I DONT KNOW WHERE I AM

986 36 8
                                    

Üst üste iki tane bölüm yazdım çünkü haftaya kadar bölüm gelmeyebiliir. Sınav haftam başlayacağı için yazamayabiliriim. Bu arada lütfen bol bol yorum yapıın. <33

Gözlerime saplanan keskin ağrıyı hissettiğimde hafifçe inledim. Hastanede olduğumu rahatsız yataktan ve kokudan anlamak çok zor değildi. Kafamı sol tarafa çevirdiğimde camdan dışarıyı izleyen Berk'i gördüm. Sesimi duyduğunda bana doğru döndü. Ağlamaktan gözleri şişmiş , yüzünün tamamı kızarmıştı. 

Olanlar aklıma gelince içimden yükselen hıçkırığı engelleyemedim. Ayrıca fark ettiğim bir soğukluk vardı aramızda. Titrememi umursamayarak derin bir nefes aldım

"Şimdi ne olacak?" diye sorduğumda gözünden bir damla yere doğru düştü. Çenesindeki kasların kasılmasından ne kadar zorlandığını anlayabiliyordum. İkimiz de güçsüzdük. Güçsüz ve kimsesiz. 

İfadesiz bir sesle "Bilmiyorum." dedi. Ben uyurken ne oldu bir anda? Anlamıyorum.İstemeden birşey mi yaptım? Yoksa benden nefret mi ediyor? Hala? Belkide sadece o an birisine ihtiyacı vardı ve o yüzden bana iyi davrandı? 

Düşünceler kafamda dönerken gözyaşlarım hızla akıyordu. Nefes alış verişim hızlanmıştı. Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya çalışırken bir yandan da elimle çarşafı sıkıyordum. Olamaz. Hayır. Bana yine iyi davranıp beni orospu gibi ortada bırakamaz. Bırakmasın. Bırakmamalı.

"Eve gitmek istiyorum" dedim.

Dalgacı bir gülümsemeyle 

"Gidicez zaten. Herşeyi anlatıcam. Hayatımız tamamiyle değişiyo artık." dediğinde anlamaz anlamaz ona baktım. 

Derin bir nefes alıp ağzından vererek , "Sadece biraz sabret Deniz! Tamammı?" diye bağırdı.  Hiçbirşey söylemeyip sırtımı ona dönerek gözlerimi kapattım. İçeri giren hemşire bana acıyan gözlerle bakıyordu. İşte en korktuğum. İnsanların acıyan bakışları.

"Salak salak bakmaktan vazgeç ve işin neyse yap, defolup gitmek istiyorum burdan!" diye bağırdığımda hemen gelip elimdeki serum iğnesini çıkardı. Birkaç dosyaya imzamı istedikten sonra" işlemleriniz bitti , geçmiş olsun" dedikten sonra odadan çıktı. 

Takside hiç konuşmadık. Onun evinin adresini verdiğinde bile sesimi çıkarmadım. Önce onu bırakıp sonra da benim evimin olduğu yere gideriz diye düşündüm. Taksi durduğunda eliyle gelmemi işaret etti. 

Eve girdiğimizde kendimi çok garip hissettim. Küçük bir evleri vardı. Salondaki koltuğa oturduğumda karşımdaki koltuğa oturdu. Kollarını dizlerinin üzerinde birleştirerek bana bakmaya başladı. Yorgun bakışlarımı ona atarken kim en uzun süre konuşmayacak yarışması yapar gibiydik. Gülmemek için dudaklarını ısırdığında , dudaklarımı büzerek tek kaşımı kaldırdım. Bunun üzerine kahkaha atmaya başladığında daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım.

Delirmiştik. İkimiz de. Bu kadar acının üzerine bunların olması. Psikolojim üzerinde hiç hoş şeyler yapmıyordu. Gözümden gelen yaşı elimin tersiyle sildiğimde, çoktan gülmeyi bırakmış beni izliyor olduğunu fark ettim. Çünkü gülmemi hiç bir zaman engelleyemediğimden hep böyle olur. Aptal Deniz. Aileni kaybettin , ailesini kaybetti. Karşında hayatının aşkı duruyor ve sen hala kahkaha atıyorsun. Afferim kızım afffferim. 

Herkesi kaybettim. Hiçkimsem kalmadı. Bu düşünce üzerine hıçkırarak ağlamaya başladığımda , yanıma geldi. Bana sarıldığında sanki acım iki katına çıkmış gibi daha çok ağlamaya başladım.

"Şşşt.Hayır. Ağlama. Lütfen." derken burnunu çektiğini duydum. Ağlamam onu üzüyor muydu yani? 

"Lütfen. Hepsi geçecek. Söz veriyorum, hepsini beraber atlatıcaz. Ben hep yanındayım meleğim. Tamammı? Lütfen ağlama." gözyaşlarımı elleriyle sildiğinde inanamayarak ona baktım. O bana meleğim mi demişti? Hönk?! Bağa mı didin? Bakışları atarken çarpık bir gülümsemeyle 

"Evet sana dedim sümüklü" dedi. 

"Yaaa. Gıcıksın." diye söylenip gülerek mutfağa girdim. Ve peçete arayışına başladım. Anlamış olacak ki

"Soldan ikinci rafta." diye seslendi. 

Gülerek aldıktan sonra banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra aynaya baktım. Vay be. Hiç de belli değildi ağladığım. Aynada kendime göz kırptıktan sonra salona Berk'in yanına geri döndüm. 

Bana gülümseyerek baktığında ikimizin de ne kadar güçlü olduğunu fark ettim. Yanına oturup bağdaş kurarak ona döndüm.

"Evet, şimdiki planımız nedir? Ne yapıcaz? Nasıl yaşıycaz?" duraksadıktan sonra devam ettim. "Yokluklarına nasıl alışıcaz?" 

Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı.

"Benim bir dayım var. Annemler onunla görüşmedikleri için beni de pek görüştürmezlerdi ama ben onu çok severim. Ne istersem yapar. Ben senden daha fazla uzakta kalmak istemiyorum. Düşündük ki, dayım bizi velayetine alsa. Biz ikimiz aynı evde kalsak. Hep yanımda olsan. Seni merak etmem hiç değilse. İkimiz de zor zamanlar geçiricez ve benim sana ihtiyacım olacak. Ev işlerini felan düşünme. Herşey istediğin gibi olur. Zaten dayım genelde iş için yurt dışında olur. Yani sadece nüfusta öyle görünücez. Ha? Ne dersin?" 

Umutla bana bakarken söylediği şeyleri sindirmeye çalıştım. Aslında mantıklıydı. O evde tek başıma yaşayamazdım. Birsürü anı vardı ve tek başıma delirirdim. Başka bir eve geçersem ve yanımda birisi olursa daha kolay atlatabilirdim. Yeni bir hayata başlamak gibi. Onunla aynı evde kalma fikri heycanlanmama neden olsa da belli etmemeye çalıştım. Gülümsedim.

"Peki, olur." dediğimde inanamayarak baktı.

"Tamam, o zaman hemen dayımı arıyorum. Bizde eve gider eşyalarını toplarız istediğin herşey olucak, mutlu olacaksın. Söz veriyorum" dediğinde içimde ilk defa acıdan farklı, mutluluk hissettim. Acıyı şimdilik erteleyerek anı yaşamaya karar verdim. 

--Berk

Benimle kalmayı kabul ettiğine i-na-na-mı-yo-rum!! Hemen dayımı arayıp kabul ettiğini söyledim. İkimiz de evimizde kalmak istemediğimizden dayım bize eşyalarıyla yeni bir ev ayarlayacağını söylediğinde rahatladım. Çünkü ne o ne de ben anılarla başa çıkamayız. 

"Ben hazırım hadiii." diye bağırınca hemen Denizin yanına gittim. Üzerinde beyaz bol bir kazak , altında siyah taytı ayağında da sarı botları vardı. Ekim ayına göre gayet iyiydi. üşümez umarım. 

Üzerime hırkamı alıp ayakkabılarımı giydikten sonra evden çıktık. 

---Deniz

Benim evime geldiğimizde ışıkların açık olduğunu fark edip gerilsem de evden nasıl çıktığım aklıma gelince rahatladım. Salona girdiğimde hala ışığı yanan bilgisayarımı , kapağı açık duran pizzamı ve yerde ekranı çatlamış olan telefonumu gördüm. Berk'e döndüğümde elinde büyük bir çöp poşetiyle duruyordu. Anlaşmış gibi evi toplamaya başladık. Bütün çöpleri fazlalıkları doldurup attıktan sonra sıra benim odama geldi.

Odamın toplu olmasına dua ederek elinden tutup odama götürdüm onu. Şaşkın bakışları arasında dolabımdan bavulumu çıkardım. Büyük çantamı ona uzatıp 

"Buna okul kitapları ve defterlerimi koy, bide sadece ikinci raftaki kitaplarımı" dedim. Omuzlarını silkip kitaplarımı güzelce doldurmaya başladı. Bende dolabımı açıp en sevdiğim kıyafetlerimi bavula doldurdum. Birsürü kıyafet olmasına rağmen sadece en sevdiklerimi aldığım için bir tane bavul tamamen dolmadı bile. Bilgisayarımı , tabletimi ve ipodumu da bavula tıkıştırdıktan sonra başka alınmaya değecek birşey bulamadım. 

Yeni bir hayata başlıyorsak herşeyim yeni olmalıydı. O yüzden makyaj eşyalarımı bile yeni alacaktım. Cüzdanımı , gizli yerlerdeki paralarımı da aldıktan sonra evden çıktık. Geriye kalan herşey ihtiyaç sahiplerine verilebilir yada çöpe atılabilirdi. 

Sonuçta yeni bir hayata başlıyordum. Ve birdaha buraya gelmeyecektim. Derin bir nefes alarak çantamı koluma taktım ve en içten gülümsememle 

"Beni yanında isteyerek çok büyük bir hata yaptınız beyefendi" dedim.

"Yaptığım en büyük hata bile olsa , sen buna değersin" deyip gülümsediğinde sıkıca sarıldım.

Yeterince uzun bir bölüm oldu sanırıım. Asıl güzel bölümler şimdi başlıyoor. Umarım beğenmişsinizdir.Fikirlerinizi lütfen benimle paylaşıın. 

WONDERWALLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin