13. İSLAM'DA TEVAZU

614 71 37
                                    

Önce tevazu nedir? Tarifi ile söze başlamak istiyoruz. Tevâzu alçak gönüllü olmak demektir. Daha geniş mânasıyla söyleyecek olursak, tevâzu, hakkı kabul edip ona boyun eğmektir. Hak ve doğru olan bir şey, yaşça büyük veya küçük, insanlar arasındaki itibarı bakımından değerli veya değersiz her kim tarafından ortaya konulursa konulsun, itiraz etmeden kabul etmektir. Hakikate böylesine teslim olan kimselere de mütevâzi insan denir.

Tevazu'nun ziddı ise, gurur ve kibirdir. Gurur, büyüklenme, kendini beğenme, Hakkı çiğneme, diğer insanları küçük görme, kendini yüksek ve değerli tutma başkalarını ise aşağı görme hastalığıdır. Kibir ise gururla aynı anlamlara gelmekle beraber büyüklenmek, büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek, kendini başkalarından yüksek görerek onları aşağılamak anlamındadır. Gurur ve kibir şeytanın iki özelliğidir.

Tevazu sahibi olmak, Kur'an ve Sünnette övülmüş, gurur ve kibirli olmak ise alabildiğine yerilmiştir. Gurur ve kibirden bahsedilirken de mutlaka iblis en başta zikredilen isim olmuştur. İblise benzeyen insanlar da iblisin askerleri olarak anılagelmiştir

Tevazu sahibi olmayı teşvik eden ayet ve hadislerden bazılarını dikkatlerinize sunmak istiyorum:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

"Ey iman edenler! Sizden biriniz dinden dönerse, şunu iyi bilsin ki, Allah o şahsın yerine, kendisinin sevdiği ve kendisini seven insanlar getirir. Bunlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı zorlu kimselerdir." (Mâide sûresi, 5: 54)

Ayette Allah'ımız direkt olarak biz müminlere, müslümanlara sesleniyor ve bizi muhatap alarak tenbihlerde bulnuyor. Sizden dininden dönecekler olursa bu bizim Rabliğimize bir zarar vermez, ama dönenler kendileri kaybederler. Allah onların yerine başkalarını getirir, bu defa onlar Allah'ın emirlerine uygun hareket ederler. Nitekim İslam tarihinde dinden dönme hadiseleri olmuştur. 

Dinden dönme olaylarının üçü Hz. Peygamber zamanında, yedisi Hz. Ebû Bekir devrinde, biri de Hz. Ömer'in hilâfetinde meydana gelmiştir.

Bunlardan Esvedü'l-Ansî, Müseylimetü'l-kezzâb ve Tulayha İbni Huveylid Resûlullah Efendimiz zamanında ortaya çıkarak peygamber olduklarını iddia etmişler; ilk ikisi müslümanlar tarafından telef edilmiş, üçüncüsü ise tekrar İslâm'a dönerek kendisini kurtarmıştır. Hz. Ebû Bekir devrinde dinden dönenlerin tamamı yok edilmiş, Hz. Ömer devrinde dinden dönen Cebele İbni Eyhem ise Bizans'a kaçıp canını kurtarmıştır. 

Burada şunu iyi bilmek gerekir ki, dinden dönme hadisesinde onları yeniden zor kullanarak İslam'a döndürme veya cezalandırma işlemi devlet eliyle ve devlet gücüyle olmuştur

وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً 

"Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin." (İsra, 17:37)

وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ

Ev Sohbetleri DersleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin