Hayâllerin Derinliklerine

1K 87 12
                                    

Başla, hikâyenin derinlerine doğru ak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başla, hikâyenin derinlerine doğru ak.
Efsunlu havayı bol bol içine çek.

Bir veya iki asır geçmişti. Zaten tarihler birer teferruattı. Ejder krallığı montmogery oldukça yükselmiş, karanlık toprakları Gorgonlar dan kurtararak fethetmişti. Çalınan ışık bu topraklara geri getirilmişti lakin ışık bekleyen daha çok toprak ve bir çok ırk vardı.
Ejder ırkı cüceler haricinde diğer ırklarla pek etkileşimde değildi.
Zamanla aralarına katılan büyücüler yanlarında bir kaç ırka mensup kişileri getirmişti ama ejderler için çoğu ırk bilinmezdeydi.
Kötü Elfler tam tamına birer baş belasıydılar. Gorgon değillerdi ama Gorgonların bir çoğuyla soydaştılar.
Kusursuz fizikleri ve asaletlerine gölge düşüren kötülükleri Elfleri birer canavar yapabilirdi.
Dalavereleri ve aldatmaları oldukça çoktu. Konuştukları Elf lisanını bir çok halk kullanıyordu ama bu sadece dilleri için geçerliydi.
Düzlüklere kurulan yüksek şatolu krallıkları mimaride ejder ırkından sonra gelirdi. Dağlardan ve ormanlardan pek hoşlanmasalar da, yaşadıkları Pyra toprakları oldukça yüksek dağlarla çevrili, sık ormanlarla doluydu.
Sırtlarına kadar inen ve özenle taradıkları uzun saçları ( kadın erkek hepsi uzatırdı) asaletlerini ön plana çıkarıyordu.
Değişken olan ruh halleri onları güvenilmez kılsa da bazı elfler oldukça iyiydi. Bu çok azda olan Elfler genellikle insan ırkı ile görüşürdü.
Şifalı otları ve Elfçe'nin büyülü sözleriyle yaralı insanları iyileştirirlerdi.
çok çok uzun kadim zamanlarda Elf ırkının insanlarla yaptıkları dört büyük savaştan sonra her ne kadar da düşman olsalar da, aradan geçen uzun yıllardan sonra iyi Elfler tekrar insanlarla barışmayı seçmişlerdi.
Yay ve kılıç kullanmada oldukça maharetli olan bu ırk ejder ırkına kafa tutacak cinstendi.
Doğu diyarlarının en güçlüsü ejder ırkıydı. Kimse onlara bulaşmayı pek istemezdi ama çıkarlara aykırı düşen birkaç olay küçük çaplı pürüzlere neden olabilirdi.
Elfler ve Ejderler karşı karşıya geldiğinde, efsanelere yazılacak yeni bir savaş meydana çıkardı.
Şekilli ve hantal ķılıçları elfleri zorlayabilirdi ama yaptıkları büyülü demirden kılıçlar oldukça iyiydi.
Bir cücenin boyuna oranla devasa olan elf yayları, ( Bunlar elfler için normal boyutlardaydı)
Sağlam kara ağâçlaŕının sert dallarından yapılırlardı.
Havadan ıslıklar çalarak gelen Elf oklarının neredeyse çoğu ölüm getirirdi. Sade ve rahat giyinir, nadiren zırh ve miğfer kullanırlardı.
Bir insana oranla oldukça uzun yaşardı bir Elf. Savaşta ölmedikçe veya ölümcül bir hastalığa yakalanmadığı taktirde ( ki neredeyse tüm hastalıklara şifa olacak ilaçları ve büyülü bitkileri vardı) yaklaşık olarak iki yüz yaşına kadar yaşarlardı. Bu sayıları aşmış, daha uzun yaşamış elfler olabiliyordu.
Buraya kadar elfleri kısa bir şekilde tanıtmak yeterli oldu sanırım. Daha derinlere inmek, aslında bana göre değildi ama belki ben bile bilmiyorumdur elflerin efsunlu hayatlarını. Kalanınıda ileriki bölümlere harmanlamak oldukça iyi olabilirdi efsanenin selameti açısından.

Hayatların daha uzun sürdüğü, neşenin, kahkahaların ve bol eğlenceli davetlerin eksik olmadığı zamanların herhangi bir diliminde ( Tarihlerle pek barışamadım)
Tıknaz, koyu kara sakallı ve dağınık uzun saçları olan, koca kafasına oranla büyük bir burnu ve koca gözlü bir cüce yaşarmış.
Bir Ejder erkeğinin boyunda olan küçük kapılı, beyaz kesme taştan yapılma sağlam bir evde hayatına devam edermiş.
Arka bahçesinde ektiği sebzeleri toplar, yiyecek ihtiyacını bu bahçeden sağlarmış.
Bazen et veya tavuk almak için kasaba pazarına iner, ihtiyaçlarını karşılarmış.
Ölümün uzak olduğu hayatında, neşe ve huzur eksik olmazmış.
Cücelerin yaygın adetleri aksine o yalnız, evlenmeden yaşamayı seçmiş.
Belki ileride, uzak bir zaman diliminde evlenebilirdi ama şuan kesinlikle böyle bir sıkıntısı yokmuş.
Maddi durum olarak iyi olduğundan, çalışmazmış. Anlatılanlara göre büyük dedesi gorgon krallığı sınırları içerisinde bulunan kara ejderin inine giderek ona çaktırmadan torba torba altınını çalmıştı.
Ejderhırsızı olarak adlandırılan büýük dedësinin lakabı o kadar kullanıla gelmişti ki ismini bilen pek kimse kalmamıştı. Hatta kendisi bile büyük babasının ismini bilmiyor olabilirdi.
Ejderhırsızı'nın çaldığı altınlar o kadar fazlaydılar ki yıllarca ailesi ve kendisi tarafından kullanılması dahilinde bitmek tükenmek bilmiyordu.
Büyük dedesi Ejderhırsızı'nın Kara ejdere hissettirmeden altınları nasıl çaldığını kimse bilmiyordu, galiba altınhırsızı bunu ailesine bile sòylememişti. (Lakin bu sırrı ben oldukça iyi biliyorum. Belki ileride, başka bir hikâyede sizlere fısıldarım.)
Bu olay halk arasında o kadar yayılmıştı ki cüce halkı üzerine kendilerinden de bir şeyler katarak Ejderhırsızının hikayelerini torunlarına anlatırlardı.
Kimisi büyü yaparak altınları çaldığını iddia etse de şuana kadar hiç bir cüce'nin büyü ile uğraştığı görülmüş şey değildi.
Anlatılanlar birer efsaneden başka şeyler değildi. Kim bilir efsaneler gerçek olabilirdi.

Cüceler yaklaşık I. Beyaz ejder döneminden beri, yani tahmini olarak E.s 387 yıllarında insanlardan ayrılarak elf diyarının yakınlarında bir yer olan, yeşil ve bol kırlara sahip Erdiyar topraklarını vatan seçtiler.
On bir kola ayrılan kalabalık cüce ırkının yarısı, karasakallar, kocaayaklılar, baltalıorynler ve uzunboylular (Bu cüce klanı diğer cücelere nazaran daha uzun boylu kişilerdi.)
Erdiyarı beğenmeyerek daha batıya ilerlediler. Uzunboyluların yarısı Erdiyar da kalarak akrabalarını göz yaşlarıyla uğurlamışlardı ama bundan sonra onlardan hiç haber alınamadı.
Anlatılanlar doğruysa batıda kurdukları kasabayı gorgonlar istila ederek bir çoğunu öldürmüş, bir çoğunu da esir olarak topraklarına götürmüşlerdi. Bu olasılık oldukça akla yatkındı.
Boyları sebebiyle diğer ırklar tarafından böyle adlandırılmışlardı. Şimdilerde hâlâ dünya yüzeyinde yaşadıkları bilinmeyen lakin bir kaç yüz yıl önce yaşadığı idda edilen, cücelerden daha kısa vir ırkın var olduklarını duymamış değillerdi ama bu zamanda onları gören hiç kimse olmamıştı. Varlıkları tartışılır bir konuydu.
Erdiyarı daha verimli hale getiren cüceler oldukça cesur bir halktı. Boyları kısa olabilirdi ama cesaretleri oldukça uzundu.
Topraklarını ve halkını canları pahasına korurlardı. Savaşmaktan ve ölmekten korkmayan bu ırk genellikle kendi cüsselerine göre ağır baltalar kullanırlardı. Demir ve dülgercilikte oldukça iyiydiler. Gelenekleri gereği zırh ve miğfer kullanmazlardı. Korunmak için sadece kalkan kullanır ve kalkanlarını değişik şekillerde yaparlardı.
Giysilerinde koyu renkleri seçer, bazen uzak diyarlardan gelen örümcek ipeğinden yapılan kıyafetler giyerlerdi.
Boylarının kısa olmasından dolayı pek ata binemezlerdi ama denildiğine göre Ejderha hırsızının bir ata rahatlıkla binecek kadar kalıplı vücudu varmış.
Neşenin ve eğlencenin üzerinden eksik olmadığı bu ırk, şaraba oldukça bağlıydılar. Milli birer içecekmiş gibi neredeyse her öğünde sofralarında bira bulundururlardı.
Özellikle bayramlarda ve büyük davetiyelerde verilen yiyecekler ve içilen yüzlerce bira fıçısı sonunda sarhoş olan cücelerin haykırış, kahkaha ve çığlıkları elf diyarından bile duyulabiliyormuş.
Bir cüceye bira vermek oldukça tehlikeli bir durumdu.
Kısa ve tıknaz cüsselerine nazaran oldukça tok ve gür sesleri vardı.
Tek başarına birer tehlike olmazlardı. Bir tehlike anında birleşen ve akın akın her yerden saldıran cüceler oldukça tehlikeli ve öldürücü olabiliyordu.
Sessiz ve sakin süren bir kaç asırdan sonra karanlık tekrar kapıdaydı. Yaklaşan Gorgon ordusu her şeyi tersine çevirebilir, doğu diyarlarını ağır bir yenilgiye uğratabilirdi.
Büyük beyaz ejderin şarkısı kulaklara çalındığında devasa iki ordunun safları hazırlanmıştı bile. Bu şarkı oldukça acıklı ve uzun bir şarkıydı, şarkıların şarkısı.

Seçilmiş [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin