Münih, Almanya; Mayıs 2031
Hasta yataklarında yatan insanları incelemek ve hastalıkları hakkında fikir yürütmekten farklıydı, o yataklardan birinde yatıyor olmak. İnsan bir kere doktorluğu tadınca hiç hasta olmayacakmış gibi hissediyordu, hastaların da kendisi gibi insan olduğunu unutup onları çözülmeyi bekleyen bir bulmaca gibi görmeye başlıyordu. Dr. Martinengo yattığı yatağın başında dikilmiş elinde kendisine ait tahlil sonuçlarını tutarken Stevan bunları düşünüyordu. Mezun olup da mesleğini yapmaya başladığında, kendisinin de o yatağa düşebileceğini sürekli kendine hatırlatacaktı.
Dr. Martinengo elindeki kağıtları okurken elleri titriyordu, bu nedenle de sonuçları okuyup yorumlaması normalden uzun sürdü. Esmer yüzündeki gergin ifade önce rahatlama ile gevşedi, sonra da yüzünde yorgun bir gülümseme belirdi.
"Tahlil sonuçların temiz, Stevan. Sarılık veya virüse dair hiçbir bulgu yok. Grip bile değilsin."
Stevan derin bir nefes aldı be yatakta doğruldu "O halde artık gidebilirim, değil mi?"
Dr. Martinengo gülümseyerek Stevan'a kapıyı işaret etti "özgürsün, Stevan"
Stevan ayakkabılarını giyerken de ekledi "Karantina bahanesiyle stajı ekebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun, genç adam. Yarın seni diğer öğrencilerin arasında görmek istiyorum."
Stevan ayağa kalktı, dünden kalan buruşmuş siyah tişörtünü ve kot pantolonunu düzeltti ve Dr. Martinengo'ya dönerek "Ders kaçırmak gibi bir niyetim asla yok, efendim" dedi.
Dün şahit oldukları otopsiden sonra o günkü staj iptal edilmişti ve öğrenciler evlerine gönderilmişti. Otopsiye katılan ekip ve hastalarla yakın temasta bulunan sağlık personellerinin tamamı karantinaya alınıp 24 saat gözetim altında tutulmuşlardı. Otto ve Stevan da İngiliz Bahçesi'ndeki adama temas etmişlerdi, üzerinden 2 gün geçmişti ama emin olmak istediler ve Dr. Martinengo'ya durumu anlatıp kendilerini karantinaya aldırttılar.
24 saat boyunca 3 kez tahlil için kan vermişlerdi. Vücut ısıları ve kalp ritimleri sürekli takip edildi. Stevan telefonla ağabeyi Hans'ı arayıp geceyi hastanede geçireceğini haber vermişti, Hans soğukkanlılıkla yarın onu hastaneden almaya geleceğini söylemişti, "yarın" ve "hastane" sözlerini duyar duymaz arka plandan Anna'nın ne olmuş? Kaza mı geçirmiş? diye çığlık atışını duyup onun bu haline gülmüştü. Sonra da gülümsemesi yüzünde donmuştu, belki de yarın onları göremeyebilirim. Kanının temiz olduğundan emin olana kadar da içi rahat etmedi.
Gece yarısı hemşire ikinci kez kanlarını almak ve göstergeleri kontrol etmek için geldiğinde Stevan ona, ölen hastaların biyokimya ve mikrobiyoloji tahlil sonuçlarının çıkıp çıkmadığını sormuştu. Kız, gece vakti hastanede olmaktan ve hayatını riske atarak ölümcül hastalığı olup olmadığı bilinmeyen insanlarla aynı odada aynı havayı solumaktan memnun değildi ve bunu çok belli ediyordu. Duygusuz gözleriyle Stevan'a baktı:
"Hücre kültüründe plak gözlenmiş, koloni yok. Hastalığın sebebi bir virüsmüş ama hangisi olduğunu şimdilik bilmiyorlar."
Virüsler, hücre içi zorunlu parazitlerdir, yalnızca canlı hücrelerin varlığında kendilerini çoğaltabilirler. Hücre kültürlerinde hücrelerin içine girip, çoğalıp, hücreyi parçalayarak çıktıkları için hücrenin iç sıvısı (sitoplazma) dışarı sızar ve petri kabında renksiz plaklar oluştururlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimizdeki Düşman
Science FictionOrganik ürünler yetiştirip dünyanın her yerine satış yapan başarılı Türk şirketi Doğa Ana Organik ve şirketin herkesten sakladığı büyük sır. Pek çok kıtada birbirinden bağımsız ve aynı anda gerçekleşen ölümler. Olası bir global virüs salgını. Düny...