EVEEEET

604 38 6
                                    

...Arkamı döndüğümde gerçektende oydu. Hemen Geri geri hızlıca yürümeye  başladım. Ama daha gerisi denizdi. Gözlerim karardı. En son gördüğüm şey Ufuk'un ondan silahı almaya çalışmasıydı...

...Uyandığımda elimde bir serum vardı. Evet doğru seçim hastaneeee. Yanıma Melek, Ece ve Ufuk girdi. Korkarak bir soru yönelttim:
A:Üvey kardeşim gitti mi?
M:Gitti. Biri polis çağırmış. Polisler gelince yakalandı.
A:Baran eve mi gitti?
E:Dışarda.
A:Buraya neden gelmiş ki?
E:Seni hala sevdiğinden olabilir.
A:Saçmalama Ece. O benden nefret ediyor.
Kapı çalındı. İçeri Baran girdi. Ve:
-Ahu konuşabilir miyiz?
Olumlu şekilde kafalı salladım. Kızlar ve Ufuk odadan çıktı. Yanımdaki koltuğa oturdu.Baran:
-Çiçek alamadım üzgünüm.
-Boşver ben bu 4 köşeye zaten alıştım.
-Ben senden özür dilerim. Sinirden senin hayatının tehlikede olduğunu düşünmedim. Ve seni suçladım.
-Eğer birini gerçekten seviyorsan ona ne olursa olsun bütün hatalarına katlanırsın. Ben seni gerçekten seviyorum. O yüzden bu yaptığın affedilir.
-Bak ben seni çok sevdiğimin şu an farkındayım. Kaldığımız yerden başlayabilir miyiz?
-Benim önce babamı aramam lazım tamam mı?
-Dışardayım.
Beni affetti. Ama onu oyalıyo olmak istemiyorum. O yüzden babama tehlike hala devam ediyor mu onu öğrenmeliydim.Telefonumu elime alıp babamı aradım.
-Alo.
-Alo baba kardeşim hapise girdi. Hala Almanya'ya gitmek zorunda mıyız?
-Hayır. Bende onun seni bulmasından korkuyordum. Artık gitmemize gerek yok. Ama sen onun hapiste olduğunu nerden biliyorsun? Yanına mı geldi?
-Hayır yani evet. Baba boşver ben iyiyim.
-Ama kızım...
Onu telaşlandırmamak için telefonu kapattım.  Yanıma tekrar Baran girdi. Hiç beklemeden konuştum:
-Almanya'ya gitmiyorum. Biz hiç ayrılmayacağız.
Hemen gelip bana sarıldı bende ona. Ve kokusunu özlediğimi farkettim. Kokusunu içime çekiyordum. Ellerimi tutup bana içten içten baktı.
Baran'dan

Biz ayrılamayız. Biliyordum. Bu mümkün değil. Artık aramıza hiç bir engel girmesine izin vermiyeceğim. Ona dönüp:
-Serum bitmiş bi an önce buradan çıkalım. Hemşire çağırıp gelicem.
-Tamam.
Dedi o güzel sesiyle. Gidip hemşire çağırdım. Hemşire odadan çıkınca hemen girip Ahu'nun elini tutup dışarı çıktım. Kızlar ve Ufuk'a haber verdim. Hepsi şaşkındı. Hem bizi böyle görmeye hem Ahu'nun Almanya'ya gitmeyeceğini öğrenmek onlara yetmişti. Onu arabaya bindirdim. Ağzını açmıyordu. Ama meraklı olduğu belliydi. Nereye gitceğimizi merak ediyordu. Onu bir ormana götürdüm. O ağaçları izlerken ben ise planımı gözden geçirdim. Her şey tamdı. Saat 7'te yaklaşmışti. Hava kararmıştı. Ve ağaçların arasından yükselen havai fişekleri hayretle izliyordu. Bende havai fişeklerle birlikte yere çöktüm. Bana dönmeden:
-Baksana ne kadar güzel.
-...
-Aşkım.
Cevap alamayınca bana döndü. Ve ellerini ağzına götürdü.
-Kaldığımız yerden devam etceğimizi söyledik. O zaman Ahu Erbay olmak yerine Ahu Egeli olur musun? Benimle evlenir misin?
-Sorman bile ayıp. EVEEET!
Ahu'yu belinden sarıp döndürdüm. Bu anı yaşadığımıza inanmıyorum. İkimiz de mutluluklarımızı içerde yaşadığımız kadar dışada vuruyorduk. Tektaşı Ahu'nun eline taktım. Ben:
-Gel daha seni çok yere götüreceğim.
-Bekle bir şey yapıcağım.
Ağaçlara dönüp bağırdı:
-SENİ SEVİYORUM BARAN!
Gülümsedim. Arabaya bindik. Ahu:
-Nereye gidiyoruz?
-Karnın acıktı mı?
-Evleniceğimize göre bunu öğren. Saat 8'de benim karnım zil çalmaya başlar.
-Tamam o zaman.
-Selfie yapalım mı?
-Tamam. Ama baştan söyleyim. Şu sürekli selfie çeken kızları pek sevmem.
-Yok canım bende 1000'de 1 çekerim.
Telefonunun kamerasını ön kameraya ayarladı. Kolunu uzattı. Fotoğrafı çekti. Bişey farketmiştim. Hemen ona da söyledim:
-Kolyeyi hiç çıkarmadın mı?
-Hayır tabiki.
-Çıkarma sana çok yakışıyor. Gerçi güzele ne yakışmaz.
-Ya biz hani evleneceğiz. Çocuklarımız nasıl olur acaba?
-Asıl çocuklarla sen nasıl olacaksın.
-Oyy ikizlerimle çok güzel olucaz.
-İkizler.
-İkizler mi dedim? Bilmem dilim sürçtü herhalde.
-İçine doğmuş olmasın.
-Olabilir. Biz böyle hayaller kuruyorum ama çocuğumuz olmazsa.
-Bida duymuycam. Hadi in geldik.
Onu çok sevdiğim bir tanıdığımın lokantasına getirmiştim. Hemen onu bir masanın yanına getirdim. Sandalyeyi çekip oturmasını sağladım. Menüyü eline alıp istediklerini söyledi. Bende aynı şekilde siparişimi verdim.
Ahu'dan

Etrafıma baktığımda herkes elbiselerle süslenmiş bir şekilde gelmişti. Baran'a döndüm ve:
-Önce bi eve gidip üstümü değiştirseydim keşke.
-Neden? Üşüdüysen şal istiyim.
-Hayır. Herkes süslü püslü ben ise siyah şort beyaz bluz.
-Olsun onlar böyle süslenerek kendilerini başkalırana beğendirmeye çalışıyorlar. Sen ise her haline pijamalarınla bile güzelsin.
-Seni ne kadar çok sevdiğimi söylemişmiydim?
-Bir kaç bin kez.
-Daha fazla olması gerek. Bir kaç milyon falan lazım bana.
-Peki ben kaç kere söyledim.
-10 kere falan.
-Ahuuuu.
-Tamam tamam. Ben lavabo ya gidiyorum.
Aslında lavovaya değil kasaya gittim. Elimdeki kutuyu onlara verip bir kaç şey rica ettim. Masaya geri döndüm. Benim arkamdan bizim masa için olan tepsi geldi. Ünlü bir lokanta olduğu için yemeklerin kapaklı tabakları vardı. Garson benim tabağımı koyup açtı. Baran'ınkinide koyup açtı. Ama yemek yerine bir kutu görünce şaşkınca açtı. İçinde erkeklere göre bir bileklik vardı.
-Ben bu kolyeyi hiç çıkarmıyacağım. Sende bu bilekliği.
-Tamam hiç mi hiç çıkarmıyacağım.
Bilekliği taktı. Garson kutulu tabağı çekip yemeği koydu. İçecekleri de doldurduktan sonra gitti. Yemeklerimizi bitirdikten sonra tatlılarımız geldi. Onları da sohbet ederek yedikten sonra kalktık. Ben:
-Artık eve gitsek. Çünkü bizim tayfa beni arayıp duruyor. Bizim evdelermiş. Sende gelsene.
-Tamam o zaman oraya gidiyoruz.
Eve geldiğimizde kapıyı anahtarımla açtım. İçerde olan bizimkiler bizi yeni farketmişti. kızların görüş alanına tek taş girdi. Ufuk'ta Baran'ın bilekliğini merak ediyordu. Olan biteni anlattık. Hepsi birşey gizliyor gibiydi. Ece lafa girdi:
-O zaman bu anı kutluyoruz.
Hemen mutfağa gitti ve bir pastayla geri döndü. Pastayı kesin Ece yapmıştı. Çünkü Ece tam bir süt düşmanı süt hiç katmamış neredeyse. Pastayı keserken kendimizi düğünde pasta kesen çiftler gibi hissediyordum. Pastayı yerken Ece up uzun bir off çekti. Herkes aynı anda ona baktı. Ece:
-Ahu ile Baran yakında evleniyorlar. Melek ve Ufuk desek yakında onlarda evlenme hayali kurar. Ben ise sap gibi ortada kalayım.
Evet birbirlerine söylemeselerde onlar birbirini seviyor. Bunun ben ve Ece biliyor.Ben:
-Yok be sen hepimize taş çıkartırsın.
Hepimiz gülüyorduk. Sadece Melek ve Ufuk sinirle bize bakıyordu.

Saat geç olunca Melek ve Ufuk eve gitmişti. Ece'de odasındaydı. Baran'la kapıya gittik. Ben:
-İyi geceler.
Kolunu hemen yanıma duvara yasladı. Aramızda milim farkı vardı.
-Bu günden sonra gecenin kötü geçmesi mümkün değil.
-Evet.
Bana daha çok yaklaştı. Gözlerimi kapattım. Tam o sırada dış kapı açıldı. İkimizde toparlandık. Baran:
-O zaman ben sana mesaj atarım.
-Tamam iyi geceler.
Giren kişi üst komşumuz Necmiye teyzeeydi. Ona da selam verdikten sonra içeri girip telefonuna gelecek olan mesajı beklemeye başladım. Üstümüde değiştirmiştim. Sonunda mesaj geldi...

Eğer gerçekten kitabı seviyorsanız bu bölümüde beğenmişsinizdir. Arkadaşlar bazılarınız vote yapıyor ama bölümle ilgili görüşlerinizi bildirmenizide istiyorum. İyi okumalar umarım vote ve yorum yaparsınız.
Yazım hataları varsa lütfen onları da görmeyin.



YAZ YAĞMURUM(TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin