BÖLÜM 3 / GÜNÜMÜZ /SİNEMA SALONU/İZMİR ALSANCAK

220 9 5
                                    

3.BÖLÜM

GÜNÜMÜZ /SİNEMA SALONU/İZMİR ALSANCAK

Bir genç sabahın erken saatlerinde Alsancak kordonda oturmuş denize doğru bakıyordu. Morali çok bozuk gözüküyordu. Gözlerinden yaşlar akmaktaydı. Yavaş yavaş yanaklarından dökülen gözyaşlarının arasından kafasını kaldırdı. Karşı tarafta Karşıyaka'dan kalkan gemiler sanki üstüne üstüne geliyormuş gibi hissediyordu. Deniz gözüne çok kötü gözüküyordu. Sanki her şey ona karşıymış gibiydi. Eliyle gözyaşlarını silerek cebinden telefonunu çıkardı. En son aramalardan otuz yedi kere aradığı hayatım ismiyle kayıtlı kişiyi aradı. Telefon beş kere çaldıktan sonra açıldı.

'' Lütfen kapatma Dilan. Beni dinle son kez. Ben bir hata yaptım. Biliyorum dönüşü olmayacak ama beni böyle hatırlama. Seni seven senin için gözünü kırpmadan ölecek biri olarak hatırla. ''dedi genç adam.

Biraz sessizlik olduktan sonra karşı taraftan cevap geldi.

'' Seni ömrüm boyunca ne iyi nede kötü hiçbir şekilde hatırlamak istemiyorum. Beni bir daha arama. En yakın arkadaşımla benim yatağımda. Düşündükçe çıldırıyorum. Sinan sen pisliksin. Sana söyleyecek bir kelime bulamıyorum. Seni sevdiğim güne lanet olsun. '' diye cevap verdi Dilan.

Sinan '' Kapatma lütfen Dilan. Seni çok seviyorum. O gece alkollüydüm. Arkadaşın beni kullandı. Tuzağa düşürdü.''

Diye konuşurken telefonda sinyal sesi duyuldu. Dilan telefonu çoktan kapatmıştı. Sinan elindeki telefonu denize fırlattı. Başını ellerinin arasına götürdü. Ne yapacağını bilemiyordu. Çok çaresizdi. Bu sırada bir iki metre yanına bir grup genç üniversiteli oturdu. Sinemayla ilgili sohbet yapıyorlardı. Kahkahalarından çok neşeli oldukları belli oluyordu. Eski limanın olduğu yerde yeni açılan alışveriş merkezinin yanında çok büyük bir sinema salonunun açıldığını bilet fiyatlarının çok ucuz olduğunu güzel filmler olduğundan bahsediyorlardı. Onların neşesi Sinan'ın daha da sinirlerini bozuyordu. Derken yandaki grup sinemaya gitmeye karar verdi. Tam Sinan onlara sataşacakken grup oradan ayrıldı. Sinan tekrar yalnız başına kaldı. Eli tekrar telefona gitti. Ama telefonunu denize attığı aklına geldi. Sonra ayağa kalkarak deli dana gibi volta atmaya başladı. Çocukların konuştuğu yeni açılan sinema salonu aklına geldi. Belki oraya gitmek iyi gelebilir. Film izlerken biraz rahatlarım diye düşündü. Oradan ayrılarak sinema salonuna gitti.

Sinan Alsancak'ın dar sokaklarından geçerek Sinema salonunun önüne geldi. Kapıda iki güvenlik görevlisi güler yüzlü bir şekilde onu karşıladı. İçeri girdikten sonra bilet gişesine yöneldi. Sabahın erken saatleri olduğu için sinema salonu boştu kimsecikler yoktu. Bilet gişesinde çok güzel bir kız oturuyordu. Görüntüsüyle tüm erkekleri etkileyecek bir kızdı. Kız Sinan'a seslendi.

'' Nasıl yardımcı olabilirim?'' diye sordu.

Sinan şöyle bir filmlere göz gezdirdi. Daha sonra kıza doğu dönerek;

'' Hangi filme gireceğime karar veremedim. '' dedi.

Kız hemen yardımcı olmak adına atıldı.

'' Bence Tom Cruise' un Oblivision filmini izleyin derim. Çok güzel bir aksiyon filmi. Erkekler genelde aksiyon severde o yüzden söyledim. Tabi sizin tercihiniz. Ama aşk duygusal film derseniz. Bir küçük Eylül meselesi var. Oda çok güzel. Hem de yerli film.''

Sinan cevap vererek;

'' Yok aşk kalsın. Bu aralar aşktan yana şansım yok siz bana en yakın seansa Oblivision filmine verin. Güzel bir yerden olsun.''dedi.

'' Tabi nasıl isterseniz. Saat on seansına veriyorum. Salon şuan zaten boş sizden başka kimse yok. Ben orta sıralardan bir koltuk veriyorum. Ama yinede siz istediğiniz yere oturabilirsiniz. '' dedi.

Sinan Şöyle bir saatine baktı. Ne kadar erken bir saat diye düşündü. Saat daha sabahın dokuzuydu. Kızdan biletleri aldıktan sonra elinde biletten hariç bir başka kağıdı da görünce kıza doğru döndü.

''Bu nedir ben patlamış mısır falan istememiştim.'' Dedi.

'' Onlar bizim ikramımız. Patlamış mısır ve yanında bir içecek. Kafeteryamızdan alabilirsiniz.'' Diye cevap verdi Kız.

Sinan şaşırdı. Zaten fiyat çok uygundu. Birde yanında içecek ve patlamış mısırın olması onu daha da şaşırtmıştı. Çok fazla kafasına takmadı. Sinema salonunun iç girişindeki biletini görevliye gösterdikten sonra turnikelerden geçerek duvarlardaki gelecek filmlerin resimlerine bakmaya başladı. Yarım saat filmlere göz gezdirdikten sonra kantine doğru yöneldi. Kafeterya görevlisine elindeki fişi uzatarak patlamış mısırını ve kolasını aldı. Sinema salonunu bularak içeri girdi.

Sinema salonunun büyüklüğü hemen gözüne çarptı. Ne kadar büyükmüş diye içinden geçiriyordu. En az bin beş yüz kişilik falandır diye düşündü. Biraz içeri bakındıktan sonra koltuk numarasına baktı. Sonra zaten benden başka kimse yok diyerek istediği bir koltuğa oturdu. Filmin başlama vakti geldi. İçerisi sabahın erken saatleri olduğu için biraz soğuktu. Sanki üşür gibi oldu. Elinde tuttuğu ceketi giyinmeden şöyle bir üstüne örttü. Derken film başladı. Sinan hem filmi izliyor hem de kolasını yudumluyor ve mısırını yiyordu. Beş dakika sonra Sinan'ın üstündeki ceketi yavaş bir şekilde üzerinden kaydı elindeki mısır paketiyle birlikte yere düştü. Ayağının dibine patlamış mısır taneleri saçılmıştı. Sinan filmi heyecanla izlerken uyuya dalmıştı.

Biraz zaman geçtikten sonra Sinan gözlerini yavaş yavaş açtı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Kafasının üstünde büyük bir lamba duruyordu. Gözleri kamaşmıştı. Sedye gibi bir şeyin üstünde olduğunu fark etti. İçerisi ameliyathaneyi andırıyordu. Ama çok pisti. Her yer kan içindeydi. Acaba bana bir şey mi oldu da Hastaneye getirildim diye düşündü. Biraz hafızasını zorladıktan sonra en son film salonunda film izlediğini hatırlıyordu. Odada kimse yoktu. Büyük bir sessizlik hakimdi. İçerinin sessizliği açılan kapının gıcırtısıyla bozuldu. Odanın içine hemşire kıyafetiyle biri girdi. Yandaki tezgahtan bir şırınga çıkardı. Sinan'a doğru yöneldi. Sinan ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Kadının kızıl saçları omzundan aşağı sarkmaktaydı. Sonra Sinan'ın gömleğini yukarı doğru kıvırdı. Sinan hareket etmek istedi. Kadının ne yaptığını görmek istiyordu. Yattığı sedyeye ellerinden ve ayaklarından bağlı olduğunu yeni fark etmişti. Kadın çok yavaş bir şekilde iğneyi koluna soktu. Ve bir tüp kan aldı. Sonra şırıngayı yandaki tezgahın üstüne bıraktı. Sinan Kadına seslendi.

''Neredeyim ben? Neden beni yatağa bağladınız?. ''

Kadın Sinan'a doğru döndü. Bir bakış attıktan sonra kapıyı kapattı ve odadan çıktı.Sinan bağırmaya devam ediyordu.

'' Hey Hemşire bir şeyler söyle, nereye gidiyorsun. Neler oluyor burada? Neredeyim ben?''

Sinan odanın içine daha dikkatli bir şekilde göz gezdirmeye başladı. Hiçbir yerde pencere falan yoktu. İçerisi çok pis kokuyordu. Tezgahın üstüde çok pisti. Yavaş yavaş tedirgin olmaya başladı. Kendisini bağlandığı yerden kurtarmak için hamleler yaptı. Ama hiç bir sonuç elde edemedi. Elleri ayakları sedyeye sabitlenmişti.

*****

����Clo�

CEHENNEM KAPANI (ÇIKIŞ YOK 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin