Sarıyer, İstanbul; Mayıs 2031
Çok sıkılmıştı Derya. Oysa ki yaşadığı bu cennet köşesine ilk getirildiğinde buraya aşık olmuştu. Ağaçlarla kaplı bahçesi sayesinde gözlerden uzaktı; perdeler kapalı mı, ses komşuya gider mi derdi yoktu. Ev de bir kişi için yeterince büyüktü. Taş duvarlar evin içini yazın serin, kışın sıcacık tutuyordu. Şehrin, hatta ülkenin tamamı güneş enerjisi sistemine geçiş yapmıştı, ısıtma ve elektrik tamamen güneş panellerinden karşılanıyordu ama Derya böyle otantik bir eve çok yakışacağını düşünerek eski usul bir kuzine kurdurtmuştu. Elektrik ve sıcak su hala güneş panelleri ile sağlanıyordu ama evi ısıtma ve kestane-kumpir pişirme görevi bu kuzineye aitti.
Ev dışarıdan eski bir eve benzese de içi son teknoloji aygıtlar ile döşenmişti. Televizyon, fırın, aydınlatma ve daha nicesi en kaliteli ve en son modellerdi. Tarık güvenlik için de en iyi alarm sistemleri ile evi donatmıştı, ayrıca evde akıllı ev sistemi de vardı.
Tarık nedense güvenlik konusunda takıntılıydı. Elektronik alarm sistemleri ve bahçedeki tuzaklar yetmezmiş gibi Derya'nın sosyalleşmesi, komşular ile iletişim kurması ve dışarı çıkması da yasaktı. Derya bu kadarının abartı olduğunu düşünüyordu. Komşularını tanımak, parklara bahçelere gidip gezmek (Yıldız Parkı'nda şimdi sümbüller açmıştı mesela), özgürce hareket etmek isterdi ama hiçbirini yapamıyordu.
Konuşmaya izinli olduğu iki kişi vardı; biri yan bahçede kendisi gibi küçük bir taş evde yaşayan balıkçı Mükerrem Bey ve Doğa Ana Organik'te çalışan Müge. Müge, şirkette biyolog ve kimyagerlerden sorumlu olan, adını bilmediği bir departmanın başında yöneticiydi. O da kendisi gibi kimya okumuştu, çok sıcakkanlı ve sevecen biriydi ve Derya'nın tek arkadaşıydı.
Ve de geç kalmıştı.
Müge ona perşembe günü işi olmadığını ve öğle yemeği için onu ziyaret edeceğini söylemişti. Perşembe günü gelmiş, saat öğlen biri geçmişti ama Müge hala gelmemişti. Haliyle de Derya evde sıkılmaya başlamıştı.
Televizyonda Derya'nın ilgisini çekecek hiçbir şey yoktu. Yine de Derya umutsuz bir çaba ile kanalları gezmeye başladı. 27 kanal değiştirmişti ki, kapı çaldı.
Müge, elindeki poşetler ile yüzü kıpkırmızı şekilde içeri girdi. Birbirlerine sıkıca sarıldılar.
"Müge bu halin ne?"
Müge poşetleri mutfağa bıraktı ve kendini salondaki koltuğa attı.
"Süper markette kasap ile kavga ettim!"
"Ne?! Neden?"
"Tek istediğim çemensiz pastırma. Çok mu şey istedim? O kadar söyledim adama, ben bunu arkadaşıma götürüyorum dedim, arkadaşım çemensiz sever dedim, kasada fark ettim bak abartmıyorum parmak kalınlığında çemen vardı üstünde!"
Müge anlatıyor, Derya gülüyordu. Kendisi dışarı çıkamadığı için Müge'ye gelirken alsın diye alışveriş listesi vermişti. Onu yormak istemezdi, yormazdı da aslında ama iki gün sonra Tarık gelecekti ve onun için harika bir sofra hazırlamak istiyordu. Çemensiz pastırma da kendisi için değil Tarık içindi, ona onun çok sevdiği paçanga böreği yapacaktı. Bu ayrıntıdan Müge'ye bahsetmemişti elbette.
Müge markette kasap ile kavga edip zaman kaybettiği için ikisi de kurt gibi açtı ve hemen Derya'nın bahçeye kurduğu sofraya geçip yemeklere yumuldular.
"Derya, iş toplantıları falan ayağına pek çok lüks restorantta yemek yedim ama şu sofradan aldığım zevki hiçbir sofradan almadım! Sen başkasın kızım! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimizdeki Düşman
Bilim KurguOrganik ürünler yetiştirip dünyanın her yerine satış yapan başarılı Türk şirketi Doğa Ana Organik ve şirketin herkesten sakladığı büyük sır. Pek çok kıtada birbirinden bağımsız ve aynı anda gerçekleşen ölümler. Olası bir global virüs salgını. Düny...