''Sayın savcım, olayın cinayet olduğuna dair hiçbir bulguya rastlanmadı. Şüpheli bir ölüm gibi görünmüyor. Adli otopsinin gerekli olduğunu düşünmüyorum lakin yine de siz bilirsiniz.'' dedi cansız bedenimi tiksinerek inceleyen polis.
Geceden beri evime onlarca polis girip çıkmıştı. Ölü bedenimi gören polis gecenin bir yarısı telefonumdan ailemin telefonunu bulup olabilecek en kötü haberi vermişti onlara. Kalp ve tansiyon hastası olan babam ölümümle yıkılmış, hastaneye kaldırılmıştı. Annemse babamı hastanede bırakarak kanlanmış gözleri ile evime gelmişti. Tek bir göz yaşına kıyamadığım kadın göz pınarlarını kuruturcasına ağlamıştı. Göz altı torbaları şişmiş, bakışları donuklaşmıştı. Bir eli dizinin üstündeyken diğer eli ise buruşturulmuş peçeteyi sıkıyordu. O an, o görünmez perdeye lanet savurdum. Oturduğu koltuğun önünde yere oturdum. Eskiden abimle birlikte annemin dizinin dibine oturur annemin bize şefkatle bakmasını izlerdik. Uyku saatimiz geldiğinde ise annemin masalları eşliğinde gözlerimizi kapatıverirdik yerde. Sonra babam bizleri teker teker yataklarımıza taşır, üstümüzü örter bizi düşler aleminde yalnız başımıza bırakırdı.
Cesedim morga doğru yola çıkarken polisin biri de annemin yanına yaklaştı. Bakışlarında o kadar alışılmış bir ifade vardı ki... Bu işi yıllardır yapıyor olduğu belliydi. Kim bilir kaç aileye, kaç ölüm haberi vermişti?
''Nermin Ezel?'' Polis annemin ismini normalde olduğundan farklı bir ses tonu ile söylemişti. Sesi daha önce işittiğimden daha toktu. Fakat sesinde gerçek bir samimiyet vardı. Annem gözlerini baktığı yerden ayırarak polisin yüzüne çevirdi. Derince bir nefes aldıktan sonra yutkundu ve titrek sesiyle cevabını verdi.
''Benim.''
''Nasıl bir halde olduğunuzu biliyorum. Ben de kızımı kaybettim, hem de olabilecek en acı verici bir şekilde. Kaybın daha acısı olmaz lakin...'' duraksadı. Söyleyeceği kelimeleri seçiyor gibi görünüyordu.
''Her neyse sizi daha fazla üzmek istemem. Adli otopsiyi gerekli görmedik fakat bir şeylerden şüpheniz varsa tıbbi otopsi konusunda hastaneden yardım talep edebilirsiniz.'' dedikten sonra elini anneme uzatarak omzuna dokundu ve sonra elini sıkarak annemle vedalaştı. Geldiği arabaya binerek hızlıca gözden uzaklaştı.
Annemi böyle görmek beni deli ediyordu. Gözlerini daha önce baktığı yere geri çevirdi ve bir süre yine öyle kaldı. Neden oraya bakıyordu ki? Gözlerinin çizdiği yolu takip ettiğimde ise kırmızılığı fark ettim. Baktığı yerde ağzımdan yere damlayan kanın oluşturduğu gölet vardı. Dikkatini dağıtmak istercesine pencereye ilerledim ve hızlıca çarptım. Çarpmanın şiddeti annemi ürkütmüştü. Bakışlarını büyük bir korku ile cama çevirdi. Hiçbir şey olmadığını gördüğünde rahatlamıştı. Bir zaman sonra evin içinde telefon sesi işitildi. Hastaneden arıyorlardı. Babam sabah olduğundan daha kötüydü. Annem telefonu çantasına attığı gibi evden çıkmıştı. Peşi sıra ben de dışarıya adımımı attım ve onu izlemeye başladım. Yoldan geçen ilk taksiyi durdurdu ve gideceği yeri söyledi. Hastanenin adını duyduğum gibi oraya doğru yol almaya başladım. O kadar yol yürümeme rağmen ufacık bir yorgunluk hissiyatı yoktu. Hastaneye vardığımda babam yoğun bakıma alınmıştı. Göğsünün üzerindeki mavi-kırmızı kablolarla makineye bağlanmıştı. Ağzı ve burnunu kaplayan solunum maskesi nefes almasını sağlıyordu. Annem steril kıyafetleri giymiş babamın yanına geçmişti. Yanlarına giremezdim, dışarıdan onları izlemeye başladım. Annem babamla konuşuyordu fakat babamın bilinci kapalıydı.
''Sefa'm oğlumuz gitti. Sen de gidip beni bırakma. Ben sensiz ne yaparım? Sen olacaksın benim gücüm. Hadi uyan bak oğlumuza son görevimizi de yapalım. Ona dualar edelim. Hadi Sefa'm kalk.'' Annemin gözünden akan damlalar babamın eline damlıyordu. Babama seslenmeyi denedim. Belki beni duyabilirdi. Annemi yalnız bırakamazdı. Tamam, annem güçlü bir kadın olabilir fakat bir günde iki can kaybeden insan ne kadar güçlü kalabilirdi ki?
''Baba, eğer beni duyuyorsan dayan! İyiyim, iyi olacağım. Korkmuyorum baba, emin ol korkmuyorum. Annem için dayanmalısın!'' Sözlerimi sonlandırdığım anda annemin çığlık seslerini işittim.
''Hemşire! Doktor! Yok mu kimse? Yardım edin!''
Gözlerimi ekrana çevirdiğimde gördüğüm tek şey düz bir şekilde ilerleyen iki beyaz çizgiydi...
![](https://img.wattpad.com/cover/67814961-288-k384982.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümümden Sonra
ParanormalÖlüm şafağı, karanlığın batışı ile sökmeye başladı... Kapak Tasarım: Batuhan Atalay Afiş Tasarım: Faruk Telli #5 Paranormal --> Kasım 2016 #3 Paranormal --> Aralık 2016