Two Gay Boys/ 14$

603 53 23
                                    


Imagine Dragons-Im so sorry

Tostumdan bir ısırık daha aldım. Harry ise elindeki haritadan gideceğimiz yere bakıyordu. Annesinin evine gidiyorduk, ama Harry yolu ezbere bilmiyordu. Şimdi otobüs durağındaydık ve oturuyorduk. Sıkıntıdan yere değmeyen ayaklarımı sallamaya başladım. Acayip sıcak vardı.

"Annemlerin, Tanrı'nın unuttuğu yere taşındıklarını bilmiyordum. Brooklyn'den resmen beş saat uzaklıkta kasaba gibi bir yerde."
Elindeki haritayı buruşturdu ve yere attı.

"Vay canına, seni ilk defa yere çöp atarken görüyorum." Hayretle konuşup, güldüm.

Ukâlaca sırıttı. Elbette birkaç dakika sonra dayanamayıp yerden onu alacağını biliyordum. Yerinde rahatsızca kıpırdandığında kıkırdadım. İçimden saymaya başladım; 1,2,3...

"Lanet olsun." Sinirle konuşup, yere attığı çöpü yerden aldı ve biraz uzaktaki çöp kutusuna attı.
Geri döndüğünde kahkahalara boğulmuştum bile. "Benim yere çöp atmaya alerjim var."

"Tahmin ettiğim gibi!"

"Sus. Birazdan otobüs gelir."

Kıkırdamam sonunda bittiğinde, otobüs de gelmişti. Harry bavulları garaja koydurdu ve beraber 14-15 numaralı koltuklara oturduk.

"Kemerini bağla." Harry kemerini bağlarken söyledi. Dediğini yaptım ve dışarıyı izlemeye başladım. Şanslıydım, pencere kenarı benimdi.

Uzun süredir -7 sene- otobüse binmemiştim. Eskisi gibi lavanta ve taze şarap kokusu yerine, ter ve ucuz bira kokuyordu. Ve en önemlisi bay Smith yerine, göbekli ve yaşlı bir adam yol boyunca hizmet edicekti. Fakat adam yolculara dağıtılması kereken kekleri yemekle meşguldü.
Şuana kadar her şey iyi gidiyordu, harika!

Omuzumda baskı hissetiğimde, Harry'ye döndüm. "Efendim?"

"Açsan, senin için bir şey isteyebilirim." Soru sorarmış gibi söyledi.

"Aslında ufak bir şeyler olabilirdi." Gülümsedim. Yeni kahvaltı etmiş sayılsak bile çok acıkmıştı.

"Teşekkürler, iyiki acıkmışsın. Kendim acıktığım için seni kullandım. Şey tek başıma yeseydim beni açgöz falan sanabilirlerdi." Ciddilikle bunu söylediğinde, 'ciddi misin, ahbap' bakışı attım. Ahbap yerine aşkım gibi bir klişe de koyabilirdik ya, neyse.

"Bayım, bakar mısınız?" Görevli adam, Harry'nin seslenişiyle bize doğru yönlendi. Bu sırada otobüs de hareket etmeye başlamıştı.

"Ne var?" Görevli adamın kaba tavrına göz devirdim. Ben bunlara alışık değildim.

"Bize iki tane karışık sandviç getirebilir misin? Ama bir tanesinin içinde domates olmasın," bana kısa bir bakış attı, "Louis domates sevmiyor."

Beni düşünmesi beni eritebilirdi, ama ben aslında salatalık sevmezdim. Fakat bozmayacaktım, beni düşünmesi bile yeterdi. Yani, bilmiyorum. Kendimi özel hissediyordum ve beni özel hissetiren Harry ise daha farklı oluyordu.

Sandviçlerimiz -sonunda- geldiğinde, yemeye koyulduk. Önümdeki tabletten bir film açabilirdim, ama şuanda telefonumdan şarkı dinlemek daha cazipti. İçler acısı şarkı listemden,  Halsey ve The Chainsmokers'ın Closer  şarkısını açıp, kulaklıklarımı da taktım ve dinlemeye başladım.

**

"Louis, uyan! Louis, hadi uyan!" Koltukta sallanırken, rahatsızca gözlerimi açtım. Harry tarafından rahatsız ediliyordum. Hangi ara geldiğini bilmediğim Nicki Minaj'ın Anaconda şarkısını kapattım ve kulaklıklarımı çıkarttım.

Two Gay Boys /Larry S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin