Orman Çobanı

386 55 1
                                    

"Emrinizdeyim efendim" dedi orman çobanı. "Saygısızlığımızdan dolayı özür dileriz, benim ve tüm orman adına."
Asgard şaşkın bir şekilde orman çobanının garip küçük suratına bakarak. "Asam" diyebildi kaygıyla. "Asamı almalıyım."
Asgard daha harekete geçemeden orman çobanı asasını yerden alarak saygıyla kendisine sundu. Asgard asasını hızlıca alarak Orman çobanına sordu:
"Kimsin sen?"
"Ben orman çobanı Daphnis yüce bilge" dedi orman çobanı.
"Bu da yardımcım (bineğini göstererek) Menag."
"Orman çobanı öylemi?" Asgard kendi kendine söylendi.
"Orman çobanları hakkında bir kaç şey duymuştum ama bu kadar yakınımızda birisinin olduğunu bilmiyordum." dedi Asgard.
"Duyduklarıma göre orman sizleri dinlermiş, dediklerinizi yaparmış. Sizler de ormanı korur kollarsınız."
"Evet, orman sesimize kulak verir, buna karşılık bizler de ormana hizmet ederiz." dedi orman çobanı.
"Sizleri kulübemde ağırlamak isterim efendim, bu gece misafirim olun"
"Buna çok memnun oluruz. Bu gün yeterince yorulduk, yarın için iyi dinlenmemiz gerekecek." dedi Asgard neşeyle.
"Elfryn ne olacak Asgard" diyerek söze girdi Rowien sessizliğini bozarak.
"Muhtemelen yorgunluktan bayılmıştır. Onu kulübeye kadar taşımamız gerekecek."

Elfryni menag'ın sırtında, topraktan tavanı olan, sarmaşıklarla kaplanmış, doğuna açılan bir penceresi olan, küçük yeşil kapılı, iki meşenin arasına inşa edilmiş kulübeye kadar taşıdılar.

Kulübe'nin içi dışına göre oldukça konforluydu. Hasırdan örülmüş koltuklar vardı odanın sağında, doğu penceresinin yanında. Kocaman bir meşe kütüğü hasır koltukların ortasında masa görevi görüyordu. Kütüğün üzerinde iki tane, yarısı dibine kadar erimiş mum vardı.
Doğu ve batı penceresinin önüne ince yeşil birer perde örtülmüştü. İki odalı küçük bir kulübeydi ve oldukça rahat görünüyordu, yosunlu orman tabanına nazaran.
"Buyrun efendiler, şöyle geçin (hasır koltukları işaret ederek) rahatınıza bakın." dedi Daphnis.
Elfryn'i taşıyarak geçip hasır koltuklara oturdular. Orman çobanı biraz sonra elinde bir şişeyle geri geldi. "Bunu arkadaşınıza içirin, kendine gelecektir. Çok enerji harcadı, ayakları sudaydı, su enerjiyi çeker, güçsüz bırakır."
Şişedeki beyaz sıvıyı Elfryne Asgard içirdi, Rowien ise her şeyi izlemekle yetiniyordu. Dakikalar geçmemişti ki Elfryn gözlerini ağır ağır açtı. Etrafına anlamsızca bakıyor, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Neredeyim ben?" diye sordu kısık bir sesle. Yuttuğu sular ağzında acı bir tad bırakmıştı.
"Endişelenmeyin beyim, orman çobanı Daphnis beyin evindeyiz." dedi Rowien heyecanla.
Elfryn birşey anlamamış şekilde yerinden doğrularak etrafına baķındı, karşı taraftan kendisine bakan kısa boylu adama baktığında orman çobanının kim olduğunu anlar gibiydi ama buraya hâlâ nasıl geldiğini anlamış değildi.
"Buraya nasıl geldik? Asgard, bana her şeyi anlatacakmısın?"
O gün Asgard Elfryn'e olup biten her şeyi anlattı, sarmaşıkları, orman çobanını, suya düşüşünü ve buraya nasıl getirildiğini...

Orman çobanı bu süreç içerisinde kendilerine güzel bir sofra hazırlamıştı. Savaşçı yönü kadar aşçılığıda oldukça iyiydi.
"Buyrun sofraya efendiler, bu gün doğanın verdikleriyle yetineceğiz." diye çağırıda bulundu Daphnis.
hepsi büyük bir mutlulukla masaya geçti, sofrada kızarmış bir ördek, yabani havuçlar ve bir çok sebze ve meyve vardı. Isırganotlarından yapılan yemeklerin hoş kokusu duyuluyordu. Bu durum kendilerini mutlu etmişti, güneş batarken küçük kulübeden neşeli şarkılar ve kahkahalar duyuluyordu.
Rowien ve Asgard Ejder lehçesinin yüksek söcükleriyle yazılmış şarkılar söylüyor, konuşup eğleniyorlardı.
Orman çobanı sessizce ve mutlu bir şekilde şarkıları dinleyip gülümsüyordu.uzun uzun konuşuldu bitip tükenmeyen gecenin karanlığında, hikâyeler anlatıldı, şarkılar söylendi.
"Sen kimsin?" diye sordu herşeyin sonunda Elfryn orman çobanına.
"Ben ormanın çocuğuyum, ona hizmet etmek için görevlendirildim. Ormanın ruhları beni dinler ve bana itaat eder. Ben Daphnis, uçan keçim Menag'a binerek ormanı gök yüzünden kolaçan ederim. Ormana huzuru sağlar, kötülükleri uzaklaştırırım."
"Son zamanlarda farklı birşeyler gördünmü ormanda?" diye sordu Asgard.
Daphnis biraz düşündükten sonra bir şeyler bulmuş gibi sevindi.
"Bir kaç gün önce iki çatal dilli yakaladık. Sarmaşıklarım onları sıkıp nefessiz bırakana kadar durmadı. Son zamanlarda sık görünür oldular."
"Çatal dillilermi?" dedi Rowien.
"Onlar da ne?"
"Bu Gorgonlara verilen bir isim. Dillerini yılanlardan aldıkları için böyle adlandırıldılar. Pullu derilerinide yılalardan aldıklarını söylerler, bazıları Timsahlar gibi zırhlarının olduğunu ve bunu timsahlardan aldıklarını söyler." diye karşılık verdi Elfryn.
"Kesinlikle doğru söyledin evlat. Lakin dillerinin özelliği yılanlardan gelmiş olabilir, ancak derileri kesinlikle timsahlardan  gelmedir."
dedi Asgard.
"Sorun şu ki anladığım kadarıyla Gorgonlar bizim peşimizde. Zorander rahat durmuyor, medyumlarını kullanıyor ama bu ormanda medyumlar dahi bizleri göremez. Ormanın büyüsü buna izin vermez en azından."
"Orman kendisini korur, tehditleri yok eder, yangın çıkarmak bile çok güçtür, ağaçlar yanmaz, söndürür kendilerini. Büyü işlemez." dedi orman çobanı heyecanla.
"Biz Ejder ırkını severiz, saygı duyarız. Onlar çok iyi bir ırktır. Zorander onları yendi, bizler ve ormanlar ona çok kızdık, sizleri uzun süre görmedik, öldüğünüzü düşündük" diye devam etti.
Hepsi birden Daphnis'e bakıyordu.
Orman çobanı nereden biliyordu ki Ejder ırkını, hem kendilerine saygı duyulması hoşlarına gitmiyor değildi.
"Sen, Ejder halkını nerden tanıyorsun?" diye sordu Elfryn.
"Biz Ejder ırkını iyi tanırıs." dedi Daphnis Elfryn'e bakarak.
"Asırlardır tanırıs, bazıları gelir ormanda misafirim olurdu. Çok seyahat ederlerdi. Ormanı korur, saygı gösterirlerdi. Ama Zoranderin büyük ordusundan sonra bir daha gelmediler. Şimdi siz geldiniz, biz çok mutlu olduk." Daphnis bunları söylediği anda dışarıda büyük bir gürültü yaşandı. Sanki tüm ağaçlar sallanıp yapraklarını döküyor gibiydi.
Asgard telaşla ayağa fırlayarak pencereden dışarı baktı.
Biraz önce geldikleri ağaçsız yolda şimdi bir çok yaşlı ağaç yeralıyordu.
"Bu da neyin nesi?" diye sordu Asgard telaşla.
"Korkmayın efendiler, ağaçlarım sizin tekrar dönmenize seviniyorlar." dedi Daphnis her şeyi açıklamak istercesine.
"Geldiğimiz yönde ağaç olmadığına eminim. Şimdi bir çok yaşlı ağaç yeralıyor orda. Bu nasıl olur?" Asgard olaylara şüpheyle bakıyordu.
"Onlar yürüyen ağaçlar, büyük büyücünün onlara bahşettiği bir armağan. Sizleri görmek için gelmiş olmalılar."
"Yürüyen ağaçlarda neyin nesi?" diye sordu Rowien.
"Onlar ormanın yaşlı ruhlarıdır, yer değiştirir ormanı gezerler. Bazıları konuşur. Onlar tüm ağaçların efendisidirler, onlar altınmeşelerdir."
dedi Orman çobanı.
"Bir kaç efsanede Altınmeşeleri duymuştum aslında. Büyük savaşın kötülüklerine karşı Altınmeşelerin de savaştığını işitmiştim." dedi Asgard.
"Onlar savaşırlar, kötülükten hoşlanmazlar, güçlüdürler." diye gururla konuştu Daphnis.
"İsterseniz dışarı çıkıp kendilerini yakından tanıma fırsatı bulabilirsiniz, kendileri buna çok memnun olurlar" diye devam etti Daphnis.

Her biri yavaşça kulübenin kapısından dışarı çıktılar. Gece çoktan bastırmış ay ve yıldızlar açıklıkta dans ediyordu. Ormanda gece kuşlarının ötüşleri her yanda duyuluyordu.
Orman çobanı önde devasa büyüklükteki meşe ağaçlarının yanında duruyordu. Yılların verdiği yaşlanmayla gövdesi pul pul olmuş, derin yarıklar ve oyuklar görünüyordu. Gece olmasına rağmen kabuk tutan gövdelerinin altın gibi parıldadığı gözden kaçmıyordu. Göklere doğru uzanan dallarında tek tük yaprak olmasa tamamen kuruduklarına kanaat getirirdiniz. Diğer ağaçlardan daha görkemli ve daha büyüklerdi. Asilce gökyüzüne uzanıyorlardı. Kökleri dışarı fışkırmış dalları gibi kuruydu, bu kökler sayesinde hareket ediyorlardı.
"Ormanın Asil ağaçları, karşınızdaki kişiler" Elfryn ve Rowien'i işaret ederek "Yüce Ejder ırkının birer mensubudur. Bu kişi ise" Asgardı gösterdi "Büyük ışık büyücüsü Bilge Asgard." dedi Orman çobanı Daphnis.
Biraz sonra ağaçların en büyüğünden kulakları tırmalayan bir çatlama sesi duyuldu. Sanki tüm gövdesi boydan boya ikiye ayrılırcasına sesler çıkarıyor, sallanıyordu. Ardından sallanmalar bittikten sonra, ağacın geniş gövdesinde derin çukurlar gibi iki göz belirdi, ardından son bir çatlama sesinden sonra kırışıklar içerisinde bir burnun altında ağzı belirdi. Hepsi hayretle olanları izliyordu. 
"Ormanımıza Hoşgeldiniz Yüce ırk ve Bilge Asgard" dedi kalın ve gür bir ses.
"Oldukça memnun olduk Üplrpertiormanının yaşlı ruhları" dedi Asgard saygıyla.
"Uzun bir süre sonra sizi buraya getiren nedir?" diye sordu Altınmeşe.
"Bizler eski topraklarımızı kurtarmaya gidiyoruz, Goblinlerin üzerinde tepindikleri krallığımızı ellerinden alıp tekrar yüksetmeye gidiyoruz." dedi Asgard yüksek sesle.
"Bu çok iyi bir haber lakin üç kişiylemi koca Goblin ordusuna karşı savaşacaksınız?"
"Hayır, tabiiki böyle bir şey yapmayacağız. Bizler sadece gözlem amaçlı gidiyoruz, ordumuz hazır olduğunda onlarla savaşacağız."
"Bizler sizlere yardım etmekten şeref duyarız, bu yüce savaş başladığında saflarınızda yer almayı çok isteriz."
"Buna çok memnun oluruz. Sizin gibi güçlü ruhlar bizlere çok yardımcı olurlar." dedi Asgard.
"O gün geldiğinde tüm kuvvetimizle sizinle beraber olacağız. Yeter ki bizlere haber verilsin."
"Şimdi izninizle sizleri fazla meşgul etmeden yerlerimize dönelim" dedi yaşlı altınmeşe ve koca bir gürültü ve yer sarsıntısıyla beraber hareket eden köklerini yavaşça ileriye doğru gererek hareket etmeye başladı. Sallanan dallarıyla bir kaç dakika sonra tüm Altınmeşeler gözden kayboldu.
"Buyrun içeriye geçelim, orman geceleri çok soğuk olur" Daphnis tüm büyülü havayı dağıtırcasına konuştu.
"Sizlere yatacağınız yerleri göstereyim, saat oldukça geç olmadan uyumanız gerek."
Küçük kulübenin ikinci odasında Asgard eğrelti otlarıyla dolu bir yatakta, Elfryn ve Rowien aynı şekilde eğrelti otlarından yapılmış yer yataklarına uzandılar. Orman çobanı elinds bir mum ile odayı aydınlatıyordu.
"Ben istemediğim sürece kimse buraya giremez, huzur içerisinde uyuyun, güvenli bir yerdesiniz" diyerek mumu söndürdü ve odadan çıktı. Batıya bakan pencereden karanlık odaya giren ay ve yıldız ışıkları huzur vericiydi, orman tamamiyle sessizliğe kapılmış tüm ruhlar uyuyordu.
"Başarabilecekmiyiz Asgard?" diye sordu Elfryn fısıltılı bir şekilde.
"Eğer gerçektwn inanırsak başarabiliriz evlat. Daha ilk günümüzde yardıma çağıracak bir kaç dost bulduk bile. Bir kaç kişi daha bulursak topraklarımızı tekrardan kazanabiliriz." Asgard'ın teskin edici sözleri kalplere ferahlık yayıyordu. Bundan sonra hiç bir konuşma olmadı, uyku gözlere birer ağırlık gibi çökerek beraberinde uyku getirdi. Bir kaç dakika sonra hepsi derin uykuya daldılar.

Seçilmiş [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin