Hicret kelimesi sözlükte, ''terketmek, ayrılmak, bir yerden bir yere göç etmek'' anlamlarına gelir.
İslâm terminolojisinde ise Resûlullah (s.a.v.) ile ashabının Mekke'den Medine'ye göç etmesi olayı demektir. *1
Bu anlamda hicret, İslâm tarihinin en önemli olaylarından biridir ve tarihin dönüm noktasıdır. İslâm tarihinin ve takviminin başlangıcı hicret olayına dayanır. *2
İnsanlık tarihinin en büyük olayı, hiç şüphesiz ki hicret olayıdır. Çünkü; Resûlullah (s.a.v.) ve ashabının hicreti, İslamın bütün cihana yeni bir hızla açılmasıdır.
Bu sebeple hicret, kaçış değildir. Zafer için çileli bir aksiyondur. İnsanlığın barış ve huzuru için yardan, serden, eşten, dosttan, aileden vazgeçmeyi göze almanın adıdır. Hicret, İslam'ın müntesiblerinin teşkilatlanmış olması, hak ve adaletle insanlığa huzur, barış ve güveni sağlamasıdır.
Müşrikler, Resûlullah (s.a.v.)'e bazen kâhin, bazen şair, bazen de sihirbaz derler, bazen de onun aklını oynattığını iddia ederlerdi. Putlar aleyhinde olan ayetler inmeye başlayınca müşriklerin tavrı değişmeye başladı. Resûlullah (s.a.v.) ve ashabına hakaret etmeye başladılar.
Mekke müşrikleri, Peygamberimiz (s.a.v.)'i davasından vazgeçirmek ve mü'minleri sindirmek için her yolu denemişlerdi. Nihayet, sosyal boykot ve siyasi ambargo uygulayarak Müslümanları yalnızlığa itme kararı aldılar. Bütün haksızlıklara ve işkencelere rağmen Müslümanların daha da güçlendiklerini ve çoğaldıklarını görüyorlardı. Hele, Müslümanların Medine'ye hicret etmeleri ve orada güçlenmelerinden çok tedirgin olmaya başladılar. Bu sebeple Darü'n-Nedve'de toplanarak Peygamberimiz (s.a.v.)'i öldürme planı yaptılar. Bu durum Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle beyan edilir:
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ.
''(Ey Muhammmed!) Hatırla ki kâfirler, seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri, yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana ) tuzak kurarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.'' *3
Hicret ile Müslüman biribirinden ayrı düşünülemez. Hicret olmadan Müslümandan bahsetmek, Müslüman olmadan hicretten bahsetmek mümkün değildir.
Hicret, Hz. Âdem'in cennetten dünyaya hicreti ile başlamış, her peygamberin ve kavminin hayatında değişik şekillerde kendini göstermiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir.
Bu şanlı yürüyüş, her asırda her Müslümanın tüm hayatını kapsayacak ve kuşatacak kadar geniş bir kavramdır. Müslümanın nefis terbiyesi ondadır. Dâvâsına sahip çıkarak, zamanını ve imkânını seferber etmesi ondadır.
Aklen, kalben, bedenen ve ruhen şeytani yollardan vazgeçerek, Rahmân'a teslim olması ondadır. Nitekim peygamberimiz (s.a.v.) Müslüman ve muhaciri şöyle tarif eder:
''Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhâcir ise, Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir." *4
Hicreti, sadece Resûlullah (s.a.v.) ile ashabının Mekke'den Medine'ye göçü ile sınırlayanlar, hicretin hakkını gasbetmiş olanlardır.
Bu sebeple, "bugün hicreti nasıl anlamalı ve yaşamalıyız?" sorusunu birkaç noktadan cevaplandırmak, bugün hicretimizin nasıl olması gerektiğine ışık tutacaktır:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Sohbetleri Dersleri
Non-FictionGrup kuralları olmazsa olmazlarımızdandır :) 1. Siyaset kesinlikle yasak 2. Kaynaksız paylaşım yapılmayacak 3. *Nasılsın, iyi misin muhabbeti olmayacak*, tanışma faslı fazla uzatılmayacak, hayırlı sabahlar/ hayırlı cumalar vb. mesajları atılmayaca...