1.Bölüm

5.7K 107 1
                                    

Merhaba arkadaşlar!

Umarın hikayemi seversiniz.

Yıldıza basmayı unutmayın! :)


Çalan alarm sesiyle birlikte göz kapaklarımla rutin savaşıma da başlamıştım yine.Kendimi bildim bile her sabah aynı şekilde zorlanarak uyanıyorum. Uyanmak herkes için zordu kabul ama benim için 'ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi' diye şarkı tutturmalık bir eylem. Şu hayatta vazgeçemediğim ikinci şeydir uyku.Birincisi... Birincisi ise benim bu dünyadaki cennetim ve cehennemim.

Devran... Devran Ateş. En yakın arkadaşımın ulaşılmaz abisi. Çocukluk aşkım... Umutsuz aşkım...Karşılıksız aşkım... Sabah sabah Devran'ın aklıma gelmesiyle arkasına bile bakmadan uzaklaşan uykum yüzünden yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve okul için hazırlanmaya başladım. Bu sene son senem ve benim çok çalışıp İstanbul da bir üniversiteye gitmem gerekiyor. Çünkü benim çok sevgili ailem kendilerinden uzakta bir şehirde okumama hayatta izin vermeyeceklerini açık açık belirttiler. Zaten ben okumakta bu kadar ısrarcı olmasam beni okutmayıp evlendireceklerine de adım kadar eminim. Bizim küçük, geleneksel mahallemiz bu konularda biraz geri kalmıştır açıkcası. Genelde mahalledeki kızlar liseden sonra koca bulma arayışına girerler. Ama Bade'yle biz bu tabuyu yıkıp mahallenin ilk okumayı seçen kızları olmaya çalışıyoruz. Ailelerimiz ne kadar bu seçimi yadırgasalar da çok şükür bizim ısrarlarımıza dayanamadılar.Düşüncelerimden sıyrılıp daha fazla oyalanmadan kahvaltı hazırlayan anneme yardım etmek için mutfağa geçtiğim sırada kapı çaldı.

"Ben bakarıım." diyen abimin sesini duydum önce. Sonra ise kapıyı benim açmamı beklediği için yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bekleyen Bade'yi gördüm.Karşısında abimi bulunca gülümsemesinin donmasını ve nefesini tutmasını izledim. Sonra ne mi oldu? Benim öküz abim

"Günaydın ufaklık." dedi ve arkasında hayal kırıklığıyla bakan bir çift güzel göz bırakarak mutfağa gitti. Allah aşkına şu kızın gözlerindeki aşkı görememesi için ya kör ya da salak olması lazım bir insanın. Abimi düşününce sanırım ikinci seçenek daha olası.

Evet, biz birbirinin abisine aşık olmakla lanetlenmiş iki yakın arkadaşız. Çocukluktan beri hemde... Bade ile evlerimiz yan yana olduğu için kendimi bildim bileli onunla arkadaşım. Bir kız kardeşim yok belki ama sayesinde hiç eksikliğini hissetmem. Her üzüntüm de her mutluluğum da sığındığım limanım oldu bunca yıl. Üstelik kötü kaderimizde bir oldu onunla. Oturup birlikte ağladık bize hep çocuk muamelesi yapan aşklarımıza.Devran'la benim aramda yedi yaş. Bade'yle abimin arasında ise altı yaş var. Bu yüzden hep'Ufaklık' olarak kaldık onlar için. Küçüklüğümüzde hayranlıktı aslında sadece... Onlar bizim kahramanlarımızdı. Onların yanlarından ayrılmaz bıktırana kadar peşlerinden dolaşırdık. Sonra ise yavaş yavaş büyüdük büyü de bozuldu. İlk olarak Devran, mimarlığı kazanıp Ankara'ya gittiği zaman anlamıştım çocuk kalbime sızıp bir zehir gibi yayıldığını.Hayranlıkla başlayan yolculuğunu aşkla tamamladığını. Tabi abim ilkokula bir sene erken başladığı için hep aynı sınıfta okudular Devran'la hatta aynı şehri yazdılar ikisi de. Abim de bilgisayar mühendisliğini kazandı Ankara da. Biz birbirimize hiç itiraf etmedik Bade'yle. Yokluklarına alışmaya çalışırken sanki baştan beri her şeyi konuşmuşcasına teselli ettik birbirimizi. Üniversiteyi bitirip geldiklerinde ise bizden olabildiğince uzaklaştılar. Abim Bade'den Devran da benden... Büyümeye başladığımız için mahallede laf çıkmasın diye yaptıklarını biliyorduk ama işte insan kalbine söz geçiremiyor yine de. Geçmişten sıyrılıp koşup arkadaşıma sarıldım.

"Erkencisin bugün maviş hayırdır?" dediğimde kendini toplayarak gülümesedi ve " Bugün kahvaltıyı okula giderken yapalım. Cansu ablanın poğaçalarını özledim." dedi. Cansu abla bizim okulun yakınında küçük bir pastanesi olan ve leziz hamur işleri yapan çok tatlı bir kadındı. Arada kahvaltı yapmadan çıkar onun poğaçalarıyla kendimize ziyafet çekerdik. İçerden çantamı alıp anneme "Ben çıkıyorum anne. Bade'yle okulda kahvaltı yapacağız." dedim ve arkamdan homurdanmasını dinlemeden koşup arkadaşımın koluna girdim.Okuldan sonra dershaneye gittiğimiz için genelde yorgun argın eve dönüp uyuyorduk o yüzdende dedikodu yapmak için pek boş vaktimiz olmuyordu. Böyle okula giderken ya da dershaneye giderken yaptığımız dedikoduları düşününce şu yolların bir dili olsa da konuşsa diyorum bazen.Konuşa konuşa yolun nasıl geçtiğini anlamamıştım. Tam pastaneye yaklaştığımızda Bade birden beni durdurdu ve "Aaa Efsun ben vazgeçtim. Yemeyelim poğaça falan benim midem bulandı sanırım."

"Saçmalama Bade buraya kadar gelmişken hayatta okulun bayat tostlarına yar olmam." diyip pastaneye döndüğümde gördüğüm manzara ile olduğum yere çivilendim. Allah'ım hiç mi bitmeyecekti benim çilem?

Efsun (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin