Multimedia: Elya Serter
Elya'dan
Sevmek özel bir duygu. Küçüklüğümden beri bana anlatılan her şeyde, yaşadığım her olayda bunu çıkardım. Sevmek özel ve beraberinde tüm güzel duyguları getiren bi duygu.
Ben de sevgilerin en büyüğünü aileme kendime değil de arkadaşlarıma adamıştım. Bu üç kız benim ailemdi, geleceğimdi ve hayatımın tümüydü."Lan kalkın. Odanın her yerini kek kırıntısı yapmışız. Annem ağzımıza sıçacak." Deniz'in 'annem ağzımıza sıçacak' demesiyle hepimiz fırladık. Nilü teyze bu oğlum. Boru mu? Acımaz öldürür mazallah.
"Oha. Nilü teyzem mi? Deniz sen git Aliş'le ilgilen, annenin gözünü boya. Ilgın koş içerden gırgırı getir kanka. Melis sen de yatakları topla gülüm. "
" Elyacığım pardon ama bu kısımda senin görevin ne oluyor cınım? "dedi Melis.
" Uyumak. " deyip gözlerimi devirdim.
" Elya sende yerdeki kıyafetleri topla sonra da Deniz'in dolabını düzenle. " dedi Ilgın. Saat sabahın 8'ydi. Normalde bu saatte asla kalkmam.İki saat sonra her yeri halletmiştik. Şu an yerde yığılı bir şekilde duruyorduk.
"Çişim geldi." dedi Melis.
"Git sıç. "
" Kızlar annem kızar, şu yastıkları düzeltin."
"Fuck you Deniz. " Melis tuvalete giderken Ilgın "Kızlar ben çok acıktım. " dedi.
"Kalkın. Gidelim poğaça falan alalım."
"Ya Elya ne poğaçası. Atlayalım taksiye güzel bir yerde kahvaltı yapalım işte. "" Ilgıncığım senin aksine biz para sıçmıyoruz. Bugün fakir kahvaltısı yapacaksın. Hadi yürü. " Ilgın sıkıntıyla oflayıp saçını açtı. Ben çoktan ayakkabılarımı giyiyordum. Üzerimizde pijamalarımız vardı. Ne? Alt tarafı aşağı sokağa gideceğiz. Beyaz atlı prenslerimizle karşılaşacak halimiz yok.
💅💅💅💅💅💅💅💅💅💅💅
" Fırının önünde yatanlar kim? " Ilgın'ın bunu demesiyle kafamı fırına çevirdim. Karşıdan karşıya geçerken daha dikkatli baktım. İki tane bizim yaşlarımızdaki erkek, fırının önünde yayılmış oturuyorlardı.
" Lan dünkü zibidiler değil mi bunlar?" dedi Melis. Daha dikkatli baktım. Ta kendileriydi.
" İstemediğin ot dibinde bitermiş. " dedi Deniz. Kollarını dürtmemle karşıya geçtik. Fırına doğru ilerlerken " Kızım aslında bayağı yakışıklılar maşallah. " dedi Ilgın.
" Adam değiller onu ne yapacağız?" diye karşılık verdi Melis.
"Kızım nerden biliyorsun da öyle diyorsun? "
" Lan adam olsalar gece vakti bize öyle yiyecekmiş gibi bakmazlardı. Sonra orospu dediler lan bize. Sizi bilmem ama bayağı kıl oldum ben bunlara. "
"Oha lan dayak yemiş bunlar. " Çocuklar fırının önünde yığılmış bir vaziyette duruyorlardı.Biz şaşkınca onlara bakarken fırından diğer ikisi çıktı.
"Oğlum eve nasıl gideceğiz? Bütün paramızı çalmış şerefsizler. " Bizi farketmeleriyle sustular. Saçları dalgalı olana omuz atıp içeri girdim. Kızlar da peşimden geldiler." Paraları çalınmış ya. Yazık. "
" Kapa çeneni Deniz. Dün bize ne dediklerini hatırlamıyor musun? " dedi Melis.
"Aynen acımak yok. Ezmek var." dedi Ilgın . Melis de bi boklar karıştırdığını anlamış olmalı ki "Yine neler geçiyor aklından kıvırcık?"dedi. Onlar konuşurken iki zeytinli, bir sade, bir de patatesli poğaça aldım."İzleyin şimdi. " dedi Ilgın. Kapıyı açıp dışarı çıktık. Onlar da oturmuş vahiy falan inmesini bekliyorlardı herhalde.
"Bir daha böyle bi semtin çocuğunu dövmeye falan gelmem amına koyum." Ilgın konuşan çocuğun omzuna dokundu. Çocuk arkasına dönüp Ilgın'ı göründe kaşlarını çattı. Ilgın şirince gülümseyip konuşmaya başladı. Biz olanları piç smile yaparak izliyorduk."Adın neydi?"
"Çağatay. " deyip piç bir şekilde sırıttı.
" Bak Çağataycığım, şimdi bu parayı alıyorsunuz.. " eline 200 lira sıkıştırdı. "ve buradan defolup gidiyorsunuz."Sinsice sırıttım. Saçları dalgalı olana döndüm. "Senin adın neydi?" Sessiz kaldı. Onun yerine arkadaşı cevap verdi "Çınar." Çınar çocuğa 'seni sikecem' bakışı attıktan sonra kaşlarını çatıp bana baktı.
"Burası fakirlik koktu sanki. Anlarsın ya Çınarcık?" deyip göz kırptım.Çınar'dan
Hassiktir. Dün o dediklerimizi duymuşlar mıydı? Şu an bu halde olmasaydık dalga geçen biz olurduk. O pijamalar ne allanı seversen? Başımı öne eğdim. Utanmış mıydım? Evet. Aslında kimseyle bu şekilde dalga geçmem ama bilmiyorum. Bu kızlarla uğraşmak istemiştim.Derin düşüncelere dalarken çığlık sesiyle kafamı kaldırdım. Selim, kızlardan birinin elindeki poşeti alıp kaçmıştı. Napıyordu bu mal şimdi? Kız da çığlık atıp peşinden koşmaya başladı.
Elya'dan
Selim(Deniz çığlık atarken adını söylemişti. Ne ara tanıştılar bilmiyorum.)Deniz'in elindeki poğaçaları alıp kaçmaya başladı. Şimdi diyeceksiniz ki, 'poğaçayı sen almadın mı Deniz de ne arıyor?'. Bu bizim adetimiz. Genelde poşetleri o taşır.Ilgın "Elya koş poğaçaları kaçırdı şerefsiz." deyip Deniz'in peşinden koştu. Tabi ki de Ilgın'ın peşinden gitmedim. Özür dilemesini beklediğim için Çınar'a dik dik bakıyordum.
Çınar tam bir şey diyecekken, Melis karşısındaki çocuğa sağlam bir yumruk çaktı. Hemen sonra Deniz'in bağırışını duydum. Kafamı sağa çevirmemle Selim'in üstüne (hatta hiç münasip olmayan bi yerine) düşmüş vaziyette olduğunu gördüm. Ilgın, Çağatay, Melis ve karşısındaki çocuk gülerken tek gülmeyen bendim. Ha bi de Çınar ayısı.
"Deniz kalk yerden." dedim. Kızların onlarla samimi olmasını istemiyordum. Şu an Çağatay'la Ilgın aynı şeye gülüyorlardı. Biliyorum kendini tutamamıştı ama o çocukların dün bize dedikleri, şerefsizliklerinin kanıtıydı. Uzak durmalıydık.
Deniz ve Ilgın yanımıza doğru gelirken, Selim Deniz'in kolundan tutup kendine çekti. "Al" deyip poşeti uzattı. Deniz poşeti alıp, içindekilere baktı. Sonra kafasını kaldırıp Selim'e 'Are you kidding me orospu çoccuğu' bakışı attı. "Selim misin her ne boksan o koca götün poğaçalarımızı ezmiş." Selim ellerini iki yana açıp sırıttı. Deniz poşeti tutup Selim'in kafasına fırlattı. İşte buna gülünürdü. Biz gülerken erkekler mal mal bakıyordu.
Adını bilmediğim çocuğun "Ah" diye inlemesiyle o tarafa baktık. Melis çocuğa tekme atmıştı. "Ulan ben sana adını sordum mu da 'Ben de Emre' diyorsun? Şerefsiz." deyip yumruk attı. Emre güldü. "Deli misin kızım ya?" Tokat attı. "Elinde bayağı ağırmış. Nasıl kızsın lan sen? Küçükken sana hulk falan mı izletiyorlardı?" Hayır Emreciğim sadece babası Aydın Amca'ydı. Melis'i kollarından tutup çektik. "Bakın beyler. Anladık oyun istiyorsunuz ama anlamış olmalısınız ki biz sizin o oynadığınız kızlara benzemeyiz. Gidin kendi semtinizde oyununuza geri dönün. Başka kapıya." deyip yürümeye başladım.
Kızlar da arkamdan geldi. Çınar'ın "Pşşt! Dur bi." demesiyle bir an duracak gibi olsam da devam ettim. Kolumdan tutmasıyla geri döndüm. "Dinle."
"Kaba mısın sen ya? 'Bırak kolumu' gibi klişe bi cümleyi kurdurtma bana. Bas git işte. "
"Atarlı mısın sen ya? Sakinliğe tepki olarak mı doğdun? Dur bi." Kızlara başımla siz gidin işareti yaptım.Çağatay telefonunu Ilgın'a gösterip, telefon numarasını istediğini belirten bir hareket yaptı. Ilgın dilini çıkartıp, orta parmağını gösterdi. Kimin kankası be.
Çınar kolumdan çekip beni erkeklerden biraz daha uzağa götürdü. "O kolumu, seni sikmeden bırak." bakışıma, "Aman be. Ne kolmuş. Al kolunu götüne sok." bakışıyla karşılık verdi.
"Bak kızım. Dün geceki ve bugünkü davranışlarımla sana o kendini beğenmiş bad boylar gibi görünmüş olabilirim. Kendimi beğendiğim kısmı doğru aslında. Böyle bi insanı kim beğenemez? Neyse konu o değil. Özür dilemek tarzım değil. Ama yeri geldiğinde kendime yakışanı yaparım. Uzun lafın kısası özür dilerim. Zaten bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorum. Bu konu böylece kapansın. "
"Bir daha karşılaşmamayı bütün içtenliğimle diliyorum. Özrün kabul edildi." deyip yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRTE DÖRT #Wattys2016
Roman pour Adolescents"Gülümseyişi ölümü anımsatıyordu. Ölüm kokuyordu sanki. O kadar yakındık ki ölüme. " " Ya ölürsek? " Gözlerine baktım. Bi şey ifade etmiyordu. Yine de içine çekmeyi başarıyordu. " Beraber olduğumuz sürece ölmüşüz, kalmışız.. Hepsi boş güzel...