~İKİ~

977 36 20
                                    

"Cenazeler..." diye düşündü Will. "Hiç tanık olmadığım ve asla tanık olmak istemeyeceğim bir yer." Annesi ve babası o çok küçükken öldükleri için her ikisinin de cenazesini görme fırsatı olmamıştı. Ve daha önce tanıdığı, sevdiği insanlardan da kimse ölmediği için hiçbir cenazeye katılmamıştı. Bunları düşünürken zihnine bir anı süzüldü. Halt ve Horace ile Dışarlıklılar adlı bir çeteyi takip ederken bir suikastçı Halt'ı okla vurarak zehirlemişti. Peşlerindeki suikastçıyı kandırabilmek için Halt adına sahte bir cenaze düzenlemişlerdi. O zaman bile gerçek olmadığı halde babası gibi gördüğü adamı sonsuza kadar kaybetmiş gibi hissetmişti. Zihnindeki rahatsız edici anılardan kurtulmak için hafifçe başını salladı. Ve eski akıl hocasına bakma ihtiyacı duydu.

Halt kendisinin birkaç adım önünde Pauline ile birlikteydi. Yüzüne sert bir ifade yerleştirmişti. Yanındaki Pauline de metanetli duruyordu fakat gözlerinin hafif kızarıklığından ağladığı belliydi. Duncan, Pauline'in en yakın dostlarından biriydi. Ve zaten Pauline mesleği gereği pek fazla insanla dostluk kurmazdı. Halt destek olmak istercesine Pauline'in elini tuttu.

Törenin son kısmına gelinmişti. Tüm Araluen cenaze için gelmişti. Ortalık tıklım tıklımdı ama kalabalıktan en ufak bir ses çıkmıyordu. Herkeste Araluen'in adil, güçlü ve merhametli kralını uğurlarken derin, saygılı bir sessizlik vardı. Birden hiçbir uyarı olmaksızın Cassandra "Baba!" diye çığlık atarak mezarın başına çöktü. Horace hemen yanına gidip onu kucakladı ve geriye çekti. Maddie de annesinin yanına gidecekti fakat yanındaki genç adam nazikçe kolunu tuttu. Daniel:
-Bırak baban ilgilensin, dedi.
Maddie'yi izleyen Halt, Daniel'a baktı. Torunu olarak gördüğü Daniel, Will'in adeta bir kopyası olmuştu. Babasından tek farkı annesinden aldığı uzun boyuydu. 5 yıldır Horace'ın çırağı olan Daniel, şimdiden birçok şampiyona taş çıkartacak kuvvette bir çıraktı. Babasının şövalye olma isteğini Daniel yerine getirecek gibi duruyordu. Halt içten içe onunla gurur duydu. Ama tabi ki bu duygularını kimseye göstermeyecekti.
Her zamanki gibi...

Definciler, işlerini bitirip geri çekildi ve kalabalık dağılmaya başladı. Normalde kralın vârisi törenden sonra bir konuşma yapardı fakat Horace'ın revire götürdüğü Cassandra'nın konuşacak halde olmadığını herkes anlamıştı. Geride kalan aile yakınları Cassandra'nın durumuna bakmak için revire gittiler. Revirin kapısına ulaştıklarında tam da Horace çıkıyordu. Onlara bakıp:
-Şifacı sakinleştirici verdi. Akşama kadar uyuyacak. dedi.
Ve ekledi. "Odama gidelim, size anlatacaklarım var."

......

Horace'ın mütevazı ama geniş odasında herkes bir yere oturmuştu. Halt, Pauline, Will, Alyss, Gilan, Maddie ve Daniel dikkatle Horace'ı gözlüyorlardı. Horace ise konuşmaya nasıl başlayacağını düşünüyordu. En sonunda kararını verdi. Ve direkt konuya girdi.
-Kral Duncan'ın zehirlendiği için öldüğünü düşünüyorum.
Yedi farklı ses, tek bir nida.
-NE?!

Yedi kişinin yedisi de Horace'a şok içinde bakakalmıştı. Açıklamanın devamını duymayı bekliyorlardı. Horace derin bir nefes alarak:
-Öncelikle buradaki konuştuklarımızı bizden başka kimse bilmeyecek. Cassandra bile, dedi.
Şimdi herkes öncekinden daha da çok şaşırmıştı. Horace yalan söylemekten nefret ederdi ve Cassandra'dan asla bir şey saklamazdı. Açıklayacağı meselenin gerçekten de önemli bir mesele olduğu anlaşılıyordu.

Will dayanamayarak:
-Hadi ama Horace. Anlat çabuk şu meseleyi, dedi.
Ve Horace söze başladı.
-Herkes Duncan'ın hastalığından dolayı vefat ettiğini zannediyor. Ama ben daha önce şifacıyla konuşmuştum. Ve durumunun daha iyiye gittiğini söylemişti. Bu konuşmamızdan birkaç gün sonra ise Duncan vefat etti. Ben de bu durumdan kuşkulandığım için şifacıdan Duncan'ın zehirlenip zehirlenmediğini gizlice araştırmasını istedim. Ve maalesef şüphemde haklı çıktım, dedi. Kederi yüzünden okunuyordu.
Gilan:
-Peki neden bu durumdan şimdiye kadar bahsetmedin?
diye sordu. Horace:
Eğer bahsetseydim insanlar Duncan'ın koskoca şatoda kimse fark etmeden nasıl zehirlendiğini düşüneceklerdi. Bir de...
dedi ve sustu. Devam etmek istemiyor gibiydi. Maddie
-Bir de ne, baba, diye sordu. Sesinde büyükbabasının zehirlendiği için öldüğünü öğrenmenin acı tonu vardı. Will Horace'ın ne diyeceğini anlamıştı.
-Çünkü Cassandra'yı zan altında bırakmak istemedin, dedi. Horace, ağır ağır başını salladı.
-Herkes baba kızın birbirini çok sevdiğini biliyor fakat bu karışıklıktan faydalanmak isteyenlerin dedikodu yaparak insanların içine şüphe tohumları ekmelerini istemedim, dedi. Alyss:
Açıklama yapmamanın geçerli bir nedeni var tamam ama hâlâ Duncan'ı kimin zehirlediğini bilmiyoruz, dedi. Duncan'a bunu yapanlara karşı içi öfke doluydu. Pauline ise Horace'ı dikkatle inceliyordu. "Horace'ın bir fikri var sanırım." dedi usulca. Horace onayladı.
-Bunu Jimmy Fields'ın yaptırdığından eminim.
Bu kez odada tek bir hareket yoktu. Sadece şok vardı. Bir de inanamazlık...

*******

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

GÖLGELERİN EFENDİSİ - TAHTIN VÂRİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin