Herkese selam! 4.Bölümü bu kadar geç yayınladığım için özür diliyorum.Evet çok geç yayınladım ama bu bölüm zaten hazırda duruyordu.Sadece üstünde düşünmem gereken bir kaç ufak ayrıntı vardı.Öylesine yazıp gönderilmiş bir bölüm olmaması için uğraştım.
Normalde uzun betimlemeler ve diyaloglar yazmayı severim fakat sizide sıkmadan en idealini yazmaya çalışıyorum.Umarım emeklerimin karşılığında eleştirilerinizi eksik etmezsiniz.
Hepinize iyi okumalaaar!
Beni oturttukları koltukta korkuyla titriyordum.Ellerim ve ayaklarım bağlı olduğu için çaresizlikle olduğum yerde oynanmam dışında bir şey yapamıyordum.Beni buraya getirdikten sonra hiç bir şey demeden çekip gitmeleri beni dahada çok korkutmuştu.
Kafamın üstündeki ışığa kafa atıp duran sineğin vızırdaması ve bana saat kavramını unutturan kapalı pencereler sinirimi bozmaya başlamıştı.Sürekli,beni duyan biri olur umuduyla ayağımı zemine sertçe vuruyordum.Topuğumun zedelendiğini hissettiğim o son vuruşla hafifçe inledim.Sonunda pes ederek arkama yaslandım ve yanaklarımdan akan teri kolumla sildim.Bağırmayı o kadar çok istiyordum ki...
Beni kurtarmaları için çığlık atmak istiyordum.Ama gırtladığımdan ses çıkmak bilmiyordu.
Tamamen pes etmiş bir şekilde başımı eymişken yüksek bir sesin oturduğum koltuğu sallamasıyla kafamı kaldırdım.Tedirgin gözlerim odanın her tarafına bakınıyordu.
¨Kızı,onlar geldiğinde dışarı atın.¨ dedi kalın bir ses.
Dışarı atında ne demekti?beni öldürmek mi istiyorlardı yoksa bırakmak mı?
Bacağım seğirmeye,kalbim hızla atmaya başlamıştı.Büyük bir zorlukla kendimi kolktuktan ittim ve yere düştüm.Düşmenin etkisiyle kafamı bir kez daha yere vurmuştum.Beni arabaya attıklarında vurduğum yerdi.Zorlukla doğrulmaya çalışırken yerdeki kanı fark ettim.
Bu benim kandımdı.Başım kanıyor olmalıydı.
Kan görmeye dayanamayan ben,sanki her zaman gördüğüm bir şeymiş gibi kafamı kandan,kendimden beklemediğim büyük bir tepkisizlikle çevirdim.Sessizce kapıya doğru kendimi ittirdim.Eğer kapının önünde ayrıldılarsa kaçmak için ufakta olsa bir umudum olabilirdi.Ama eğer kapıdalarsa,ölümümü hızlandırıyordum.
Ben arkamı dönüp elimle kapının kolunu tutmuşken kapı hızla açıldı ve yere devrildim.
Önümde duran bereli adam beni büyük bir kuvvetle kaldırdı ve pencereye doğru yürümeye başladı.Her adımında ellerimin titremesi artıyordu.Büyük siyah perdeyi tek hareketle çekmesiyle perde yerinden çıktı.Güneş ışığının bir anlık gelişiyle yüzümü buruşturdum.
Adamın yüksek sesle bir küfür patlatmasıyla pencereden dışarı baktım.Evren ve Deniz evin tam önünde duruyordu.Evren sanki nerede olacağımı önceden biliyormuş gibi bana bakıyordu.O mesafeden tam gözlerimin içine.
Bereli adam beni ani bir hareketle çevirdi ve pencereden aşağı beni sarkıtmaya başladı.Zeminin burnumun ucundaki görüntüsü miğdemi bulandırmıştı.Gözlerimi ellerimle kapayıp bu anın bitmesi için dua etmeye başladım.
Evren,
¨Sakın hareket etme!¨ diye bağırdı ve tam bulunduğum yerin altına geldi.
¨O kızın kılına zarar gelirse seni yaşatmam!¨ dedi.
Beynime kan o kadar hızlı akıyordu ki gözümün önünü göremez olmuştum.Yavaş yavaş başım dönmeye başlıyordu.
Bereli adam tehditkar bir şekilde beni salladı. ¨Canımı sıkmayın!Bırakırım!¨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUAF
RomanceDokuz yaşından beri konuşamayan Afra'nın,en yakın arkadaşı bir cinayete kurban gider.Cinayet zanlısı gibi gösterilen,Evren isimli kaçak bir mahkumla karşılaşan Afra,onunda yardımıyla gerçek suçluyu yakalayarak,Evren'in adını temize çıkarmaya çalışır...