#Boy Epic - Scars
''İnsanlar ikiye ayrılır; ben ve diğerleri.''
1.BÖLÜM: ''TEHDİT''
Gece, göğün göğsüne uzanmıştı ama göğün kolları onu sahiplenmemişti. Bir cuma gecesi... Yağmur arabanın sileceklerini kırarcasına şiddetli bir şekilde yağarken önümü görmekte zorluk çekiyordum. Damlalar camın üzerine sicim sicim yağarken telaşım da ister istemez kendini belli ediyordu. Direksiyonu kavrayan parmaklarım temkinli bir halde yerinde sayıyordu. Bu ikinci kez taksiye çıkışımdı, az çok tecrübe sahibi olmuş sayılırdım fakat bu bazen sandığınız kadar kolay olmuyordu. Saçlarımı toplayıp başıma geçirdiğim siyah şapkayla kendimi sakladığımdan, sakındığımdan dolayı kimse kadın olduğumun farkına bile varmıyordu. Ne kadar acı bir durumdu bu benim için, ama yaşadığımız hayat bana acının gölgesine sığınmayı da öğretmişti.
Gece ilerledikçe yağmuru peşinde sürüklüyordu. Silecekler bir an olsun durmuyor, boğazımdaki yumru bir dakika bile bedenimden uzağa gitmiyordu.
Az sonra kırmızı ışıkta durduğumda, caddenin kenarındaki yüksek ve büyük binaların perde arkasına saklanan ışıklar birer birer sönmeye başladı. İnsanlık kendini gecenin yorgun sularına atıyordu, benim gibiler ise o sularda hâlâ kulaç atmakla meşguldü.
Gözlerimi sabitlediğim noktadan çekmezken bir süre sonra sarı yandı, bunu fark ettim. Yavaşça hareket etmek için gaza yüklendiğimde arka kapı aniden açılıverdi. İçeri giren soğuğun bedenime doğru yaptığı bu amansız tepkiye cevap vermek için oraya bakmaya çalıştım lâkin bunu başaramadım. Beni ölümün eşiğine sürükleyen o anda, başıma doğru dayatılan silahla durduruldum.
''Tek kelime etme ve sür şu arabayı,'' diye konuştu. Sesindeki bu hava, meğer asıl soğuğun bu yabancıya ait olmasından kaynaklıydı. Buz gibiydi.
Olduğum yerde hareketsizce beklemeye başladım. Başımın üzerinde koca bir bomba taşıyordum. Ani hareket edersem beni yaralayabilir ve beynime kazınan bu ses tınısı duyduğum son şey olabilirdi. ''Sana diyorum!'' diye emretti sonra. Sesi üzerimde dağılmıyordu, sesi zihnimi öldürüyordu. Dudaklarım titremeye başladı ama bunu belli etmek istemedim fakat nasıl belli etmeyecektim sanki? Adam, kapanan kapıyla birlikte yerinde biraz hareket etti ama başımın üzerindeki silahı sanki oraya çivilemişti. Ürkekçe arabayı ilerletmeye başladım. Gözlerim siyahtan başka her renge kör olduğunda ay ışığı vuran yollarda ilerlemeye devam ettim.
Yağmur yağmaya devam ediyordu ama sanki bir işaretmişçesine her bir metrede damla sayısı azalıyordu.
''Sağa dön,'' dedi, aradan birkaç dakika geçerken. Burnuma kan kokuları gelmeye başladı ve bu konuda şaka yapmıyordum, zaten şaka yapmak şöyle bir ortamda Titanik batarken orkestrayı bir an olsun terk etmeyen kemancıların tavrına denk düşerdi.
Adını, yüzünü dâhi bilmediğim bu adam benim sonum olabilirdi. Hayır, insan sadece kendinin sonu olabilirdi. Bu yalanlar, bu avutmalar bana babamın bile anlatmadığı masalların görünmeyen tarafından ibaretti.
Sağa doğru döndüm. Hissizleşmiştim. Korkuyordum ama bu içinde bulunduğum duruma gösterdiğim yanıt korkan bir beden değildi. Çok daha fazlasıydı. Son nefesine bilet kesilmiş bir beden, en fazla ne kadar cesaret gösterebilirdi?
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve yutkundum. Başımdaki silahın ağırlığına alışmaya başlamış gibiydim. Ne tuhaf, insan ölüme alışır mıydı? Gözlerimi ürkekçe sağ üst tarafımdaki aynaya doğru kaydırdım. İçerisi karanlıktı ama arkamdaki adamın yüzündeki kar maskesini seçebilmiştim. Nefesim soluk boruma sıra sıra dizilmeye başladı. Gözleri arabanın ön camından dışarısını izliyordu. Gözlerini gördüm. O, her şeyin habercisi olan ama bu gece kötü bitse bile açıp ağzını tek kelime dâhi etmeyecek olan gözlerini...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA CADDESİ | Raflarda
Teen FictionHer şey bir kurşunun değil de, bir çift kara gözün kurbanı olmakla başladı. Bedenimde ki değil, ruhumdaki ölü tohumların yeşermesiyle attı nabzım. Ve o günden sonra üzerimdeki çiğ toprağı atıp yaşamaya başladım. "Çünkü burası Veda Caddesi," dedi ka...