Valais, İsviçre; Mayıs 2031
Şu an kapısının önünde durdukları ev, Alex ve Nicolo'nun bugün gittikleri on ikinci ev olacaktı. Kendilerine verilen görevi tamamlamaları için ise günde en az on beş eve girmeleri gerekiyordu. Görevleri bununla da sınırlı değildi; gezdikleri evlerde bulduklarını ve ölen hasta yakınlarına yaptıkları sorguları rapor haline getirecekler, komşu ülkelerden gelen benzer raporları inceleyecekler ve tüm bunları görev sonunda tek bir derleme rapor şeklinde Federico Eagleton'a sunacaklardı.
Hava çok soğuk sayılmazdı; hele ki İsviçre'nin güneye en yakın şehri Valais'te ama Alex yine de saçsız başını koruması için kahverengi bir bere takmıştı. Bere takmasaydı üşürdü belki ama bu bere de Valais'in havası için fazla kalın gelmiş olacaktı ki, başı terlemişti. Başından süzülen ter damlaları Alex'i rahatsız etti ve beresinin üzerinden başını kaşıdı.
"Evde olmayabilirler mi?"
Kapı ziline bir kez daha bastı Nicolo, Alex'in aksine gür kızıl saçları vardı.
"Dışarı çıkmış olamazlar, bugün geleceğimizi biliyorlar."
Alex tam bir kez daha zile basacaktı ki kapı açıldı. Acısı yüzünden okunan, yüzü çökmüş, 1.75 boylarında sarışın bir adam belirdi kapıda. Üzerindeki kıyafetler yeni ve temizdi ancak saçları dağınıktı ve gözleri çan çanağı gibiydi. Uyumak onlar için zor olsa gerekti, geceleri kabus görmeden uyuyamıyor olmalıydılar.
"Merhaba, kapıyı geç açtığım için özür dilerim. Karım biraz...şey... bilirsiniz."
"Anlıyoruz," dedi Alex "sorun değil. Hoşbulduk."
İçine girdikleri ev kahve tonları ile döşenmişti. Duvarlar açık krem rengi, mobilyalar koyu kahveydi. Kahverengi büyük koltukta oturan kadın, şey, delirmek üzereydi. Üzerinde sanki günlerdir giyiliyormuş gibi görünen ve kadının üzerine bol gelen eşofmanlar vardı. Gözleri kıpkırmızıydı, yeni ağladığı belli oluyordu. Oturduğu yerde ileri geri sallanıyor ve kendi kendine, Alex'in veya Nicolo'nun anlayamayacağı şekilde mırıldanıyordu.
Sarışın adam (adı Thomas'tı) onlara tekli koltukları işaret etti ve kendisi de eşinin yanına oturdu. Alex oturdu ama Nicolo bir an önce işine başlamak istiyordu. Üstelik kendisi son derece duygusal bir insandı, ölen kızın hikayesini dinlerken ağlayabilirdi ve zaten duygusal buhran içinde olan bu ailenin karşısında ağlaması onlar için durumu daha da çekilmez kılardı.
"İzniniz olursa ben vakit kaybetmeden aramaya başlamak istiyorum."
Thomas da Alex de Nicolo'yu başlarını eğerek onayladılar. Nicolo ölen kızın yatak odasına girerken de Alex sorguya başladı:
"Efendim, biliyorum olaylar henüz tazeyken böyle bir trajedi hakkında konuşmak epey zor ama bildiğiniz yaşadığınız her şeyi öğrenmek zorundayım."
"Anlıyorum. Sizinle görüşmeyi de bu sebeple kabul ettik zaten, başkalarının da canı yanmadan çözümü bulunsun istiyoruz."
"Peki o halde size kızınız hakkında birkaç soru soracağım: kızınızın genetik veya kronik bir hastalığı var mıydı?"
"Genetik hastalığı yoktu. Son 4 yıldır midesindeki helicobacteria ile savaşıyorduk. Yemekleri sindirmekte güçlük çekiyordu, sürekli midesinde ağrı ve yanma hissi vardı. Antibiyotik tedavisi gördü ancak midesini bakteriden tamamen temizlemeyi başaramadılar; hastalık bitmiş gibi görünüp bir süre sonra eskisinden de beter halde yeniden nüksediyordu. Doktorumuz ona sindirimi kolay ve midesini rahatsız etmeyecek bir diyet programı vermişti. Sadece o yemekleri yiyebiliyordu."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimizdeki Düşman
Science FictionOrganik ürünler yetiştirip dünyanın her yerine satış yapan başarılı Türk şirketi Doğa Ana Organik ve şirketin herkesten sakladığı büyük sır. Pek çok kıtada birbirinden bağımsız ve aynı anda gerçekleşen ölümler. Olası bir global virüs salgını. Düny...