g i r i ş

50.6K 1.8K 374
                                    

Hikayeyi bir şekilde kopyalamak ve bunun üzerinden prim elde etmek suçtur.

©Tüm Hakları Saklıdır.

Tür: Romantik, Genç Kurgu, Komedi
Başlama Tarihi: Şubat 2017

Lise Mezuniyeti.

Sadece iki kelime ama tonlarca stresi bünyesinde barındırıyor. Lisede genellikle iki grup kız vardır. Makyajı sevenler ve sevmeyenler. Ah evet ben ilk gruba aittim. İnsanlar bize makyaj gibi güzel bir kamufle şansı vermişken bunu değerlendirmemek aptallık olur.

Lise Mezuniyeti benim açımdan harika geçmişti. Mükemmel derecede dikkat çeken ve oldukça kısa pembe elbisem ile son kez gördüğüm arkadaşlarımla eğlenmiştim. Kabul ediyorum topuklu ile dans etmek çok zor bu yüzden bir süre sonra ayaklarım benden bağımsız hareket etmeye başladı. Yine de güzeldi.

"Ceren! Neredesin kızım sen? Kalk hadi yemeğe. Daha ütü var!" sesleri kulaklıklarını tırmaladı. Elindeki kalemi bırakıp iç çekti ve ayağa kalktı. Tabi bu biraz zor oldu ama oldu. "Geliyorum ya, geliyorum."  Her zaman yaptığı gibi yemekten önce tartı ile bakıştı. Korkulu rüyası.

Az miktardaki güveni tartıya çıkar çıkmaz söndü. "Anne ben yemek yemeyeceğim!" derken yeniden rakamlara baktı. Doksan beş. Doksan beş eskiden sadece bir nottu onun için. Ulaşamadığı bir şehir efsanesi gibi.

Açılan oda kapısı ile gri tartıdan indi. "Ne demek yemeyeceğim kızım? Bana bak yine kilo derdine düştüysen en son olanları hatırlatırım sana!"

En son olanlar? Ah en son olanlar...

Günlerce diyet yaptım. Günde sadece bir öğün yemek yedim. Ayrıca spor da yaptım. Ama sonuç. İki haftada sadece bir kilo verdim. Tabi en sonunda bayıldım. Bu konuda çok istikrarlı olduğum söylenemez.

"Bu sefer öyle olmayacak. İki hafta sonra lise mezunları buluşması var. En azından beş kilo vermem gerek. Beni yolumdan döndüremezsin anne." dedi Cerem ve koca bedeniyle sandalyeyr geri oturdu. Annesi bu sefer karşısına dikildi ve dik dik baktı. "Kızım deli misin sen? Bak böyle kilo verilmez!" dedi huysuzca.

Konu oysa hiçbir türlü kilo verilmezdi sanırım. "Çok işim var. Önce anılarımı yazacağım. Sonra konuşmamı. Ve daha bana uyacak bir elbise bulmam gerek!" dedi genç kadın ve önündeki beyaz kağıtlara umutsuz bir bakış attı.

"Elbise giymeyi mi düşünüyorsun? Aman Allahım!"

Pekala haklıydı. Elbisede eskisi gibi ince kıvrımları değil, yağlı sarkmaları görünecekti. Yani pantolon daha iyi bir seçim olabilirdi. Aklıma not etti hemen.

Annesi söylene söylene gidince yeniden kalemi eline aldı. Derin bir nefes çekti içine. "Devam edelim bakalım."

Lisede herhangi birine Ceren Sultan ismini sorsanız hemen beni gösterirdi. Soy ismim ile birleşmiş bir unvanım vardı, evet. İlgi odağıydım, özenilen insandım. Herkes benimle arkadaş olmak isterdi. Merak edilen kısma gelirsek bir sürü erkek arkadaşım oldu. Sanırım on beş tane, dört yıl için fena rakam sayılmaz değil mi? Ama arasından sadece birini çok sevdim ve beni öpmesine izin verdim. Can.

Kalın siyah çerçeveli gözlüğünü çıkardı ve masaya koydu. Can'ı hatırlamak pek iyi olmamıştı. Onu gerçekten seviyordu. Çok yakışıklıydı ve kalbini her seferinde havalara uçuruyordu. İki hafta sonra o da orada olur muydu? Cereni tanır mıydı? Evlenmiş miydi?

İç çekti genç kadın ve istemsiz bir şekilde gözleri lise yıllığına kaydı. Çok güzel günlerdi. O güzeldi. Bir sürü arkadaşı vardı. Artık olmayan...

Can her liselinin hoşlanacağı bir tipti. Dağınık saçlar, balımsı gözler, havalı ceketler... Ama Can benden hoşlanmıştı ve benimle o sevgili olmak istemişti. En uzun ilişkim onunlaydı. Bir yıl sürdü. Eve ağlayarak gitmekten bıktığım için vazgeçen ben olmuştum. Şimdi olsa vazgeçmezdim...

"Tamam, bugünlük bu kadar yeter," dedikten sonra kağıtları geri itti. İnsanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri geçmişi özlüyor olmasıydı. Belki eskiden mükemmel bir kişiliği yoktu, hala yoktu, sürekli yalnız kalamıyordu ama bir süreden sonra insan çevresinde birilerinin olmasına ihtiyaç duyuyordu. İnsan hep yalnız yapamıyordu.

Telefonunda onlarca, yüzlerce isim vardı ama başına bir şey gelince kimi arayacağını bilmiyordu. Hangisi onunla konuşmaya devam ediyordu ki? Bu yüzlerce kişiden kaçının aklının köşesine uğruyordu? Keşke bu soruları lisede sorsaydı kendisinr. O zaman dost ile arkadaş arasındaki farkı anlayabilirdi belki.

İç çekerek kalemi yeniden eline aldı ve tertemiz bir kağıt çıkardı.

Kısacası lisenin markası bendim.

------------------------------

Sosyal Medya Hesaplarım

Youtube : TTikizler

Bookstagram: ikizlerinsatirlari

MarkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin