BÖLÜM 4

38 2 0
                                    

Medya: İngiliz Bahçesi

Münih, Almanya; Mayıs 2031

Bulutsuz, güneşli ama serin bir Mayıs günüydü. Haftasonu olması sebebiyle Marienplatz meydanı ailelerle, genç çiftlerle ve sayıları artmaya başlayan turistlerle doluydu. Meydanda koşup oynayan çocukların cıvıltısı tüm meydanı dolduruyordu.

Her ne kadar Fae böyle güzel bir günde çalışıyor olmaktan şikayet etse de Stevan halinden memnundu. Arkadaşları ile buluşup gezen biri olmamıştı hiçbir zaman. Zaten arkadaş çevresinin geniş olduğu da söylenemezdi. Çalışarak bir işe yarıyordu ve bu ona yetiyordu.

Torunu ile dondurma ve kek yemeye gelmiş olan yaşlı adama para üstünü uzatıp iyi günler diledi.

"Stevan?"

Stevan arkasında Bayan Rosalind'in durduğundan habersizdi, bu nedenle sesini duyunca ister istemez yerinden sıçramıştı.

"Bayan Rosalind, beni korkuttunuz!"

Yaşlı kadın bunu pek umursuyor gibi görünmüyordu. Gözlerine hüzün çökmüştü; Stevan bunun farkına vardığında sessizce Bayan Rosalind'e bakmaya başladı. Ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Bayan Rosalind başını kafenin kapısına doğru çevirdi ve Stevan'a bakmadan sordu;

"Buraya baktığında ne görüyorsun, Stevan?"

Stevan da tıpkı Bayan Rosalind gibi başını kapıya çevirip mekana gerçekten bakmaya başladı. Beyaz boyalı Fransız kapılar, mavi-yeşil arası renkte panjurlar, beyaza boyanmış ve çiçek işlemeleri olan demir sandalye ve masalar, sandalyelerin üzerinde panjurlarla aynı renk minderler ve masalardaki, içinde 1-2 çiçek bulunan küçük vazolar vardı. Sokaktaki masalar genelde gençlerin tercihi oluyordu, meydanın gürültüsünden kaçmak isteyenler ise içerideki masaları tercih ediyordu. Müşterilerden kimileri birbirleri ile sohbet ediyor, kimileri içeceği ve kitabıyla keyif çatıyordu ama neticede herkes halinden memnun ve eğleniyor gibiydi.

"Şirin, sakin, huzurlu ve lezzetli yiyecek ve içecekleri olan bir kafe görüyorum, Bayan Rosalind. Buraya gelen herkes burada olmaktan mutlu ve keyifleri yerinde."

Bayan Rosalind'in yüzü cılız bir tebessümle aydınlandı, hüzün çökmüş gözlerinde gülümsemekle oluşan çizgiler belirdi; hüzünlü gözler ile tezat oluşturan çizgiler. Bayan Rosalind Stevan'a döndü, elini omzuna koyup içtenlikle gülümsedi ve şaheserler yarattığı mutfağına geri döndü.

Stevan'a göre Bayan Rosalind aksi görünmeye çalışıp başaramayan, olağanüstü sevimli ama tatlılığının arkasına sakladığı acı verici sırları olan bir kadındı. Herkesin yaşadığı zorluklar vardı, kimsenin hayatı dört dörtlük değildi ama Stevan için Bayan Rosalind'in ayrı bir yeri vardı, bu yüzden de onun bu hüzünlü halleri kendisini üzüyordu.

Stevan'ın kolundaki dijital saat titredi, Otto'nun şapşal suratı ekranda belirdi. Bu saatte çalıştığını bile bile Otto onu neden arıyordu ki?

Stevan sol kulağına yapışık olan cihaza bastı ve dijital saati susturdu.

"Otto, şu an işteyim, ne oldu?"

"Biliyorum dostum. Önemli olmasa aramazdım sen de bunu biliyorsun. İşten izin alabilir misin?"

"İzin almak mı? Neden? Otto! Neler oluyor?"

"Bak, senden yalnızca iki saat kadar izin almanı istiyorum. O cadı sensiz iki saat dayanabilir bence. Eğer izin alabilirsen, hiç vakit kaybetmeden İngiliz Bahçesi'ne gel. Japanese TeaHaus'un önünde buluşalım. "

İçimizdeki DüşmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin