8.BÖLÜM: ''KAVGA''

321K 14.2K 9.8K
                                    

#Cloves – Don't Forget About Me

''İnsan kendini uçurumlara atıyor ve o uçurumlarda paraşüt açılmıyor.''

8.BÖLÜM: ''KAVGA''

Hayallerimi uçurtmanın ucuna taktım, uçurdum. Her bir mesafede gökyüzüne doğru yükselirken, zihnimi terk edip bulutlara sığındılar ve ben ipin ucunu kaybettim. Bulutlar yağmurda ıslandı, hayallerim onlarla birlikte yıkandı. Artık ne zihnimde ne de gökyüzünde ruhumdan bir kırıntı kalmadı.

Ertesi gün erken saatlerde pastaneye gelmiş, önlüğümü giymiştim. Hakan birkaç sandalye daha getirirken, Şebnem ise masaların dekoruyla uğraşıyordu. Ben de birkaç çalışanla birlikte yerleri siliyordum. Bir boşlukta gibiydim, ruhum ayrı bedenim ayrı takılıyordu. Bir haftadır içinde bulunduğum çukurdan çıkamıyordum. Bu durumda olmamın nedenini bir sonuca bağlayamıyor, zihnimdeki kördüğümleri bir türlü çözemiyordum.

''Alper'e ne hediye aldın doğum gününde?'' diye bir ses işitmiş fakat idrak edemezken elimdeki viledayı, dalgın hareketlerle tahta zeminin üzerinde gezdirmeye devam ettim.

''Alptekin mi?''

''O kim?''

Aniden duraksayıp eğik başımı kaldırdım ve Şebnem'in gözleriyle çarpıştım. Kaşlarını kaldırmış bana aval aval bakıyordu. Nefesimi kesip yutkundum. ''Alptekin mi? Hakikaten o kim yahu?'' Neden her şeyi elime yüzüme bulaştırmak konusundaki birinciliğimi başkasına devredemiyordum?

''Ben nereden bileyim kızım, sen az önce dedin ya işte.'' Şebnem'in ses tonundaki ılık nem, tavrımı sorguluyordu. Çabucak dudaklarımı yalayıp, kırıştırdığım alnıma elimi vurdum. ''Kafa mı kaldı bende,'' deyip Şebnem'e göz attım. ''Cep telefonu aldım ona.''

Neden dudaklarımın arasındaki mühür gibi onu taşıyordum ki nefesimde. İki günlük bir çocuğun soy ismini kardeşimin adıyla karıştıracak kadar nasıl işledi ruhuma? Olduğum yerde yüzümü ekşittim. Tamamen saçmalıyordum. Aptal bir isim benzerliği ve dalgınlıktı sadece.

Tereddütle kaşlarını kaldırdı. ''Anladım.'' Dudaklarını büzdüğünde ses tonundaki mahcubiyet anlaşılıyordu. ''Bu arada kusura bakmasın ya, ay sonu biraz sıkıştım hediyesini sonra vereceğim.''

''Saçmalama ne hediyesi Şebnem, hem doğum günü geçeli oluyor bayağı, üstelik bu yüzden para sıkıntısı çekmen asıl beni üzer,'' dedim gözlerimi devirirken.

''Olsun o hak ediyor,'' dedi usulca.

Israr etmeden boynumu büktüm. ''İyi peki, ama kendini sıkıntıya sokma tamam mı?''

''Tamam,'' dedi geçiştirerek. Dudağımın kenarını kıvırıp alayla başımı salladım. Elimde tuttuğum viledayı tekrar parkelerle buluşturduğumda Hakan yanıma geldi. Elindeki su şişesinin kapağını örterken başımı kaldırdım. Terlemişti. ''Yoruldun mu?'' diye sordum.

''Her zaman ki işler işte,'' dedi soğuk nefesini dışarı nüksederken.

''Terlemişsin, su soğuksa içme hasta olursun,'' dediğimde güldü. ''Peki doktor hanım, isterseniz bir ilaç verin de ağrılarımdan da kurtulayım.''

Alnımı kırıştırdım. ''Öyle bir ilaç varsa söyle ben de kurtulayım ağrılarımdan,'' dedim ve yanağımın içini şişirip bezmiş bir şekilde dudaklarımı aralayarak havayı boşalttım. ''Üzerimden kamyon geçmiş gibi.''

VEDA CADDESİ | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin