Doğum ve Ölüm

499 62 1
                                    

İki zıtlık gibiydi Doğmak ve ölmek ama aslında ikiside birbirinin aynısı olan şeylerden başka bir şey değildi.
İki katlı konağın ikinci katında, pencereye yanaşmış uzakları izleyen Algar buruk bir şekilde iç geçiriyordu. Yıllar'ın üzerine yüklediği yük onu ezmiş gibiydi. Başında bir tacı ve emrinde bir ordusu yoktu, bir kral değildi lakin bir kralın tüm görevlerini üstlenmişti. Uzun zaman önce evlenmiş takdir bu ya kendisine bir evlat dahi verilmemişti. Ne bir kızı nede bir varisi vardı. Montmogery sülalesinin kendisiyle son bulup yok olacağını biliyordu.
Beklenmedik şeyler çat kapı gelirdi, selam sabah olmadan, öylece gelir yayılı verirdi. Bir kaç hafta sonra Algar eşi marry'in hamile olduğunu öğrenmişti. Sevinci tarif edilemezdi, kalbindeki umutsuzluk yok olarak yerini neşeye bırakmıştı.
Kısıtlı imkanlara rağmen Algar büyük denebilecek bir şölen düzenledi. Odun ateşinde pişirilen onlarca av hayvanı ve el yapımı biralar ziyafette cömetçe dağıtıldı. Kahkahalar, eğlenceler. Uzun zaman sonra, belki Montmogery den ayrıldıklarından beri bu kadar eğlendiklerini hatırlamıyorlardı Ejder ırkı. Gelecek olan bu çocuk daha dünyaya gelmeden neşe ve mutluluk yaymıştı etrafına. Geç saatlerin ilerleyen zamanlarında ister istemez dağılan Ejder ırkı, yüzlerce iyi temenni ve hayır dualar ederek evlerine doğru ilerlediler. Gökteki dolunay gölü ve kasabanın etrafında yer alan düźlükleri kurşuni bir renge boyayarak bu geceye efsunlu bir hava yaymıştı.
"Allah doğacak olan çocuğunuza afiyet ve sıhhat versin efendim." dedi ihtiyar Molly, Algara.
Algar minnettar bir ifadeyle ihtiyar Mollye baktı.
"Teşekkürler ihtiyar dostum." dedi Algar. "Böyle zor günleri dağıtarak hepimize birer mutluluk kaynağı oldu bu olay."
"Kesinlikle efendim. Daha doğmadan mutluluk getiren biri, doğduktan sonra ne tür mucizeler ile birlikte gelir bilmem?"
"Hepimizin artık mutlu ve neşeli günler geçirmeyi hakettiğimizi biliyorsun ihtiyar dostum." dedi Algar.
"Yıllarca Ailelerimizin ve yıkılan, ellerimizden alınan topraklarımız için yas tuttutuk. Eskiden nasıl neşeli ve huzurluysak şimdi de burada, yeni topraklarımızda huzurlu ve mutlu olmamız gerekir."
İhtiyar Molly bir kaç saniye sessizce bekledi. "Bir asır bile geçse yine de yas tutardım lakin ömrüm buna yetermi bilmiyorum. Lakin tek değişmeyen bir şey var, Ejder ıŕkı bu dünyada yaşamını sürdürdükçe Montmogery toprakları bizimdir. Ve bizler o toprakları alana dek durmayacağız. Bir gün, yakın bir zamanda tekrar eski ihtişamımıza döneceğimizi biliyorum efendim" ihtiyar fazla yorulmuş bir şekilde hızlıca söyleyeceklerini tamamlayıp derin bir nefes aldı.
"Saat bayağı geç olmuş, sizlere huzurlu ve bol ışıklı geceler efendim." diyerek karanlığın kapladığı dar sokaklara daldı ihtiyar Molly.

Sayılı günler çabuk geçerdi, günler haftalara, haftalar aylara birleşerek beklenen gün gelip çatardı.
İki katlı konağın ikinci katında, Kral soylu Algar'ın geniş odasında, el işi kara ağaçtan yapılma, üzerinde Büyük beyaz ejderin ve son savaşlarının bir çok kabartmasının yeraldığı, ihtişamlı diyemesek de güzel bir yatakta sancılar içerisinde kıvranan anne, terden sırıl sıklam olmuş yüzünü acıyla sağa sola dönderüyordu. Acı, yaşlanmaya yüz tutmuş bedenine ağır geliyordu.
En maharetli ebeler çağrılmıştı, uykuları yarıda bölünerek. İki katlı konağın ikinci katında bir koşuşturmacaydı aldı başını gidiyordu. Algar'ın telaşı yüzünden okunuyor, çaresizce koşuşturanlara bakıyordu. Doğum ne kadar da sevindirici olsa da, en az ölüm kadar acı vericiydi. Tek fark vardı aralarında, bir acının sonunda başlayan mutluluk dalgası, diğer acı da hüzne neden oluyordu.
Saatler sonra, bekli daha uzun bir zaman dilimi geçmiştir. Gecenin yerini gündüze bıraktığı, güneşin ilk ışıklarıklarını uyumuş olan dünyaya yansıttığı zaman, tiz ve hayata tutunmaya çalışacak kadar güçlü bir çığlık konağın ikinci katını doldurdu.
Kral soylu Algar heyecanla oturduğu yerden fırladı. Gözü hareketsizce gelecek olan habere odaklanmıştı.
Bekleyişi uzun sürse de haber gelecek gibi değildi, sessiz bir hava bürümüştü tüm konağı.
Az sonra terler içerisinde odadan çıkan yaşlı ebe yüzünde hüzünle Algara yaklaştı.
"Kral soylu yüce Algar. Seni tebrik ederim. Koca gözlü, gece kadar koyu saçlı bir erkek Evladınız oldu."
Algar'ın gözleri ışıl ışıl parıldamaya başlamıştı. Veliahtını görmek için sabırsızlanıyordu ama yaşlı ebe'nin sözleri bitmiş gibi değildi.
"Lakin Lordum, Allah oğlunuza uzun ömürler verecek ki annesinin yaşamını alarak oğlunuza bahşetti."
Az önce sevinçten parlayan gözler yerini hüzüne bırakmıştı. Sevdiği kadın, ilk ve son aşkı marry solup dünyadan göç etmişti. Kabzolan ruhu yükselerek göklerin ötesindeki cennete uçmuştu. Doğum esnasında ölen anne, tüm annelerden daha yüce tutulurdu.
"Marry'e bu yakışırdı." dedi Kral soylu Algar acı yüklü kısık ses tonuyla.
"Sana Annelerin en şereflisi olmak yakışırdı benim güzel Marry'im."
Yavaşça odaya daldı, annenin cansız bedeni yatakta, bebek ise bu soğumaya yüz tutmuş bedenden süt emiyordu. Annenin ilk sütü çok önemliydi. Anne doğum esnasında dahi ölse bu ilk süt bebeğe kesinlikle içirilirdi. Algar bebeğini kacağına alarak masum yüzüne baktı, baktı. Marry'in hayallerindeki erkek ismini yavaşça kulağına eğilerek fısıldadı:
"Senin adın Elfryn." dedi.
"Soylu ve güçlü bir isim. Umarım kaderin bu ismi taşıyanlarınkisi gibi olur."
Karmaşık ruh hali Algarı çıldırtacak gibiydi. Bu doğuma sevinmelimiydi, yoksa ölüme üzülmelimi?
Aslında ikiside aynı şeydi; ikiside ruhu bir dünyadan başka bir dünyaya taşıyan araçlardı. Tarih bunlara iki ayrı isim verdi: acı olanına ölüm dendi ilk önce, mutluluk getirene Doğum denildi.

Büyük bir tören ile yücelmiş anne Marry, yıkanan bedeni beyaz kumaşlara sarılarak toprağa gömüldü. Onu tanıyan, tanımayan her kes ağlıyordu. Merhametli Marry ana fakirlere daima yardım ederdi. O yalnızca bir değil, bir çok öksüz bırakmıştı ardında.
Her doğan ölürdü, ölen unutulur, yerini başka şeyler doldururdu. İstisnalar olurdu elbette. Bazılarının yeri başka bir şey ile doldurulmazdı. Ölüm onları alıp uzak dünyalara götürsebile...
Denildi ki Elfry'in doğum yılı o zaman Elva ananın Büyük beyaz ejder ile birleşme yılına denk gelmişti. O doğduğunda gökten inen beyaz ışık doğan bu erkek bebeği kutsamış, daha uzun bir yaşamı olsun diye annesininkini alarak ona bahşetmişti.
Büyük beyaz ejderin ruhu göklerden inerek Elfryn'e hayat vermişti. Asırlar sonra, Ejderin Ruhu başka bir insana hayat veriyordu. (Emin olun ki hayat verdiği kişiler hiç de sıradan kişiler değildi.)
Bu özel durum Elvanın soyuna Büyük beyaz Ejderin bir armağanıydı.

Seçilmiş [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin