~ON~

389 20 1
                                    

Daniel, karşısındaki zırhlı Adrian'ı inceledi. Kendisinden kısaydı ama kollarındaki kaslara bakarak güçlü biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi. Daniel, Horace burada olsa ona ne diyeceğini hayal edebiliyordu.

"Soğukkanlı olmalısın, Daniel. Senin genç olduğunu gören rakibin, seni hevesli ve dikkatsiz bir şövalye olarak görecek. Ki bu da senin açından büyük bir avantaj. Ve sakın unutma. Önce sağ elinle kılıcını kullanacaksın. Sol elini, rakibini hazırlıksız yakaladığında ya da zor durumda kaldığında kullanmalısın. Solak olman büyük bir koz. Bunu zamanı geldiğinde ve kendini hazır hissettiğinde kullan. Anlaşıldı mı?"

Daniel, ilk hücum edenin de avantajlı olduğunu Horace söylemese de iyi biliyordu. Geçmişte bunun sayesinde birçok düelloyu kazanmışlığı vardı. Daha fazla beklemeden ilk hamlesini yaptı. Yıldırım gibi sürati karşısında Adrian başta afallar gibi oldu ama hızla toparlanıp Daniel'ın darbesini karşıladı. Gerçekleşse ölümcül bir darbe olacakken sadece Adrian'ın sağ kolunu hafif çizdi. Adrian ise ilk atağın karşılığı olarak sağlı sollu hamleler yaptı. Hızlı ve etkili olan ataklar Daniel'ı savunmaya zorlayıp birkaç adım gerilemesine neden oldu. Daniel, hücum önceliğini kaybetmek istemediği için vakit kaybetmeden karşı saldırıya geçti. Ters vuruş, yukarıdan aşağıya ters vuruş, yan kesme, çapraz savunma... Her birini hızlı ve mükemmel hareketlerle yaptı. Bu sefer gerileyen taraf Adrian olmuştu. Adrian, zorlu bir rakibe çattığının farkına varmıştı. İlk gördüğünde herkesin düştüğü yanılgıya düşmüş, Daniel'ı yeniyetme ve şöhret olmaya hevesli biri gibi görmüştü. Gerçek ise bambaşkaydı. Oğlan gereksiz dövüşmüyordu. Yaşıtı olan çoğu şövalye - ki bu oğlanı görünce onlara şövalye demekten vazgeçmişti - daha kılıcın sapıyla ucunu ayırt edemezken bu genç adam net ve etkili hamleler yapıyordu. Adrian farklı hamleler denemesi gerektiğini anladı. Daniel yetenekli ve iyi bir dövüşçü olabilirdi belki ama kendisi kadar tecrübeli olamazdı. Adrian, İskotilerden edindiği tecrübelerden yararlanmaya karar verdi. Alışılmadık bir kılıç taktiği uygulayarak Daniel'ın tereddüt etmesine neden oldu ve bu tereddüt Daniel'a pahalıya mal oldu. Başarıya ulaşan hamle Daniel'ın kılıç tutan elini yaraladı. Daniel sağ elindeki acıyla az kalsın kılıcını düşürecekti ama son anda sol eliyle kılıcını tuttu. Sağ elinin bileğinden kan süzülüyordu. Adrian ise bu sahneyi izlerken keyiften kahkaha atacaktı. Karşısındaki genç şövalye, sağ eliyle iyi kılıç kullanabilirdi belki ama artık işler tersine dönmüştü. Sol eliyle acemi bir savaşçıdan bile daha kötü bir seviyede dövüşecekti. Daniel ise acıyla gülümsedi. Akıl hocasının taktiğini eninde sonunda uygulayacaktı belki ama bu şekilde olacağı hiç aklına gelmezdi. Adrian, rakibine küçümseme dolu bir bakış attı ve:
"İstersen dövüşü bırakabiliriz." dedi. Ancak Daniel'ın başını olumsuz anlamda salladığını görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Daniel ise sadece:
"Devam edelim." diyerek sol elindeki kılıcını sıkı bir şekilde kavradı. Sağ bileğindeki yara büyük ihtimalle atardamara denk gelmişti ve kan hâlâ akmaya devam ediyordu. "Dövüş yüzünden değil de kan kaybından ölürsem, ölümüm herhalde dünyadaki en bahtsız ölüm olarak ilan edilir." diye geçirdi içinden. Artık onun için oyun bitmişti. Daniel, son gücüyle Adrian'a saldırdı. Adrian karşılık verme fırsatı bulamadan Daniel, kendi etrafında dönüp ivme kazanarak yukarıdan aşağıya sağlı sollu çok hızlı iki darbe indirdi. Adrian çaresizce karşılama hamleleri yaparken Daniel parmak ucunda dönerek üçüncü bir darbe indirmek üzere hareketlendi ve Adrian'ın kılıcı bir kez daha savunma amacıyla yükseldi. Ama beklediği darbe asla gelmeyecekti. Daniel daha dönüş hareketinin ortasındayken kılıcını ters çevirip yıldırım hızıyla geriye doğru saplamaya çalıştı. Gafil avlanan Adrian yana doğru yalpalayarak kılıcını elinden düşürdü. Acıyla iki büklüm olarak tek dizinin üstüne çöktü.
Daniel'ın bileği kıpkırmızı kesilmişti ama umursamadı. Yerde duran rakibine baktı. Onu öldürmek istemiyordu. Kalkması için elini uzattı ve:
"Sonunun kötü bitmesi gerekmez." dedi. Adrian ise cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı. Dövüşü kaybettiği için içten içe köpürüyordu. Oğlanın dövüşemeyeceğini düşünmüştü ama oğlan solak çıkmıştı.  Hareketlerinden anlaşılıyordu. Adrian yenilmeyi hazmedemeyen biriydi. Tıpkı diğer iki kardeşi gibi... Daniel'ın uzattığı elini görmezden gelip ayağa kalktı. Daniel, Leon ile göz göze geldi. Yüzünde şaşkınlık ifadesi vardı. Başından beri Daniel'ın kazanacağına ihtimal vermediği belliydi. Daniel ise bu oyunlardan sıkılmıştı. Leon'a doğru tam gidecekken daha önce hiç duymadığı genç bir adam sesi:
"Dikkat et!!" diye bağırdı. Daniel, içgüdüsel bir şekilde arkasına dönüp kılıcını savuran Adrian'ın darbesini karşıladı. Adrian, Daniel'ın arkasını dönmesini fırsat bilip hamlesini yapmıştı besbelli. Daniel sol elini kullandığı için darbeyi sert karşıladı ve kılıç, Adrian'ın kılıcını savurdu. Bununla da yetinmeyip Adrian'ın korunaksız olan boynunu kılıcıyla çizdi. Belki küçük bir çizikti ama Adrian'ın şahdamarına gelmesiyle çiziğin büyüklüğünün bir önemi kalmadı. Adrian cansız yere yığıldı. Tüm avluya büyük bir sessizlik çökmüştü. Kimse çıt çıkarmaya cesaret edemiyordu. Daniel ise hem rakibini istemeyerek öldürmenin hem de aşırı kan kaybından oluşan sersemliği yüzünden birkaç dakika hareket edemedi. Kendine geldiğinde ise birinin kendini sarstığını fark etti. Dikkatle baktığında Leon'un kendisini iki eliyle kavrayıp ona bir şeyler bağırdığını duydu ama anlayamadı. Leon ise çileden çıkmıştı. Gözünün önünde kardeşi öldürülmüştü.
"Hile yaptın!! Yaptığının cezasını çekeceksin!"
Daniel, kendini mengene gibi tutan ellerden kurtulamıyordu. Başı dönmeye başlamıştı. Leon, Daniel'i yere fırlattı. Daniel bakışlarını odaklamaya çalıştı ama yukarı baktığında tek gördüğü Leon'un silueti oldu. Dünyası kararmaya başlamıştı. O anda kınından çıkan bir kılıç sesi duydu. Boynuna dayanan kılıcın soğukluğu ve keskin ucu, onu neyin beklediğini az çok anlatıyordu. Daniel'ın ise olacakları beklemekten başka çaresi yoktu. Leon öldürmek için hazırdı. Kılıcın ucunu Daniel'ın boynunda tuttu. Tek hamlede işini bitirecekti. Ancak kılıcı kullanmaya fırsat bulamadan başka biri onu geriye çekti. Arkasına döndüğünde üvey kardeşi Nicolas'ı gördü.
"Dur artık!" dedi genç adam. "Hile yapmadı bunu sen de biliyorsun. Ki dövüşün sonunda abimin canını bağışlamıştı. Ama o rahat durmadı. Burada tek suçlu Adrian."
Leon ise söylenenlerin hiçbirine aldırmadı.
"Üvey olduğunu ispatladın Nick, hainin tekisin sen!" diye bağırdı Leon. En başından beri onu kardeşi olarak görmemişti zaten.
Kılıcını Nicolas'a doğru savurdu ama Nicolas hazırlıklıydı. Kendi kılıcını anında çıkarıp hamleye karşılık verdi. Leon, öfkeyle körlemesine bir darbe indirmişti ama Nicolas kolay bir hareketle kılıcı savuşturdu ve Leon'un kılıcı yere düştü. Leon çılgın bir şekilde kahkaha attı.
"Hadi öldür beni, seni küçük velet. Hani sen annenin yerini öğrenmek için dibimden ayrılmıyorsun ya, boşuna uğraşıyorsun. Annen çoktan öldü."cümlesinin sonunu alaycı bir gülümsemeyle bitirdi.
Nicolas önce kulaklarına inanamadı.
"Yalan söylüyorsun! Annem ölmedi!!" Leon sadece bakmakla yetindi ama bakışları her şeyi anlatıyordu. Nicolas daha sonra o an ne yaptığını soranlara hiçbir zaman cevap veremeyecekti. Annesinin ölümünün acısıyla gözü hiçbir şey görmüyordu. Artık kendini tutmayacaktı.
"Çok bile yaşadın, abi." diyerek kılıcını savurdu. Tek bir darbeydi ama ölümcüldü. Leon kardeşinin birkaç metre ötesine düştü. Gözleri yarı açıktı. Yüzündeki alaycı gülümseme hâlâ silinmemişti. Zorlukla son kez nefes aldı ve
"Sonunda saygımı kazandın, kardeşim." dedi. Bir saniye sonra ise artık yaşamıyordu.
Nicolas kılıcını yere düşürdü. Ne yaptığının farkına varmıştı ve gariptir ki hiçbir pişmanlık hissetmiyordu.
İçinde sadece rahatlama vardı. Yana döndüğünde Maddie'nin çoktan gelip Daniel'ın yarasını sarmakta olduğunu gördü. Görünüşe göre Daniel'ın durumu iyiydi çünkü yarayı sarmayı bitirince Nicolas'ın yanına gelmişti Maddie. Nicolas ise hissizleşmişti. Ne yapacağını bilmiyordu. Ancak Maddie'yi görünce ne yapması gerektiğini anladı. Karşısında duran henüz bir gündür tanıdığı kıza sıkı sıkı sarıldı. Ve gözyaşları aktı.

*******

GÖLGELERİN EFENDİSİ - TAHTIN VÂRİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin