TD.Bölüm 6

26 2 0
                                    


Gözlerimin boğulduğu denizde
Yok mu beni kurtaracak kimse???

Hikayem bir kadının aile doktorunun araması ile kocasının pankreas kanseri olduğunu öğrenip ileriki zamanlarda kanserin kocasını mezara taşıdığı ve kadının çektiği zorluklar ve buna rağmen ayakta kalışı konusunu ele alıyordu. Hikayemi yazarken çevremde hikaye yazdığımı fark eden bazı meraklılar dibime sokulup yazdıklarımı sessiz bi şekilde okuyorlardi. Biri benle ilgilenirken asla yazdığım-konusu ne olursa olsun-yazıya odaklanamam.onlar başıma toplanıp kendi aralarında konuştukça konsantrasyon um iyice bozuluyordu. Bi süre sonra dayanamayip rica ettim ve başımdan gönderdim. Hikâyeyi tamamladıktan sonra içimden bi okuyup mantıksız kelimeleri duzelttim. Bazı karar vermediğim cümleler e de okurken okuma akışına göre uyan cümleyi ekledim.her cümle -ne kadar alakalı bile olsa-eğer okurken akışı bozacak insanın kafasını karıştıracak bir cümle ise o cümle tam okuyucunun kendini verdiği anda bütün dikkati dağıtıp herşeyi mahvedebilirdi.çünkü yazarin iyi düşüncelerle yazdığı bir cumleyi okur alışkın olmadığı bu cümle karşısında negatif davranır ve sırf o cümle yüzünden bile o yazı okur için saçma gelebilirdi. Düzenleme işimi kaba taslak da olsa hallettikten sonra birilerine okutup fikirlerini almak istedim.önce hazal  a soracaktim. O boyle şeylerden çok iyi anlardı.:
-hazal senden bişey isteyebilir miyim
-tabi
-ben bi hikaye yazdım da.acaba okuyup fikrini alabilir miyim?
-tabiki de.ver bakalım su hikâyeyi bana.
Hazalin yanına gidip elinde tuttugum defteri uzattım. Sonra yine sırama geçip hazal i izlemeye başladım.hazal sınıfın en zekilerindendi. Dışarda baya tanınan ama hiç bunu belli etmeyen sanki en ufak sosyal hesabı dahi yokmuş profili veren biri gibi gorunurdu. Ne kadar eskisi kadar arkadaş ortamlarina girmesem de ordan burdan hazal hakkında kötü şeyler duyabiliyordum. Yok hazal öyle yok hazal şunu yapmış. . Banane ki bundan.yaptıysa kendine yaptı. Kimse kimsenin namus bekçisi değil. Eden kendine eder.bu devirde ağzı olan önüne gelenin namusuna iftira atmaya bayılırdı. Şöyle bi tepeden tırnağa suzmeye başladım hazal i.nerde ne yapmasını bilir asla kendini ezdirmez ve okuldaki kimse ile uzun süreli arkadaşlık kurmazdi.belki de kuramazdi. Bilmiyorum. Ama mutlaka herkeslerden sakladığı iyi veya kötü birçok şeyi vardı.hiçbir konusmamizda bu tarz şeylerin konusunu konusmazdik.hep onu seven insanların ona yaptığı şeyleri anlatır gerçek asklardan ve ilerde yapmak istediği hedeflerden bahsederdi.onun sohbetini severdim.her zaman mantıklı konuşurdu. Ama insan saklamaya çalıştığı şeylerin baş harfini bile demezdi. Şu ana kadar her tarz insanla muhatap olmuş ve hepsinden az çok bişey öğrendiğim için o ne kadar anmasa da bazı şeyleri yada şaşırtıcı şekilde de söz konusu etse bazı konuları ben böyle şeyleri mutka analrdim.hissederdim bi kere.gözlemler ve kime buna bu böyle dediysem de hep öyle olduğunu öğrenmiştim belli bir zaman sonra.derken hazal bana döndü ve gözleri dolmuş bir şekilde adımı seslendi:
-efendim
-hepsini okudum.sonunu harika yapmissin. Sonuna bayıldım. Hatta agalamamak için zor tuttum kendimi. adam neden ölüyor hemen yaa?kız ne kadar üzüldü baksana. zaten kimsesi yok kızın.. Hep acı yazıyorsun emıne hep!
Hazal,küçük bir kızın anne babasına yaķınışı gibi konuşuyordu. Cümleleri bitince gulumseyip cevap verdim:
-mutluluğu yazacağım bir şey yaşat o zaman
-hayal et mutluluğu. Başına gelmiş gıbı hisset.yazabilirsin
- ben yasamadigim duyguların alfabesini bilmem.
-bildiğini oku emıne.Ama emin ol bir gün her şey geçecek
-evet geçecek. Bugün olmasa da elbet bir gün. Belki bu dünyada belki ahirette.
-inancını sakın yitirme.
-beni ayakta tutan inanç zaten.inancim olmasa su an cöķmüş durumdaydim. Ama bak,yılmadim ayaktayım
-ben yanındayım
Hazal bu cumleyi söyledikten sonra gamzemi net şekilde ortaya çıkaracak şekilde tebessüm etmiştim. O gamzeyi gözden akan bir damla yaş islatti sonra.ben en zor zmanalrimi tek başıma hallettikten sonra bu kelime neyime yarardi ki benim.bunu söyleyen kimse o zor günlerimde gölgesini dahi göstermedi bana.onlara inanıp herşeyin onlarla beraber üstesinden gelip en "bu kadarını kaldıramayacağı m"dediğim anları kendi başıma kaldırmış ve onların o yuklerde parmak izlerinin dahi olmadığı için böyle değil mıydım ben?güvendiğim için böyle değil miydim.?..
Okul çıkışı hazal a işim  çıktığını söyleyip direk eve geçtim.hiç ders çalışacak haalim yoktu.içimde bir sıkıntı vardı ama neden olduğuna dair en ufak fikrim yoktu.haftasonunu evde geçirdim. Sadece cumartesi günü annemle kuaföre gidip annemin saçını boyattik.sonra ise hemen eve geldik zaten.kütüphaneden aldığım bir kitaba değdi elim."eylül aşkı ".doğduğum aydan olsa gerek en sevdiğim aydi eylül. Sonbaharın ilk ilk yaprakları dokulurdu o ay.en sevdiğim mevsim snbahardi benim.insanın huznue arkadaş olan ve yılda sadece bir kere gelen mevsimdi sanki.pazartesi günü aynı okul temposunun ardından eve gidip uzun uzun dinlendim. Çarşamba günü okul çıkışında hazal ile bi cafeye gidip çay içtik. Öylece bakıyordum pencereden gözüken dağ manzarasına. Daha sonra garsonun biri gelip "dalma fazla" demesiyle kafamı hemen ona çevirip ne oluyor der gıbı baktım. Garson gitmişti. Hazal ise telefon la uğraşıyordu. Şöyle bi etrafıma bakindim. Bazisi yanındaki  kisiiyle konuşuyor bazıları ise tek başına oturmuş gelene geçene bakıyordu. Uykudan yeni uyanmış insan gibiydim. Çok ağır şekilde sersem hissediyordum kendimi. Bu aralar çok bakıyordum gozumun konduğu yere.kendimi boş bulduğum anda istemsizce baktigim herhangi bi yere gozumu bile kırpmadan dalgın dalgın bakıyordum. Dalginken hicbirsey düşünmüyordum. Ne aşk acim vardı ne de kaybettiğim bi yakınım. Tamam çok kalbimi kıran vardı ama ona alismistim artık yani sorun olmuyordu o konu benim acimda.yarım saat sonra hazla la vedalasip eve doğru gitmeye başladım. Aslında okulun ordan giderdim eve ama bugün irmak kenarini seçtim. Merdivenlerden ırmağın olduğu yere indikten sonra kulakligi takip bir şarkı açtım ve yanındaki kaldirima çıkıp yürümeye başladım. O kadar yavaş adımlar atıyordum ki bu yavaslikla on beş dakka da gidilen evime bir saatte gidebilirdim.bi yandan irmağı seyrediyordum bir yandan ise şarkıyı dinliyordum. Öyle beni anlatıyordu ki şarkı bi süre sorna kimsenin duyamayacağı şekilde eşlik etmeye başladım :
"Soylemezdin tüm o sözleri
Gorseydin en gerçek haalimi
Artık ziyanı yok.
Başka birine kendimi anlatmak
Başka birine duvarları mi yıkmak
Başka tenlerde aşkı aramak
Inan istemem artık.."
Bi süre sonra ayakta zor durmaya başladım. Daha fazla yürümek istemiyordum.hemen on adım ilerimdeki parka geçtim. Orda duran bankaların ırmağa bakan tarafına oturup gözlerimi kapattım ve derin bi nefes aldım.gözlerimi açtığımda kendi kendilerine oyun oyanyan çocukları gördüm. Bi süre onları izledim.aklıma zeynep ile geçen çocukluğum geldi.şu manavagtta gitmedigimiz park yoktu bizim.yolda yengemlerle yürürken parkı görür gormez ikimiz de koşar ya kaydiraga gider yada salincaga binerdik.ikimiz de parkın yaramaz erkek çocuğu gibiydik.Ordan oraya koşar istediğimiz aaalette birini görürsek kalkıp yerini bize versin diye o çocuğu doverdik. bu durum yüzünden kaç kere ailelerimiz o çocukların aileleriyle büyük bir uğraş vermişti.Eve gider gitmez de ailelerimiz tarafından cezalar üst üste yigilirdi tabi.zeynep.. öz olmasa da benim tek kız kardesim..o kadar ozlemistim ki onu..keske annelerimiz eskisi gıbı olsaydi.su zor gunleridme sadece o ıyi gelirdi bana.evlerimiz oldukça uzak olduğu için istediğimiz zaman gorusemiyorduk.zaten o okul zamanları asla kolay kolay dışarı çıkmaz haftasonları  evinde sabahtan akşama kadar ders çalışırdı. "Ne güzel günlerdi be "deyip gözümü ırmağa çevirdim.Öyle masum öyle çaresiz öyle yalnız hissediyordum ki kendimi anlatamam.gözlerim dolmuştu fakat ağlamak istemiyordum.yok muydu böyle zamanlarda iyi gelen biri?şöyle beni çok seven biri olsa onu arasam yanıma gelse ve omuzunda hüngür hüngür aglasam. .ya da biri fark etse beni şuradan geçen. .gözüne takilsam. .neyi var bu kızın hiç iyi gözükmüyor dese..su masumluguna bak kim canını yaktı acaba bu kadar dese..biri kirginligimi fark etse..kalbimin resmen bi enkaz altinda olduğunu görse. .bu kadar mi kördü herkes! Soluma baktım insan bile geçmiyordu ordan. Sagima baktım. Az ilerdeki bankta benden iki yaş büyük görünen bu çocuk oturmuş beni izliyordu.ama böyle hiç insan gormemeis gibi açmış gözlerini öyle bakıyordu. Bi an rahatsız olup hemen tekrar önüme baktım.yine dalmış gitmiştim ırmağa bakarken.çocukların sevinç çığlıklarının yükselişi ile kendime geldim.hemen cantamdan bir kalemle kağıt çıkarıp yazmaya başladım.
"Ben ne haldeyim inslaar ne halde
Kimse fark etmiyor beni bu halde
Madem böyle zamanlarda olmayacaksınız benim yanımda, hepiniz uzak durun benden o halde
Sevmek bir yetenek işidir. Herkes sevemez.Sevmek sağlam bir kalp güçlü bir cesaret ister.bu cesaret ten bu kalpten korkanlar bu sevgiye asla gelemez.hepsi kaçar gider.oysa neler kaydettiklerini bi bilseler..Kimse onları yarım bıraktığı kişiler kadar sevemeyecekler..."
Yazı yazarken salinik saçlarım gozlerimin önüne düşmüştü. Tam düzeltmek için arakama doğru elimle saçlarımı salliyordum ki biraz önceki çocuğun yanında birkaç erkek ile birlikte aralarında bir şey konuşarak beni izlediklerini fark ettim.Bi tanesi kalkıp benim yanıma gelmek istiyordu sanki ama ön yargıları var gibiydi.Bi yandan içimden "Allah im ne olur hiçbiri yanıma gelmesin ne olur "diye dua ederken bi yandan ise içimden hiç durmdan onlara sayıyordum :
-sizi boş zuppeler.hiç mi kız görmediniz de öyle öküzün trene baktigi gibi bakıyorsunuz. Şu tiplere bak;hepsi keko olarak doğmuş mübarek.ne bakıyorsunuz lan bana.o gözlerinizi patlatirim lan sizin. Serefsizler.beni de diğer kızlar gibi mi sandinz lan siz. Size nasıl bi kız olduğumu gosterttirmeyin bana sizi akıl yoksunlari.."
Daha sonra onlarla daha fazla göz mutahatabinda olmamak için hemen kafamı çevirdim. Daha biraz önce biri gelse beni fark etse derken ede ede serseri topluluğu fark etmişti beni.Allah im nasıl bi şansım vardı benim.bi yandan sebepsizce korkuyor bi yandan ise sinirden yumruk yapmış avcumu sıkıyor dum. Hemen diğer elimdeki kağıdı tutup burusturdum ve önümdeki ağacın dibine firlattim.daha sonra çantamı toparlayıp hızlı hızlı ordan uzaklaştım.ben de emıne isem onlar o kağıdı alıp okuyacaklardi.iyi ki adımı falan yazmamistim. Zira o zubbelerle uğraşmak durumda kalabilirdim. Eve geldiğimde uzerimi değiştirip wi-fi ye bağlanmak için yatak odasına geçtim. Bi  yandan da dinlenmek için yatağa uzanıp face ye girdim.birkaç sevdiğini söyleyip tanışmak isteyen sıradan insanların dışında mesaj atsan yoktu.evet sıradan.ben inanmazdım öyle sevgi mesajlarına falan.boşlukta oldukları için kendilerine birini ayarlamaya çalışanların etkilemek,elde etmek için attıkları mesaj gibi gelirdi bana.onca kişi farklı cümlelerle beni uzun zamandır takip edip sevdiğini, artık benimle tanışmak istediklerini,şu ana kadar hep üzüldüğümü ama eğer onlarla tanışır ve ettikleri teklifi kabul edersem çok mutlu olacağımı farklı cumlelerle yazıp söylemişti beni.eski ben olsam birinden birine mutlaka inanır,hemen güvenir ve çıkma teklifini kabul ederdim.Ama artık eskisi gibi değilim. Günden güne daha çok uzaklasiyorum eski benden.farklı kişilerden farklı cümlelerle aynı şeyleri duymak beni hem sinir ediyor,  hem de beni -defalarca sevdiklerinden kazık yemiş kimseye kolay kolay güvenmeyen birini-bu mesajlarla nasıl kandırmayı planlanladikalrina anlam veremeyip gülüyordum. Attıkları mesaj onlarca kızın etkileneceği uzun mesajlardi. Tamam kabul ediyorum çok hoş mesajlardi ama bir tanesi bile aklımı çelmiyordu.arkadaşlık isteklerine baktım hemen.bir tane vardı.bundan aylar önce kültürde davranışları ile ilgimi çeken çocuktu bu.Temmuz!Evet Temmuz!o gün gözlerine hiç gözlerimi ayırmadan bakmama rağmen beni gördüğü halde bir kere bile bakisima karşılık vermeyen,beni umursamayan çocuktu.hemen isteğini kabul ettim ve duvarına girip stalklamaya başladım.

Tükenmeye Doğru Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin