Orman sessiz ve sakindi, kuş sesleri ve ağustos böceklerinin uğultuları her yerdeydi. Arada bir kaç kurbağanın sesi işitiliyordu uzaktan, bu yakınlarda bir su kaynağının olduğuna delaletti. At sırtında üç yolcu sakin ve temkinli bir şekilde ilerliyorlardı orman boyunca. Patika yolunun son bulduğu bu ormandan çıkma telaşı vardı herbirinin ýüzünde.
Bu diyarlara ve bu toprakların canlılarına güven olmazdı, hemen her yerden bir tehlike fışkırıp çıkardı.
Dünyanın karanlıkta ve gizem ile uyuşmuş kalan bu toprakları yabancılara nahoş kokular ve görüntüler sunmakta eşsizdi, sadece biraz beklemek ve odaklanmak gerekti. Hiç kuşkusuz beklediğinizin ötesinde şeyler sunardı bu orman size.
Tabanı solmuş yapraklarla kaplanmış, yosun tutmuştu. Kimi ağaçlar kurumuş, kuru dallarını aşağı doğru sarkıtmıştı. Hiç kuşkusuz gece vakti geçince bir yolcu bu ormandan korkardı bu kurumuş ve korkunç bir görünüme sahip olmuş ağaçlardan. Etrafta küf ve yosun kokusu ağırlıktaydı, etraf gölgeli, zemin nemliydi. Küçük ve rengarenk kurbağalar yapraklarda cirit atıp duruyordu.Bir uğultu almış gidiyordu, hem korkutucu hem korunaklıydı. Görünürde bir tehlike yoktu, sadece sinir bozucu uğultu ve ardından gelen sessizlik vardı. Diğer ormanlar gibi değildi, bir orman ya korkutucuydu, yada güvenilir ama bu orman belli değildi, asıl korkulması gerekende buydu. Neyin nezaman ve nereden çıkacağı belli olmazdı.
İleride ağaçlıklar ve çalılar gittikçe sıklaşmaya başlamıştı, at sırtında yolculuk güçleştiğinden üç yolcu atlarından inerek yaya olarak, ardlarında atlarıyla beraber yola devam ettiler.
Kuytuda, kıyı ve köşelerin birinde katúnë tohumundan gelen Nebkalar'ın ördüğü görünmez ağlar vardı, dikkat ve pür dikkat olmak gerekti zira onlardan kurtulmak kolay değildi.İleride, az ötede kurulan ve şeytanice gerilen bir Nebkà ağı yeralıyordu sinsice. Aç ve gözü dönmüş dev örümcekler bekliyordu ağların ardı sıra. Sadece yemek ve yemekti tek dertleri, doymak bilmeyen iştahlarıyla yerdi önüne gelen herşeyi.
İleride yürüyen Rowien hiç birşeyden habersiz yürüyordu atıyla birlikte Nebkà ağına, az ötede, yakalanmak üzereydi.
Bir kaç saniye sonra olan oldu, Rowien ve atı Nebkà'nın yapışkan ağına yakalandı. Korku ile kişnedi at, Rowien bir çığlık savurdu bu kara ormana. Telaş içerisinde Asgard ve Elfryn ağın yanında bittiler, gelmeden Nebkà kurtarmalıydılar yol arkadaşlarını.
"Sessiz ol!" dedi Asgard.
"Sesini duyacak, bunun ölümünü hizlandırmaktan başka bir işe yaradığı yok."
Rowien sessizliğe gömüldü ve fısıltılı bir şekilde konuşmaya başladı, sesinde telaş vardı.
"Lütfen kurtarın beni buradan."
Elfryn hemen harekete geçti elini ağa uzatmıştı ki Asgard'ın otoriter ve katı sesini işitti.
"Sakın dokunma ona!
Eğer dokunursan elini geri çekemezsin, sende yapışırsın."
Bunun üzerine Elfryn kılıcını kınından çekip havaya kaldırmıştı ki yine Asgardın onaylamayan sesini işitti.
"İşe yaramaz evlat, metal ağlara yapışır, geri çekemezsin."
"O zaman ne yapmam lazım?" diye sordu isyankarca Elfryn.
"Ateş, ateşle ağları yakabilirsin. Çabuk ol, Nebkà gelmeden hemen bir ateş yak!"
Elfryn hemen işe koyulup etraftan topladığı kuru dallarla küçük bir ateş yaktı. İşte o zaman Koca Nebkà'nın korkunç tiz çığlığı duyuldu.
"Çabuk olun, geliyor!" diye haykırdı Rowien.
Asgard yanan bir odun parçasını hızla eline alarak Rowienin yapıştığı ağları yakıp koparmaya başladı. Bu arada Nebkà gittikçe yaklaşıyor, ürken at ağda delice hareket edip, kişniyordu. Bir ara atın şiddetlice hareket etmesi sonucu Asgard'ın elindeki odun yere düşüp söndü.
Korkunç canavar hızla ağların üzerinden garip sesler çıkararak geliyordu.
Rowien'in tek kolunu kurtarabilmişti Asgard.
"Elfryn yardım et, ikimiz birden Rowien'in kolundan tutup çekeceğiz, olağan kuvvetinle çek," dedi Asgard telaşla.
İkisi birden Rowien'in kolunu kavrayarak hızlıca kendilerine doğru çektiler. Yüksek bir yırtılma sesinden sonra üç yolcu ormanın nemli zeminine düştü.
Rowien güçlüklede olsa kurtulmuştu.
"Harika, kıyafetlerim mahvoldu" diye sitem etti.
Pantolon ve gömleğinin ön yüzü ağda kalarak yırtılmıştı.
İlk gülen Elfryn oldu, sonra Asgard Elfryn'e katılarak gülmeye başladılar.
"Evlat giysilerini kaybettiğin için şükretmen lazım, aksi taktirde canından olabilirdin. " dedi Asgard bir ara gülmesini keserek.
Korkunç ve acı dolu bir kişneme yayıldı ormana.
"Atım!" diyerek ayağa fırladı Rowien.
Nebkà ata ulaşmış, dişlerini sağ ön bacağına geçirmişti. "Onu kurtarmamız lazım, yardım et Asgard," diye bağırdı Rowien hüzünle.
Asgard Asasını eline alarak öne geçti.
"Ölme zamanın geldi, öyle değilmi?" diye hitap etti sessizce koca örümceğe.
"Emvazagú, Rûnälikan Medyînt. Uzăës essanës Nebkà, izâ Medyîntis es medyîntsës"
Asgard'ın asasından Koca Nebkàya doğru bir ışık huzmesi çıkıp süratlice ilerledi. Yapılan büyü Nebkànın sert derisine çarptığında koca örümceğin içine işleyip kendisini havalandırarak karşıdaki koca gövdeli ağaca sert bir şekilde çarptı. Örümcek cızlız tıslamalar eşliğinde yere düştü, hâlâ ölmemişti, bir kaç ayağı hareket ediyor, kesik kesik tıslıyordu.
"Kılıcınla onun hayatına son ver evlat!" diye Elfryne seslendi Asgard.
Elfryn temkinli adımlarla örümceğe yaklaşıp tikinsintiyle onun bu aciz haline baktı. Kılıcını havaya kaldırıp sertçe örümceğin kafasının derinliklerine daldırdı. O an örümcekten çıķan şiddetli bir ciyaklama Elfryn'in korkmasına sebep olmuştu. Kısa sürede kendisini yopatlayıp kılıcı saplandığı yerden çekti. Örümcek çoktan ölmüş, Ëladrawdaki hayatına veda etmişti. Asgard ve Rowien ise bu esnada atı ağlardan kurtarmıştı. At oldukça kötüydü, ayağından kötü bir şekilde yaralanmış, durmadan kanıyordu.
"Örümcek zehrini salgılamış olmalı," dedi Asgard umutsuzca. "Çok yaşamaz, kısa süre sonra zehir tüm bedenine yayılır ve at ölür. Onu kendimizle getiremeyiz artık."
Rowien acı dolu bir bakış attı Asgarda. Bir çözüm beklerken hayâl kırıklığı yaşamıştı. Atına bu kadar alışmışken onu kaybetmek gerçekten acı vericiydi. "Ne yapmam lazım Asgard?" diye sordu Rowien.
"Bence onu serbest bırak, son saatlerinde özgürce yaşasın, zaten pek fazla zamanı kaldığı söylenemez."
Rowien Asgard'ın dediğinibyaparak atın eyer takımını çözüp onu serbest bıraktı. At topallayarak ormanın derinliklerinde kayboluncaya kadar ardı sıra onu izlediler.Tam hareket edeceklerdi ki, sesli bir kaç tıslama işittiler. Arkalarına dönüp baktıklarında bir kaç, belki daha fazla irili ufaklı Nebka hızla kendilerine doğru geliyordu.
"Ölmeden önce Nebkà onları yardıma çağırmış olmalı, çabuk atlara binip uzaklaşalım." dedi Asgard. Elfryn ve Rowien aynı ata binerek önlerinde Asgard hızla uzaklaşmaya başladılar. Her ne kadar uzaklaşırlarsa uzaklaşsınlar arkalarından yine onların seslerini işitiyorlardı. Bu inatçı yaratıklar kendilerini rahat bırakmıyordu.Bu halde kaç saat gittikleri bir meçhul ama bir yerden sonra örümceklerin izlerini sürmeyi bıraktıkları kesindi. Hızlarını düşürmüş, yavaş ve dikkatlice yollarına devam ediyorlardı. "Yanılmıyorsam dağa yaklaşmış olmalıyız," dedi Asgard.
Biraz daha ilerledikten sonra ormanlık alanın seyrekleştiği bir alana çıktılar. Burada bir kaç çam ve palamut ağacı yeralıyordu. Bir kaç tane kurumuş böğürtlen çalılığı ve koyu renkli eğrelti otları vardı. Bu açıklık alana çıktiklarında Safir dağını olağan heybetiyle gördüler. Dağa oldukça yaklaşmışlardı, hatta eteklerine varmışlardı.
Dağ yükseliyor, tepe noktasında dik bir yamaca dönüşüyordu. Gri kayalarla bezeliydi, yer yer bir kaç ağacın fazla dik olmayan kısımlarından yükseldiği görülüyordu.
"Evet, İste karşınızda Safir Dağı. Unutmayın, bu dağa güven olmaz, mağaralarında çeşitli ifrit ve kötülüğün yaşadığı söylenir..." işte Asgard bunları söylemişti dağa hayranlıkla bakarken.______________
Sevgili okurlar'ım sizden nacizane isteğim, okuduktan sonra bölümü oylamanız, desteklerinizi esirgemeyin.
o:::(:::KaramelekAda::::> {-_-}
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seçilmiş [Düzenleniyor]
Fantasi#The Wattys 2016 Kazananı Hazırlanın, Beyaz ejderin şarkısı yükselmek üzere. Karanlık ve kötülük için büyük savaş kapıda, ölüm birçok ırkı bekliyor olacak. Karanlık dünya'nın puslu örtüsü kalktığında, yeni bir savaş ve Marid...