Safir Dağlarına

193 48 1
                                    

Kuşların neşeyle şakıdığı güneşli bir sabaha uyandı Elfryn. Gözleri ilk olarak Lafneyi aradı ama bulamadı.
Güneş ışığı yapraklardan sızarak yüzüne çarpıyordu.
"Erken uyanmışsın" dedi narin bir ses. Elfryn etrafına bakındı merakla. Duyduğu ses Nehrinkızına aitti.
"Neredesin?" diye sordu Elfryn.
"Gündüz ışığında beni göremezsin" dedi Lafne.
"Neden göremiyorum?"
"Gök yüzüne bak" dedi Lafne.
Elfryn başını kaldırarak çıplak gökyüzüne baktı.
"Gündüz yıldızlar görünmez, ışıklarını yıldızlardan alanlar da görünmez. Gündüz bizim örtümüzdür." dedi Lafne.
"Hoşça kalın, doğanın sesi hep sizinle olsun" dedi ve gitti. Orman büyülü havasını terkederek yerini değişik hayvanların seslerine bıraktı. Bilmediği, görmediği kuşlar ve nice hayvanin yabancı sesi kulaklarına doluyordu.
Sonra Asgard ve Rowien uyandı. Kısa bir kahvaltı bekleyisinden sonra hazırlanan çantalarını sırtlayarak tekrardan yola koyuldular. Çatık nehrin sığ olan bir yerinden, ayaklarını serin sularına daldırarak karşı kıyıya geçtiler. Burası da karşısı gibi huzurlu ve güvenliydi. Nehirormanından çıktıklarında kendilerini çıkpalak topraklar selamladı. Hafif bir esindi çarptı yüzlerine, sonra alabildiğince sıcak yayıldı. Orman ve bu çorak topraklar arasında oldukça fark vardı. Cennetten, cehenneme geçiş yapmışlardı sanki kısa bir sürede. Etrafta ne kaybolmaya yüz tutmuş bir patika yolu ne de gölgelik oluşturacak bir ağaç vardı. Uzun bir yolculuk müddetince güneşe maruz kalmaya mecburdular. Üç yolcu yan yana dizilmiş yürüyordu. Asgard metanetle ileriye bakıyor, düşünüyordu.
"Safir Dağlarına" dedi yüksekçe,
İleriye bakarak. Yürüdüler uzunca yol olmayan çıplak topraklar da. Öğle vaktini geçince yemek yediler güneş altında, hızlıca ve tekrar yola koyuldular. Sıcak olan hava öğleden sonra daha da ısınmaya başladı, yolcuların terlemesine, Elfryn'in başının dönmesine neden oluyordu.
Gözlerinin önüne nokta nokta karartilar geliyor, hızlıca gozlerini ovuşturuyordu. Bunlar güneşin serap etkisiyle birer oyunuydu. Baş dönmeleri iyice arttiğında Ëladraw dönmeye başlamıştı ayakları altında, topraklar sağa sola yükselerek alçalıyordu. Adımları gittikçe dengesizleşti ve en sonunda kendisini yerde buldu.
Rowien ve Asgard koşarak Elfryn'in yanina geldiler. Karanlığın iyice yer edindiği gozlerinde bulanik birer siluet gibi duruyordu ikisi.
"Ne oldu beyime" diye söylendi Rowien.
"Güneş" diye bağırdı telaşla Asgard. "Güneşen çok maruz kaldı. Hemen pelerinini çıkar kendisine gölge yap!" diye haykırdı Rowien'e. Rowien hızlıca pelerinini çıkarıp Elfryn'in üzerine gölge yapmaya başladı. Asgard mataranin birini alarak tüm suyu Elfryn'in başından aşağı boca etti. Gölgr ve serin suyun yardımıyla kendisine gelir gibi oldu Elfryn. Yorgun, yarı aralı gözleriyle Asgard ve Rowien'e bakıyordu. Az sonra serin bir rüzgar esmeye başladı olanlara yardım ederek. Elfryn iyice kendine geldiğinde güneş batı istikametinde yavaşça batmaktaydı.
Safir dağları uzaktaydı, gidilecek yol tehlikeliydi. Güneş bile bazen öldürücü olabiliyordu.

Karanlığın serinliğinde, koca bozkır ovalarının geniş düzlüklerinde, üç yolcu şekilsizce yükselen bir kayaya sırtını dayayarak  ateş eşliğinde konuşuyordu. Gün her ne kadar da tatsız ve yorucu geçse de, gece gündüze nazaran rahatlatıcıydı. "Tam olarak ne yaşadım bilmiyorum ama tekrar anlatsan durumumu iyi olur Asgard" dedi Elfryn.
"İyi dinle evlat" dedi Asgard ve başladı uzun bir konuşmaya.
"Upir kral o gün koluna yapıştığında biz seni bulduğumuzda yarı baygındın. Işığı kullanarak Upir kralı kovduk lakin bizim geldiğimizi duyduğunda zehrini damarlarına yollamıştı bile. Upir zehri sinsi ve öldürücüdür. Bildiğim tüm şifa büyülerini kullandım lakin sadece zehri durdura bilmiştim. Kalbine giden yollar kapandı zehre ama hâlâ senin damarlarında dolaşmakta. Upir değilsin ama onların küçük bir özelliğini almış oluyorsun." Asgard bunları söylerken uzaklardan hafifçe yükselen bir kurt sesi duyuldu.
"Upirler ölümsüzdür evlat, sen ölümsüz olmadın ama uzun bir yaşama sahip oldun."
"Vay canına, bu çok iyimiş" diye söze atladı Rowien heyecanla.
"Güzel olmasının yanında bir sorunda biraktı Upir. Elfryn bu gün de olduğu gibi güneşe çok maruz kalmamalı. Normal sıcaklık ona etki etmez lakin yüksek sıcaklıklar kör olmana bile sebep olabilir."
Elfryn şimdi anlayabiliyordu olanları, bulanık görmesinin sebebini. Sessizce düşneye dalmıştı. O anda Rowien neşeli bir şarkı söylemeye başladı.

Uzak toprakların gri denizlerini aşarak geldi Nundor
Ejder kakmalı gemisinin dümeninde
Batıya çevirdi rotasını Gorgon topraklarına
Zorander'in karanlığına girdi, kara sularda yelken açarak
Fırtınalı denizin melun havasına göğüs gererek demir attı melanet toprakların sularına
Kara atların kurtlara aşık attığı bozkırlara ayak bastı
Elinde efsanevi Servil kılıcı
Kürklü çizmeleriyle ezdiği topraklar
Deniz ötesinden gelen Nastar'ın kanıyla sulanmıştı
Nundor heybeyiyle bağırdığında
Haykırışını dev Gorgon duydu
Elinde koca topuzu dikençalıyla koşarak geldi yeri sarsarak
Rüzgar savuruyordu Nundor'un bir birine yapışmış deniz kokan kara saçlarını
İki çift kara göz kinle bakıyordu ufka
Bela gözüküyordu uzaklarda
Dev Gorgon geldi bozkırın denizle birleşen yamacına elinde dikençalıyı sürüyerek
Ağzından akan salyalarıyla, derin izler oluşmuş pis yüzüyle bakıyordu karşıya
Düşyer'in ihtişamlı topraklarından gelen Nastar'ın oğlu Nundor
intikamının hırsıyla kaldırdığında Servil'i çarpıştı gök yüzünde dikenliçalıyla,
Ariflerin dillerine nakşedildi o günün destanı, irfani bir havaya bürüdü kara toprakları. Zordor'un diline yayıldı epik öyküsü, denizaşırı topraklarda yaşayan Lutihor insanlarına ulaştı Dev Gorgon Surith'in feryadı.
İlbeter'in evlatları kazırken gece madenleri,
Gece taşlarının karanlık pırıltılarına yazıldı Nundor'un zaferi
Nundor öldürdüğünde dev Surith'i bitmemişti bitmişliğin destanı.

Epik şarkı bittiğinde bir kurt uluması daha duyuldu yakınlardan sinsice.
"Bu şarkıyı nerden öğrendin?" diye sordu Elfryn.
"İhtiyar Molly anlatmıştı Nundor'un destanını, ben sadece şarkıya dönüştürdüm sözlerini" dedi Rowien yüzünde koca bir gülümsemeyle.
Bir kurt daha uluduğunda, endişeli Asgard aniden ayaklanarak seslendi.
"Çabuk hazırlanın, gidiyoruz" dedi.
"Ne oldu?" dedi Elfryn telaşla.
"İyi şeyler olmuyor bu bozkırlarda, karanlık lisan konuşuluyor bu topraklarda." dedi Asgard korkuyla.
"Kim, ne konuşuyor?" dedi Rowien.
"Kurtlar" dedi Asgard "Kurtlar'ın ulumaları normal değil, farklı uluyorlar, kasvet ve karanlıkla soluyorlar."
Üçü korku ve telaş içerisinde toparlanırken koca bir karanlık göründü önde koca kayalığın tepesinde, hırlayarak ateşin karşı tarafına büyük bir gürültüyle atladı.
Ateşin ışığıyla boz kürkü seçile biliyordu kurdun. Ağzından yerlere akan, dişlerini göstererek hırlayan koca bir kurt duruyordu kızıl gözleriyle kendilerine bakarak. Dehşet saçıyordu çehresi. Asgard hariç iki yolcu korkuyla yere düşmüştü. Asgard metin bir şekilde korkusuzca ayakta dikiliyordu.
"Korkmayın" dedi net bir şekilde "ışık varsa, karanlığın köpekleri bize yaklaşamaz."
Biraz sonra kurtların sayısı üçü buldu, bir kurt daha geldi kayadan atlayarak, biri daha karşıdan, katanlıktan salınarak gelip aralarına katıldı. Son gelen gece gibi siyahtı, diğerlerinden iri ve güçlüydü.
"Vay vay, bakın burda kimler varmış, büyücü Asgard ve yaverleri" dedi koca kurt şaşırmış olan iki yolcuya bakarak. "Zorander buna çok sevinecek"
"Bizlere bulaşmayın" diye haykırdı Asgard. "Buna pişman olursunuz"
Kurtlar arasında bir uluma seli yaşandı, galiba hepsi gülüyordu söylenenlere.
"Anlatılanlar doğruymuş demek, aptal bir büyücü ve macera perest iki salak toprakları adına yola koyulmuş. Hazırlanın, yolculuğunuz burada son buluyor."
"Asla" diye haykırdı Asgard kendisinden beklenmeyen bir kararlılıkla. "Kimsenin gücü yetmez bu irfani yolculuğu sonlandırmaya."
koca kurt gülmeye başladı.
"Nasıl kurtulacaksınız, bu zayıf ışıklamı korkutacaksın bizleri?"
"Bu ateş zayıf olabilir" dedi Asgard gülümseyerek kurda.
"Bende ki alevin ışığı kaynağını Rogar ejderinden alır. Beyaz Ejderlerin ilk atası, en kudretlisinden." dedi ve asasını havaya kaldırdı. Asanın ucunda önce Turkuaz bir ışık parıldadı, sonra ışık güçleşerek beyazlaştı, gözleri kamaştıracak bir hâl aldı. "Çekilin yolumuzdan" dedi Asgard kararla.
"Sonuna kadar karşınızdayız" diye hırladı koca kurt.
"Size yolumuzdan çekilin dedim" diye bağırdı Asgard yüksek sesle. Asasını hızlıca yere çarptı. Yer sarsılır gibi oldu, ışık dalgaları öne doğru atıldı güçlüce. Uluma sesleri, inlemeler ve acıyla hırlama sesleri birbirine karıştı. Kurtlar geldikleri gibi kaçmaya başladılar, inleye inleye.
Afallayan iki yolcuya seslendi Asgard.
"Hadi, çabuk olun, buradan hemen gitmeliyiz."

Seçilmiş [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin