Fournier Malikanesine akşam karanlığı çökerken malikanenin çalışanları şaşkınlık içinde üç genci izliyorlardı. Daniel ise, karşısındaki çifti izlemekten bileğindeki acıyı unutmuştu. Adının Nicolas olduğunu öğrendiği genç, onu yumruklamasına sebep olacak bir şey yapmıştı; kız kardeşi gibi gördüğü Maddie'ye sarılmıştı. Ama sonra gencin ağladığını gören Daniel bir şey yapmamaya karar verdi. Annesinin ölüm haberini duymuştu. Hem de olabilecek en kötü şekilde... Ve ayrıca genç adam onun hayatını kurtarmıştı. Artık ona can borcu vardı.
Maddie, omzunda ağlayan Nick'i nasıl teselli edeceğini bilemezken Nicholas bir anda kendini toparladı ve geri çekildi.
"Kusura bakma Madelyn. Bir anda oluverdi."
Nicolas'ın utandığını anlayan Maddie ayağa kalktı ve önemsemediğini söylemeye çalışırken daha çok saçmaladı:
"Yok canım, ne olacak. İnsanlık hali. Sorun yok. Neyse hadi gel, seni Daniel ile tanıştırayım." diyen Maddie aslında Nicolas sarıldığında hızlanan kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Maddie, ne oluyor sana, kendine gel!"
Daniel'ın yanına gittiklerinde iki genç adam karşı karşıya geldi ve birbirlerinin güçlerini sınarcasına el sıkıştılar. İkisi de karşısındaki kişinin bakışlarından hoşlanmıştı.
"Sana can borcum var, yetişmeseydin..." cümlesini tamamlayamadı Daniel. Nicolas kararlı bakışlarla:
"Lafı bile olmaz, hile yapan sen değil, abimdi." dedi. Daniel, teşekkür edercesine başını salladı. Maddie ikisinin arasına girerek fısıltıyla: "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Malikânenin çalışanları hâlâ dikkatle üçünü izliyordu. Daniel, çevresine bakındı ve diğer ikisine hitaben:
"Konuşacak daha uygun bir yere gidelim. Nicolas'tı değil mi? Sen bizi sessiz bir yere götürüp sorumlu kâhyayı çağırırsan çok daha iyi olur." dedi. Nicolas başıyla onaylasonra Alfred, bizi takip et lütfen!" diye seslenmesi ve kalabalığın arasındaki orta yaşlı adamın gruptan ayrılması bir oldu. Maddie, adama şöyle bir göz attığında onun kâhya olmasına çok şaşırmadı. Çok uzaktan bile adamda otoriter görünen bir hava vardı. Kâhya, yanlarına gelmeden önce çevresindeki iki kişiye, yerdeki Leon ve Adrian'ı göstererek bir şeyler söyledi. Besbelli götürülmelerini istiyordu. Daha sonra ise hızlanıp kendilerine yetişti. Ve Maddie'nin daha önce görmediği geniş bir hole geldiler. Maddie, karşısındaki sandalyeye otururken Daniel ve Nicolas iki yanında ayakta durdular. Kâhya ise onlardan biraz uzakta yüzünde hiçbir ifade olmadan onlara bakıyordu. Maddie, Orman Muhafızlığı içgüdüsü sayesinde adamın yüzünde ufak bir hoşnutsuzluk belirtisi yakalayabildi ama adam Maddie'nin bunu anladığını fark edercesine yüzünü tekrar ifadesiz tuttu. Nicolas ise lafı dolandırmadan konuya girdi:
"Alfred, dövüşü izledin ve bundan hiç memnun olmadığını bilsem de iki abimin de şövalyelik ruhuna uygun davranmadığını ve Daniel'ın dövüşü hakkıyla kazandığını kendi gözlerinle gördün. Öncelikle şunu belirteyim. Fournier Malikânesinin başına geçmek gibi bir niyetim yok. Burada kalma sebebimi biliyorsun. O yüzden öğrenmek istediğim tek şey var. Onu öğrendikten sonra burayı terk edeceğim. Annem..." boğazına saplanan yumruyla önce cümlesini devam ettiremedi ama kendini zorlayıp abilerine belki de yüzlerce kez sorduğu şeyi tekrar sordu:
"Annem nerede?"
Alfred birkaç saniye Nicolas'ın acıdan kasılmış yüzüne baktı, yüzünde söyleyip söylememeyi tartarcasına bir ifade belirdi ama en sonunda:
"Malikânenin ilerisindeki aile mezarlığını biliyorsunuz. Sör Leon üvey annesi de olsa annenizin, babanızın yanına defnedilmesini uygun gördü."
Yüzünde Nicolas'ın gururlanmasını bekleyen bir bakış vardı. Nicolas sinirle ileri atıldı, Daniel tutmasa adamın yakasına yapışacaktı.
"Yüzündeki şu saçma memnuniyet ifadesinden anladığım kadarıyla annem öldürüldüğü halde, öldüğünü bilmeyip aylardır onu aradığım halde şimdi annem sizin o çok değerli aile mezarlığınıza defnedildiği için mutlu olmam mı gerekiyor?" bunları haykırarak söylemişti Nicolas. Aylardır içinde biriken öfkeyi kusuyordu şu anda. Daha da devam edecekken omzunda Daniel'ın elini hissetti. Daniel sadece onun duyabileceği bir şekilde:
"Artık burdan gitmeliyiz Nicolas. Ne olacağını bilmiyoruz. Hadi!" dedi. Nicolas nefretle son kez Alfred'in yüzüne baktı ve üçü beraber dışarı çıkmadan önce:
"Alberto abim buraya geldiğinde yapacağın açıklama için şimdiden iyi şanslar!" dedi alaycı bir gülümsemeyle. Gerçekten de Alberto geri döndüğünde malikanedeki herkesin şansa ihtiyacı olacaktı.*******
Nicolas, elinin altında ufalanan nemli toprağı beceriksizce düzeltmeye çalıştı. Bu toprağın altında annesinin yattığına inanmak istemiyordu. Aylardır o malikanede kalmış, annesini aramış ancak hiçbir sonuç alamamıştı. Ve işte yolun sonuna gelmişti. Şimdi ne yapacaktı?
Yorgun bir şekilde önce Maddie'ye ve sonra Daniel'a baktı. Ve düşündüğü soruyu sesli bir şekilde dile getirdi.
"Şimdi ben ne yapacağım?"
Daniel ve Maddie birbirine baktı. İkisinin de aklına aynı şey gelmişti aslında. Daniel yıllardır birlikte büyüdüğü kardeşinin gözlerine baktı ve ordaki onaylamayı gördü.
Nicolas sorusuna cevap beklemiyordu ama Daniel'ın cevabıyla şaşkına döndü:
"Bizimle gelmeye ne dersin?"******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGELERİN EFENDİSİ - TAHTIN VÂRİSİ
FanficGölgelerin Efendisi serisinin bitmesini istemediğim için 12. kitabın genel kurgusunda küçük değişiklikler yapıp bu kitabı yazmaya başladım. Kitabımda Alyss hayatta ve Halt henüz emekli değil. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. ... Macera devam ediyo...