Ejder Krallığı hakkında
Kadim zamanların unutulmuş tarihlerinde, şimdilerde birer tahmin olarak E.s (Ejderden sonra) 1765 yılı olarak anlatıla gelmiş zamanların ihtişamlı günleri sürüp gidiyordu.
Yeşilliğin daha bol, huzurun daha çok olduğu zamanlarda bir çok ırka nazaran Ejder ırkı yüksek medeniyetler kurarak hanedan topraklarını kuzey sınırına ( dalyn dağlarına) kadar genişletmişti.
Gorgonlardan kurtarılmış topraklar şimdi daha ışıklı ve daha huzurluydu.
Işığın varisleri bu topraklara huzur ve barışı getirmişti.Ejder halkı, (bir diğer adıyla yüce ırk)
Güçlü ünsanlardı.
Bir insana nazaran uzun boylu, güçlü ve daha dayanıklı bir halktı. Savaş aletlerini kullanmada neredeyse tüm ejder erkekleri oldukça maharetliydiler ( tabii istisnalar her zaman olabiliyordu.) Demiri işlemekte ustalaşmış olan bu kadim halk, demirden envai çeşit alet yapabiliyordu. Bu aletlerin başında hiç şüphesiz kılıç gelirdi; kılıçlarını Dalyn dağlarının kara topraklarından getirdikleri demirlerle oldukça sert ve uzun kılıçlar yaparlardı. Yaptıkları kılıçlar oldukça ağır ve dayanıklıydılar. İçine işlenen ejder alevlerinin ısısı bu kıkıçları yenilmez kılardı.Zırhları Gorgonlarınki kadar sağlam olamasada bir şey vardı ki oda Gorgonların zırhlarından daha ihtişamlı ve göz alıcı olmasıydı. Yaldızlı işlemeler ve bir takım kutsal sözlerin ortasında, Ejder kırallığının amblemi olan büyük beyaz ejder kabartması yer alırdı. ( Bu kabartma kılıçlarında, kitaplarının sert deri kapaklarında ve özel eşyalarının hemen hepsinde yer alırdı.)
Ejder ırkı barış ve refah içinde yaşayan bir halk idi. Genellikle canlı renkleri olan giysiler giyer, oldukça rahat, ozamanın imkanlarına nazaran oldukça lüks dairelerde yaşarlardı.Kadın ejderler, terzilerin maharetli ellerinde ustaca dikilmiş ağır ve canlı renkleri olan boydan giysileri tercih ederlerdi. ( Sizinde tahmin edeceğiniz gibi, belkide tahmin edemeyeceksiniz, bazı savaşçı ejder kadınları zamanlarının modasına uymayarak, bir erkek gibi pantolon ve gömleği tercih ederdi.)
Ejder ırkının nerden ve nasıl geldiği birer soru işaretiydi kafalarda adeta. Kime sorsanız bunun çok eskiye dayandığını ve yazılmayan bir tarihin zamanla unutulduğunu savunacaklardı ama efsaneler ve hikayeler yok değildi. Bana sorsanız ben bile bilmiyor olabilirim ejder ırkının varoluş serüvenini ama size yüce ırk arasında en yaygın olan efsaneyi anlatacak kadar bilgimin olduğu sırrını verebilirim, tabii şuan bir sır olarak kaldıysa (!)Rivayete göre, E.ö 115 yılları arasında, dünyanın daha karanlık ve daha kötü olduğu topraklarda bir gurup insan yüksek dağlara çekilerek kötülükten korunmayı amaçlayarak mağara ve kovuklara sığınmışlardı.
Neredeyse her yerde kol kezen ölüm yüksek dağların sarp yamaçlarına ulaşamamıştı, kim bilir belki bu esrarengiz yamaçlardan ölüm bile korkmuş olabilirdi.
Kötülüğün bunaltıcı karanlığına karşı bu bir gurup insanın içindeki bir parça umut ileride karanlığı uzun bir süre uzaklaştıracak bir ışık doğurabilecekmiydi?
Yıllarca yarı aç olarak, böcekler ve yenebilecek otlarla yaşadılar.
Ne yazık ki ölüm sınır tanımayarak bir gurup Gorgon'u insanlarla karşı karşıya getirdi. Korku içerisinde yaşayan insanlar ellerinde hiç bir savaş aleti olmadan korkuyla mağaralara sığınmışlardı.
Kara lordun kölesi olmuş, saf değiştirerek karanlığa kapılan, lanetlenerek birer canavara benzeyen insanlar iğrenç ve bir okdarda kötüydüler.
Devasa Comodo ejderlerine binerek kötülükten saklanmaya çalışan ama bir türlü kurtulamayan insan ırkını tek tek kılıçtan geçirerek oradan uzaklaşmışlardı bile.
Ne varki unuttukları bir şey vardı ve bu şey ileride onların sonu olan ışığın kaynağı olabilirmiydi?Bir ağaç kovuğunun karanlık dehlizinde, hıçkırıklarını tutarak ağlayan bi kız vardı.
Safran sarısı saçları, iri ve uzun kirpikli okyanus kadar derin olan mavi gözleri vardı.
Yüzüne bir süs gibi yerleştirilmiş küçük ve kalkık bir burun, dolgun dudakları ve tabii al al olmuş yanakları beyaz tenine zerafet katmış güzel bir kız çocuğuydu. Efsaneler ve ejder insanlarının bellekleri bu kızın yaşını her defasında karıştırırdı;
Kimisi o zamanlar dokuz ila on yaşları arasında olduğunu ısrarla savunurken, bazı yazılı kaynaklar kızın tam tamına on beş yaşında olduğunu belirtiyordu. Yaş konusu her ne kadar ihtilaflı olsada o kız her kesin belleğinde Elva anaydı.
Kovuğun güvenli dehlizinden çıktığında Yüce Elva, tüm soydaşlarının, anne ve babasın cansız bedenleriyle karşılaşmıştı.
Kalbine yayılan hüzün ve korkunun yanında kin ve intikam hırsı hepsinden güçlüydü.
Kötülüklerle dolu dünyada yalnız ve korumasızdı. Sığınacak tek yeri ağaç kovuğuydu ama kış kapıya dayandığında bu küçük kovuk onu yeteri kadar ısıtmayacaktı.
Çıplak ve yüksek dağların sarp yamaçlarındaki Elva aylarca korku içerisinde, her gece kabuslarla uyanarak, geceleri yarı uyanık bekleyerek günlerini geçiriyordu. Taki onun sesini duyana dek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilmiş [Düzenleniyor]
Fantasi#The Wattys 2016 Kazananı Hazırlanın, Beyaz ejderin şarkısı yükselmek üzere. Karanlık ve kötülük için büyük savaş kapıda, ölüm birçok ırkı bekliyor olacak. Karanlık dünya'nın puslu örtüsü kalktığında, yeni bir savaş ve Marid...