29-Dolmayan Anılar

14.7K 617 113
                                    

*YENİ BÖLÜMLE GELDİM :D



"KAN DAVASI BİTMİŞTİR. TİJEN BARKIN IN KARISI OLMUŞTUR. GELİNLİĞİYLE GİRDİ KEFENİYLE ÇIKSIN."

Bazı şeyler kendiliģinden olmaz. Ne kadar inkar etsekte zeminini biz hazırlamışızdır. İnsan kendine kızamaz ilk zamanlar. Neden ? Çünkü yaptığı şeyler ne kadar canını yaksada doğrudur. Üzerinden biraz zaman geçtikçe düşünmeye başlar. Kendi içinde ilk hesaplaşmaları başlatır. Bu onun için bir uyanış niteliğindedir. Ve zaman geçtikçe içten içe hesapları istediği tablolara veri sahipliği yapmaz. Telaşlanır. Pişman olur. Kahrolur. Geçtiğine yanmaya başlar ama ya olay küllenmiştir karşı tarafta yada en korkuncu karşı taraf diye bir şey kalmamıştır. Gemi bomboştur. Kaptanı bile kalmayan gemiden medet ummak zoruna gider insanın.
  
   Barkın ile oynanmış bir sahnenin kahramanları olarak tebrik gecelerine katılmış gibiydik.Sanki canlandırmış ve oyun bittiği anda evlerine dağılan aktör ve aktris gibi şimdi eserimize bakıyorduk. O karısının yanındaydı bense yalnızdım. Derisine kadar işlenmiş yalnızlık beni benimle bırakmazken buna içten içe inanmaya başlamıştım. Yalnız kalacaktım ömür boyu. Bunu eskiden olsa isterdim ama şimdi ciğerimi söküyordu. Onun gözlerine hakkım olmasa da hırslı bakıyordum. Bir tarafım hep yapmayacaģını ummuştu sanırım. Kimi kandırıyordum ki yapmaz diyordum. Şuda hafife alınmayacak bir gerçek. Onu ben itmiştim bu duruma. Şimdi oraya buraya çamur atmak beni temize çıkarmazdı.

     Tijeni inceleme fırsatına ancak erişmiştim kahvaltı masasına. Bana özellikle bakmıyordu. Ona kızmıyordum. On dokuz yaşındaki cahil bir kızdan olgun davranmasını bekleyemezdim. Yeşil gözlerinde berraklık vardı. Benim ilk kahvaltıya oturduğumdaki süprüntü hava yoktu mesela. Siyah saçları kaderinden daha parlaktı. İnce beli yollarından daha kusursuzdu. Tam anlamıyla güzelliğin her mevsimi mevcuttu. Barkın a baktığımda kalbim tekliyordu. Eğer yüzü,bedeni kadar güzel bir kalbi varsa ona aşık olabilirdi. Bu içimi yakarken beynimin aşkı kabul etmiş ama hasarı kaldırabilecek tarafı gideriz diyordu. Zaten burada fazla zamanım yoktu. Onun aşık olduğunu görürsem kaçar giderdim. Bir ölü kaldırmıştı kalbim ikincisinide elbet kaldırırdım.
   "İstanbul a ne zaman gidiyorsunuz oğlum?"diyen Aslan ağa kaçakta olsa yüzüme bakıyordu. Sahi dönecek miydim İstanbul a. Beni tutan bir şey yokken katlanabilecek miydim? Barkın kahvaltı tabaģından kafasını kaldırıp bana baktı ve sonra babasına döndü. "İşlerimi halledeyim iki güne çıkarız."dedi. Onunla tek konuşmak istemiyordum. Tek konuşunca sözlerim genelde havada kalıyordu. O yüzden burada konuşmak iyiydi.
   "Ben İstanbul a dönmeyeceğim."dedim.  Barkın geceden kara gözlerini bana çevirdi ve sadece çok az insanın anlayabileceği bir bakışla baktı bana. Biliyordum hiç bir zaman cesareti yerinde tam bir özgüvenle karşısına çıkamasamda kabul edin eskiye oranla çok iyiydim. "Bu konuları daha sonra konuşuruz Füsun." dedi Barkın. Aslan ağa bana bakarken ilk defa derin bir nefes almıştı. "Füsun burada benim yanımda kalabilir. Hem bana yarenlik eder." dediğinde Barkın bana tekrar baktı ve son noktayı koydu. "Hayır."

Kahvaltıdan sonra kadınlara yardım etmek amacıyla bende elimin altına gelenleri toplayıp götürmeye başladım. Düşünceler beynimi yiyecekse başka işlerle uğraşır kendimi bitkin düşene kadar heba ederdim o yollara ait olmayan şeylerle. "Bırakın lütfen." dedi benim yarı yaşımda bir kız. " Lütfen oyalanıyorum." dedim ve işe kaldığım yerden devam ettim. "Füsun kızım bir kahve yap hele beraber içelim." diyen Aslan ağaya gülümsedim ve mutfağa elimde getirdiklerimi bıraktıktan sonra kahve yapmak için harekete geçtim. Belki de burada kalmam benim içinde iyi olacaktı. Dediği gibi yarenlik edecektim. Kendine bile hayrı olmayan birinde de yarenlik istemek ne komik değil mi? Buna gülmek için geç mi kalmıştım ne? Kahveleri yaparken beynim bir işlemci kadar hız harcıyor her şeyi hesaplıyordu. Yapacak bir çok şey vardı ama ben burada kalırsam en önemlisi akıl sağlığımı ve Barkın ı koruyacaktım. Barkın ın bana yaptıklarını  düşünmüyordum artık . Nedenini de en az sonucu kadar biliyordum. İçim düşünüp ondan soğumak istemiyordu. Barkın ın içinden bavullarını toplayıp yaka yıka terketmek istemiyordu. Ah içim ah... Beynimle bir bütün olsanız daha sağlam adımlarla gidecektik ama sen her defasında beynimi tek bırakıyordun. 

KİRLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin