakindi.
Fantezileri onu kovalamıyordu artık. Genocide Jack bile daha sakin sayılabilirdi. Tek bir detay dışında. Israrla _____'yla yakın durmaya çalışıyordu. İkisi de onun için endişeleniyordu ama bir şekilde normaldeki delilikleri biraz azalmıştı.
Komaru da bu değişikliğin farkındaydı. Touko ____'yla tanıştığından bu yana ciddi oranda sakinlemişti. Aslında bu durum hakkında bir tahmini vardı ama Touko'ya söylerse vereceği tepkiden biraz tırsıyordu açıkçası. Touko duygularını genel olarak uç noktalarda yaşayan bir insandı. Haliyle sağı solu pek belli olmuyordu ama bir şey kesindi; ____ ona iyi geliyordu. Ünlü bir yazarın sözleri aklından çıkmıyordu: İlk aşk ve gerçek aşk birbirlerinden gece ve gündüz kadar farklıdır. Bu durumda doğruluğu yüksek bir özlü söz.
Komaru o an kararını verdi. Ne yapıp edip ____ ve Touko'nun çıkmalarını sağlayacaktı.
Ama bu kolay bir iş değildi. Hem de hiç. Birincisi, ikisini yalnız bırakmaya çalışsa bile en iyi ihtimalle ölü monokuma bedenleriyle donatılmış bir kafeye falan gidebilirlerdi ki bu da çok romantik bir ortam sayılmazdı. Yaşadıkları yer monokuma kaynayınca mekan işi hatırı sayılır derecede zorlaşıyordu.
İkincisi, ____ çok derindi. Az ama öz konuşurdu. Touko'nun en büyük hayranı olduğu halde aşırı utangaç davranıyordu. İnsanlardan nefret etmiyordu ama insanlara yakın durmaya bayıldığı söylenemezdi. Çoğu zaman ciddiydi haliyle şaka yapmaya kalktığında ortamdaki garip sessizlik bir anda 100 katı etkili oluyordu. Dinlemeyi iyi bilen biriydi ama kısaca iletişim konusunda çok da başarılı sayılmazdı. ____'nın bir şeyler söylemek yerine iyice içine kapandığı anlarda artık Komaru'nun onu yumruklayası geliyordu. Tamam sığ birisi olmaması iyi bir şeydi ama Mariana çukuru gibi de olunmazdı ki!
____ kafasını odanın kapısından uzatarak Komaru'ya baktı. Komaru, arkadaşının üstündeki t shirtte yazanın 7/24 ____'yı tanımladığını düşündü; Lütfen nazikçe git, içime kapanıyorum "Eee, Komaru..."
"Evet?"
"Touko... şey... ee..."
"Touko'ya ne oldu?"
"Yine Genocide Jack'e döndü..." ____ onca haftanın sonunda hala Genocide Jack'le baş başa kalmayı reddediyordu. Eh, karşısındaki Ultra Seri Katil olunca bu konuda Komaru onu suçlayamıyordu ama bu kadarı artık Komaru'ya yetmişti. O ____, o Touko'yla kalacaktı arkadaş! "Tamam ___ geliyorum, bir dakika" Komaru gülümsedi ama içinden kurguladığı müthiş bir plan vardı. ____ başını evet anlamında sallayıp gitti.
Komaru eline anahtarını alıp ____'nın peşinden gitmeye başladı. Tam ____ odaya girer girmez kapıyı çarpıp arkasından kilitledi.
Kapı kapanırken ____'nın ifadesi görülmeye değerdi. Komaru'nun zavallı arkadaşı resmen üç çocukla sokak ortasında kalmış ev kadını gibi bakmıştı. Kızcağız bir an kapıyı kitlediği için kendini kötü hissetmişti be. Ama Komaru bu yola baş koymuştu bir kere Makoto'nun kız kardeşi olmak bunu gerektirirdi.
____'ya dönersek o da Ultra Seri Katille aynı odada kitli kalmıştı. Ne güzel(!). ____'nın Komaru'yu camdan aşağı atası vardı. Bu sırada Genocide Jack ona döndü ve Jeff the Killer gibi sırıttı. Bunu Komaru'ya söylememişti ama Genocide Jack özellikle son iki haftadan beri ____'yı makaslarıyla tanıştırma temalı birkaç fantezisini onunla paylaşmıştı ve haklı olarak ____'nın ondan ödü kopuyordu. Yanlış anlamayın, bu fantezilerde şaşırtıcı bir şekilde öldürmek yoktu ama yine de korkutucuydu işte ve bir yandan (bunu hatırladıkça her seferinde kendi kendini tokatlayıp kendine gelmek istiyordu) da sanki onu kendine çekiyordu. İş tam anlamıyla Stockholm sendromundan halliceydi.
____ kapıyı yumrukladı. "Komaru! Kapıyı açar mısın lütfen?!" Ne yazık ki Komaru o an başka bir odada hiçbir şey yapmamakla meşguldu o yüzden kapıyı açmadı. Genocide Jack kıkırdadı. "Ay benden korktun mu sen?" Ultra Seri Katil bir kahkaha patlattı. "Çok tatlısın ya!" ____ ona insandışı bir varlığa bakıyormuş gibi bir korkuyla baktı.
Genocide Jack ona yaklaşırken ____ kapı kolunun ırzına geçecekti resmen. O kadar şiddetle kapı kolunu zorluyordu. Ordan kurtulunca Komaru'ya yapacağını biliyordu. Bir yandan da ____ zoraki bir gülümsemeyle paçayı kurtarmaya çalıştı. "Yo-yo-yo-yok canım hehehe..." Ne kadar korkmuş olsa bile bir parçası gerçekten de bunu kıvırmak için söylemememişti sanki. ____ o parçayı aldırmak istedi çünkü Genocide Jack köfteyi çakmıştı.
Ultra Seri Katil, çoğu konuda diğer kişiliğinin aksine hiç de çekingen değildi. Tabii bu konu bir insana bedensel olarak sevgi göstermeyi de kapsadığı için ____ Genocide Jack gelip de onu öptüğünde çok da şaşırmadı. Zaten ____ son zamanlarda Touko'nun ona biraz fazla yaklaştığının farkındaydı ve Genocide Jack de Touko'yla duyguları paylaştığı için bu olayı beyni çabucak kavradı ama asıl sorun ne tepki vermesi gerektiğindeydi.
Neyse ki ____'nın o parçası, Allah'ın cezası Stockholm sendromuna eğilimi onun yerine karar vermişti bile. ____ birden kendini ona karşılık verirken buldu. Genocide Jack bi de onu kaçırıp esir olarak falan tutsaydı ____ kalp krizinden ölür giderdi heralde.
Bu sırada Komaru ne mi yapıyordu? Kendini tutamayıp kapıyı dinlerken olanları anlamış ve burun kanaması geçirmişti. Shoujo manga okumanın zararları vol. 14725254253