0.4

25.1K 963 89
                                    

        Kıpırdanmaya çalışınca sırtıma giren keskin acıyla inledim ve gözlerimi zorlukla araladım.

        Yatağımda değil de masanın üzerinde uyuyakaldığımı fark edince ağrıyan başımı ovdum ve sırtımı çıtlattım. Gece boyunca uğraştığım resme bakıp eksik var mı diye kontrol ettim. Yoktu, sadece çerçeve yaptırtmalıydım.

        Ayağa kalkıp esneme hareketleri yaparak banyoya ilerledim ve kendime gelene kadar yüzümü yıkadım.

        Gözlerimin kızardığını ve altlarının azıcık morardığını görünce şifonyerin üzerinden aydınlatıcıyı aldım ve tekrar banyoya ilerledim.

        Gözlerimin altına hafif hafif yedirirken odamın kapısının açıldığını duyunca aydınlatıcıyı acilen çekmeceye attım ve son kez kontrol ettim.

        Banyodan çıkıp odama ilerleyince odama giren kişinin Nazife Sultan olduğunu fark ettim. Gülümseyince içten bir karşılık verdim ve yanına adımladım.

        "Kızım ben seninle biraz konuşmak istemiştim. Müsaitsen tabi?" kafamı salladım ve elimle yatağı gösterdim. Oturunca ben de yanına oturdum.

        "Gece kızım, ben yarın köye gidiyorum. Bir akrabamı ziyaret edicem." kafamı salladım fakat kaşlarımı çatmama engel olamadım. Benimle ilgili kısmı merak etmiştim.

        "Ben olmadığım zamanlarda Rüzgar oğlum gergin olur. Anlarsın ya, Ece'yi tek başına büyütmek zorunda kaldı. Başında bir kadın yoktu. Ben vardım yanında. O yüzden, benim yerime destek olur musun Rüzgar oğluma?" şaşkınlığımı sonraya bırakıp güven verircesine gülümsedim ve elini kavradım.

        "Sen merak etme Nazife Sultan. Elimden geldiğince onların yanında olacağım ben." gülümsedi ve bana sarıldı.

        "Gece kızım, bugün Rüzgar oğlumun doğum günü. Biliyorsun değil mi?" kafamı salladım ve çalışma masasına ilerleyip çizdiğim resmi elime aldım ve Nazife Sultana gösterdim.

        Büyülenmişçesine baktı ve kalkıp yakından incelemeye başladı.

        "Kızım bu çok güzel olmuş." teşekkür mırıldandım ve resmi yerine koydum.

        "Kızım, ben gideyim kahvaltıyı hazırlayayım." tam kapıdan çıkarken geri döndü ve kaşlarını çatıp dikkatle yüzüme baktı.

        "Kızım? Hasta mısın? Gözlerin kıpkırmızı olmuş." gözlerimi ovuşturup tekrar açtım ve gülümsedim.

        "Sorun yok, iyiyim. Resim için fazla uğraştım. O yüzdendir." gülümsedi ve omzumu sıvazladı.

        "Ben sana bir bitki çayı yapayım. Kendine gelirsin." gülümsedim ve onay verdim. Odamdan çıkınca dolabıma ilerledim ve yırtık kotumla siyah tişörtümü giyindim. Saçlarımı da tarayıp uzun Nike'larımı ayağıma geçirdim ve aşağıya indim.

        Mutfağa gitmekte olan Ece'yi yakalayıp kucağıma aldım ve öptüm. Kıkırdayınca gülümsedim.

        "Günaydın" neşeyle mutfağa girdim ve kocaman gülümsedim. Bugün bu evde bir doğum günü çocuğu vardı. Tamam, belki çocuk değildi ama. Aması yok işte, boş verin.
        "Günaydın, Gece" Rüzgar cevap verince gülümsedim ve Ece'yi bırakıp yanına adımladım.

        "Doğum günün kutlu olsun!" gülümsedi ve bir adım yaklaşıp sarıldı. Ani hareketine şaşırsam da kollarımı beline doladım.

        Boyum kısa değildi evet ama, Rüzgar da kısa değildi yani. Parfüm kokusu burnuma dolarken istemsizce gülümsedim. Bu parfümü biliyordum. 

DADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin